Ramazan ayında uzun süre aç kalmaya bağlı olarak vücudun bazal metabolizma hızının azaldığını belirten Topçu, 'Bu nedenle az ve sık beslenme ilkesi Ramazan ayında da iftar sonrasında uygulanmalı ve mutlaka sahura kalkılmalıdır. Bu sayede hem aç kalınan süre azalır hem de metabolizma hızı daha az yavaşlar' dedi.

Sahurda ve iftarda hafif, hazmı kolay ve kolesterolü düşük besinlerin tercih edilmesi ve kızartılmış kavrulmuş besinlerden yağlı gıdalardan kaçınılması gerektiğini ifade eden Topçu, şunları söyledi:

'Ramazan'da alışık olduğumuz lezzetlerin başında ise tatlı tüketimi gelmektedir. Tatlıların iftardan 1-2 saat veya daha uzun süre sonra tüketilmesine, hamur tatlıları yerine sütlü ve meyve tatlıları tercih edilmesine özen gösterilmelidir. İftarda çorba, hafif bir et yemeği, yoğurt, salata ve 1-2 dilim ekmekte oluşan bir menü tercih edilmelidir. İftara çorba ile başlanmalı, 10 dakika ara verdikten sonra ana yemeğe geçilmelidir. 2-3 saat sonrada meyve, süt ya da haftada 1-2 gün sütlü tatlı seçenekleri ara öğün olarak tercih edilmelidir. Sahurda ise çorba veya bir dilim az yağlı börek veya peynir, süt, ekmek, zeytin, domates ve salatalıktan oluşan bir kahvaltı tercih edilmelidir. Ramazan ayında sıkça karşılaşılan bir sorun olan barsak tembelliğini önlemek için yeterli miktarda posalı ya da lifli besin alınması gerekir. Bu nedenle günde en az 4-9 porsiyon taze sebze ve meyve tüketilmeli ve kepekli ekmek tercih edilmelidir. Pirinç pilavı verine bulgur pilavı, beyaz ekmek yerine kepekli ekmek tüketilmelidir. Haftada 1-2 kez kuru baklagil tüketimine özen gösterilmelidir.'

Yemeklerin katı yağda değil de sıvı yağda pişmesi gerektiğini söyleyen Topçu, 'Yemek pişirirken katı yağlardan kaçınmalı ve kızartmalardan kaçınmalıdır. Kırmızı eti ve yumurtayı haftada 2-3 kez tüketmeye özen gösterilmelidir. Haftada 1-2 kez balıketi tüketilmesi normal yaşamda olduğu gibi kalp sağlığını korumada etkilidir. Ramazan ayı boyunca yiyecekler kadar vücudun ihtiyacı olan sıvı alımına da dikkat edilmelidir. Gün boyunca su içilmediği için, iftardan sonra en az iki litre su içerek vücudun su ihtiyacı karşılanmalı, böbreklerin ve bağırsakların çalışması sağlanmalıdır. Suyun bağırsakların çalışmasında da etkili olduğu unutulmamalıdır. İftar ve sahurda yemekle beraber çay ve kahve tüketmek, yemeklerden alınan vitamin ve minerallerin emilimini azalttığından, çay ve kahve tüketimi yemeklerden iki saat sonra gerçekleştirmelidir. Şeker hastalığında hipertansiyonda, kalp damar hastalıklarında, kanserde, kronik böbrek ve karaciğer hastalıklarında, sürekli ilaç kullanımı gerektiren hastalıklarda, ateşli hastalıklarda ve sindirim sistemi hastalıklarında, yeni ameliyat geçirmiş kişiler ve veya sağlığı uygun olmayan kişiler oruç tutmamalı ya da mutlaka doktorlarına danışmalıdır. Ayrıca çocuklarını sadece anne sütü ile besleyen annelerin ve hamile olan kadınlarında oruç tutmaması gerekmektedir. Oruç tutan kişilerde uzun süreli açlığa bağlı olarak kişilerin bazal metabolizma hızı azalıyor. Ayrıca uzun süreli açlık ile iftardan sonra fazla besin tüketiliyor. Buna bağlı olarak da kilo alımı daha rahat hale geliyor. Kilo kontrolünü sağlamak için besinleri dikkatli tüketmek, az ve sık beslenmek ve günde en az 0,5-1 saat egzersiz yapılması gerekmektedir. Egzersizin, az ve sık besin tüketiminin kalp sağlığına ve sağlıklı yaşama olumlu etkileri de unutulmamalıdır' şeklinde konuştu.