Ramazanda
hiç kimseyi hüzünlendirmek istemiyorum...
Allah oruç tutanların
yardımcısı olsun!..
O yüzden
bugün, yaşanmış
olaylarla sizleri
tebessüm ettirmeye
çalışacağım...
Ramazan öncesiydi. Her hafta geleneksel hale getirilen
kahvaltı verme sırası, Borsan Grup Yönetim Kurulu
Başkan Yardımcısı
Ahmet Şenocak'ta idi. Telefonunda kayıtlı isimleri
tek tek arayarak,
kahvaltı vereceği adresi söyledi. Ancak, önemli bir bürokratı
daha kahvaltıya çağıracaktı. Telefonu kayıtlı değildi.
Kahvaltı organizasyonunun
genel sekreterliğini yapan
kişiyi aradı. Ondan bürokratın telefonunu aldı ve aradı. "Sayın Müdürüm,
nasılsınız iyi misiniz?" diye sordu. "Ne diyorsun sabah sabah" dedi
karşıdaki ses. Şenocak, bürokratın "şaka" yaptığını sandı. Kendini bir daha hatırlattı. Adam yine aynı tepkiyi verince, "özür dileyip" telefonu kapattı. Bu defa telefon numarasını aldığı kişiyi arayıp, "Abi sen yanlış numara vermişsin, başkası çıktı" dedi. "Olur mu ya her zaman aradığımız insan. Sen yanlış çevirdin galiba"
Neyse verilen o numarayı bir daha aradı. Karşısındaki ses, yine o adamdı. Telefonu yine özür dileyip kapattı. Uzatmayalım, öyle -böyle derken
rakamlar tek tek okundu. Şenocak'ın "abi" dediği kişi,
tek bir rakamı yanlış söylemişti. Şenocak sitem etti etmesine de
aldığı cevap ilginçti: "Ne yani, 11 rakamdan birini hatalı söylemişim ne var bunda"

Peki, tek bir harf yanlış yazılınca
ne olur?..
Bakın anlatayım...
Aziz Nesin, bir romanında, "Gözümüzü budaktan esirgemeyiz" diye yazmıştı ama dizgide "z" yerine "t" harfi girince, ortaya çok farklı bir anlam çıkmıştı.

12 Eylül dönemiydi. O yıllarda ofset teknolojisi
Anadolu'da yok. Entertip dizgi var. Harflar tek tek dizilmiyor,
kalıp kurşunlar halindeydi. Sonra teknelere alınan
bu satırlar, metal kasnağın içine yerleştirilip,
sıkılaştırdıktan sonra, kalıplar yerinden çıkmasın diye
tahta parçasıyla "taka tuka" yapılırdı. Sonra sayfa baskıya girerdi...
Emekli Tuğgeneral Nermi Alyanak, Ordu Valisi'ydi. Onunla ilgili bir haber vardı.
Ertesi gün, Alyanak'ın "n" harfi,
"r" olarak çıktı. Korktuk. "Kasıt var" deyip, 3. Ordu Komutanlığı'nda
yargılanmak vardı. Allah'tan da yanlışlık tek satırdaydı. Biz de araştırdık; nasıl oldu diye. O hatalı satırı çıkardık,
bir yanlışlık yok. Baskıda nasıl böyle çıkmıştı öyleyse? Meğer, Alyanak sözcüğündeki "n" harfinin sağ dibine sinek pisleyince,
o taraf boya almamış, "n" harfi "r" gibi çıkmıştı.
Bunca yıllık meslek hayatımda
böylesine ilginç şeyler çok var...
Hadi eskilere gitmemeyim....
Dün istemeden de olsa
boks literatürüne
yeni bir vuruş ekledim...
Gazetelerdeki düzeltmenler,
bütün sayfaları
bilgisayar çıktısından okur. Köşe yazılarını da...
"O ayıp kime?.."
başlıklı yazımın girişi dün şöyle
çıktı:
Gençlik yıllarımızdı... Siyah-beyaz ekranda karıncalı görüntüler içinde her kroşesi her aparkatı ve her dirsek vuruşunda kendimizi ringde sanırdık"
Akşam yazımı bir daha okumadan çıktım. Çünkü sorun yoktu...
Sabah gazeteyi okuduğumda,
bu "Dirsek" nereden çıktı, dedim...Muhammed Ali Clay, kick boksçu değil ki dirsek atsın?.. Direkt vuruşu bilmeyen düzeltmen, benim yanlış yazdığımı düşünürek,
"direkt" sözcüğünü "dirsek" olarak düzeltmişti.
Bana da boksta dirsek attırmıştı...
Ben yine de şükrediyorum...
Ya gözümüze girseydi?..