Gençlik yıllarımızdı...
Siyah-beyaz ekranda
karıncalı görüntüler içinde
her kroşesi,
her aparkatı
ve her direk vuruşunda
kendimizi
ringde sanırdık...
Hele rakibinin
etrafında
adeta dans eder gibi
gard alışı...
Rakibini yensin
ama ilk rauntlarda
nakavt etmesin, isterdik...
O içimizden biriydi...
"Kelebek gibi uçup arı gibi sokan"
efsane Muhammed Ali Clay'in
acısını, o yüzden yüreğimizde
hissettik...
Elbette, bu milletin
sevdiği, Müslümanlığı seçtiği için de
bağrına bastığı bir efsane boksörün
cenazesine;
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Gençlik ve Spor Bakanı
Kılıç gitmeliydi...
Ancak, Amerikan yönetimi rahatsız olmuştu...
Obama, ailesiyle ilgili bir mazeret öne sürüp,
törene katılmayacağını açıklamıştı...
PKK ve PYD'ye verilen
silahlı destek ile
yüzlerce şehit vermiş, masum insanını kaybetmiş
bir milletin Cumhurbaşkanı ile
karşı karşıya gelmek istememiş olabilir...
Kişisel bir tercih meselesidir...
Ne var ki; Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na
sıradan bir protokol uygulaması
yapılması ise bir devlet meselesidir...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı sevmek
ya da sevmemek başka bir şeydir...
Erdoğan orada Türkiye'yi temsil
eden bir konumdadır...
Erdoğan orada, ailesinden birinin
cenazesine gitse dahi,
onun güvenliğini
sokak polisleriyle
almak, ciddiyetsizliktir...
Ve bu ayıp, bütün millete yapılmıştır...
O yüzden bu millet,
birlik ve beraberlik içinde
olduğunda, dost ile dost görüneni
ayırt edebilecektir...
Hep demedim mi
"Bu mesele, Erdoğan meselesi değil" diye...