Boynun ön tarafında ve gırtlağın hemen önünde yer alan bir iç salgı bezi olan tiroid dolaşım, sindirim ve sinir sistemi başta olmak üzere; büyüme, gelişme, vücut ısısının sağlanması ve metabolizmanın düzenlenmesinde önemli rol oynuyor. Tiroid hormonlarının çalışma hızı farklı hastalıklara sebep olurken; tiroid bezinde çıkan bazı şişliklerin özellikle incelenmesi gerekiyor.

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Deniz Gökalp, tiroid bezinin ağırlığının 18-20 gram kadar olduğunu ve şeklinin bir kelebeğe benzediğini kaydetti.

Gökalp, 'Sağ lob, sol lob ve bu lobları bağlayan isthmus dediğimiz bir bölümü vardır. Tiroid bezi tiroid hormonu (T3,T4) salgılamaktadır. Bu hormonlar vücudumuzda; büyüme-gelişme, enerji oluşumu, vücut ısısının sağlanması ve metabolizmamızın düzenlenmesinde önemli roller üstlenmektedir. Tiroid bezinde üretilen hormonlar genel olarak vücudun enerji durumunu kontrol ederler. Dolaşım, sindirim ve sinir sistemi başta olmak üzere bütün sistemlerin çalışmaları üzerinde önemli rol oynarlar. Tiroid hormonlarının salgısının fazla olması durumuna hipertiroidi adı verilir. Hipertiroidi olan hastalarda çarpıntı, aşırı iştah ve fazla yemek yemeğe rağmen kilo kaybı, sinirlilik, ellerde titreme, terleme, saç dökülmesi gibi şikayetler meydana gelir.Tiroid az üretilmesi ve az salgılanması durumuna ise hipotiroidi adı verilir. Tiroid salgının yetersiz olması halinde hareketlerde yavaşlama, halsizlik, vücutta su tutulması ve kilo artışı, ciltte kuruma, ses kısıklığı, bağırsak hareketlerinde yavaşlama, adet düzensizliği gibi şikayetler ortaya çıkar' dedi.

'TİROİD BEZİ HASTALIKLARI OLDUKÇA YAYGIN GÖRÜLMEKTEDİR'

Tiroid bezi hastalıklarının oldukça yaygın görüldüğüne dikkat çeken Doç. Dr. Gökalp, 'Tiroid bezinin normalden daha fazla büyümesine guatr adı verilir. Tiroid bezinde ortaya çıkabilen oluşumlara nodül adı verilir. Guatr oluşumunda gıda ile yetersiz iyot alınması, genetik yatkınlık, çevresel ve kişisel özellikler gibi değişik faktörler etkili olmaktadır. Özellikle iyot eksikliği, ülkemizde guatr oluşumunda en önemli etken olarak izlenmektedir. Nodüller, tiroid bezi içinde saptanan şişliklerdir. Tiroid nodülleri ultrasonografinin yaygın olarak kullanılmaya başlanması ile daha fazla tespit edilir olmuştur. Kadınlarda erkeklere göre daha sık görülürler' diye konuştu.

ÜÇ POTANSİYEL SORUN NEDENİ İLE DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKİR

Doç. Dr. Deniz Gökalp, nodüllerin, temel olarak üç potansiyel sorun nedeni ile değerlendirilmesi gerektiğini de anlattı. Gökalp, 'Nodülün kanser riskinin olup olmadığıdır. Bu amaçla şüpheli görülen nodüllere ince iğne biyopsisi önerilir. Tiroid nodüllerinin aşırı çalışıp çalışmadıklarını anlamak için tiroid hormonlarına bakmak gerekir. Tiroid hormonlarının yüksek saptanması durumunda tiroid sintigrafisi ile nodüllerin sıcak nodül olup olmadıkları değerlendirilmelidir. Nodüllerin tiroid bezinin çevresinde bulunan nefes borusu, yemek borusu ve büyük damarlara baskı yapıp yapmadığıdır' şeklinde konuştu..

'GENEL OLARAK NODÜLLERİN YAKLAŞIK YÜZDE 95'İ İYİ HUYLU'

'Ultrasonografinin yaygın kullanılmadığı zamanlarda elle muayene ile hastaların yüzde 5-10'unda nodül olduğu bildirilirdi' diyen Doç. Dr. Gökalp, şöyle devam etti:

'Tiroid ultrason kullanımının yaygınlaşması ile erişkinlerin yüzde 50'sinde tiroid nodülü veya nodüllerinin bulunabileceği gösterilmiştir. Genel olarak, nodüllerin yaklaşık yüzde 95'i iyi huylu olmasına karşın yüzde 5 civarında nodül kötü huylu (kanser) olabilmektedir. Nodüller fonksiyonel yönden tiroid hormonu salgılayan (sıcak veya zehirli) ve hormon salgılamayan (soğuk ya da ılık) nodül olarak isimlendirilirler. Tiroid nodüllerinin kötü huylu olup olmadığını anlamakta en önemli yöntem nodüllerden ince iğne ile alınan biyopsilerdir (Tiroid ince iğne aspirasyon biyopsisi). Ultrason eşliğinde yapılan iğne biyopsilerinin tanı koymadaki hassasiyeti yüzde 95-98 civarındadır. Yani bu yöntemle kanser çok büyük oranda yakalanabilmektedir. Biyopsinin komplikasyon riski son derece düşüktür. Poliklinik koşullarında kısa sürede yapılabilmekte, hasta daha sonra günlük aktivitelerine devam edebilmektedir.'

TEDAVİ VE İZLEM

Gökalp, tedavi ve izlem yöntemlerinde de bahsederek, şöyle konuştu:
'Tiroid nodülü nedeni ile ameliyat planlanan hastalarda nodülde kanser bulunup bulunmadığı ameliyattan önce mutlaka iğne biyopsisi ile araştırılmalıdır. Biyopsi sonuçları çoğu zaman iyi huylu çıkar. Bu durumda, nodüllerin boyutları ve görünümleri, belli aralıklarla ultrason ile takip edilir. Biyopsi sonucu kötü huylu, ya da şüpheli çıkarsa, ilk geçerli tedavi yöntemi ameliyattır. Bu durumda, çoğu zaman tiroid bezinin tamamının alınması gerekecektir. Bu da, ömür boyu ilaç kullanmayı gerektirir. Nodüllerin büyümesine engel olmak için verilen tiroid hormonu tedavisi genellikle yararlı olmamakta ve yaşlı hastalarda, postmenopozal kadınlarda osteoporoza ve kalpte ritim bozukluklarına yol açabilir. Nodüler tiroid hastalıkları toplumda çok yaygın görülürler. Çoğu zaman herhangi bir tedavi gerektirmeden sadece takip yeterli olmakla beraber bazen de vakit kaybetmeden ameliyat gerekebilmektedir.'