Kiminin
"çözüm" kiminin ise
"barış" süreci olarak
adlandırdığı
terörün sona erdirilmesine
yönelik çalışmaların
sonunun "fiyasko" olacağı;
"akil adamlar"
listesi ve de
terör örgütünün
oyalama taktiği
uygulamasından belliydi...
Çoğu; halkın içine
girmediği için
halden anlamayan,
oturdukları zengin
sofralarında
ahkam kesen
birtakım entel takımı ve
Kürt halkını
temsil etmeyen
terör örgütünün uzantılarıyla,
bu işin çözüme kavuşmayacağı
da bir süre sonra anlaşılmıştı...
"Akil adamlar"ın
Samsun'da yaptığı, siyasi parti temsilcileri,
STK başkan ve yöneticilerinin
katıldığı toplantıyı hatırlıyorum...
Hiç kimse kimseyi
dinlememişti...
Önceki gün, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı
Çiğdem Karaaslan'ın başkanlık ettiği
Samsun heyetinin Tunceli ziyaretinin
fotoğraflarını gördüğümde,
"Çözüm böyle olur"
diye içimden geçirdim...
Aynı havayı solumak aynı sofrayı paylaşmak
aynı dileklerle elleri semaya açıp dua etmek
aynı milli hasletlerle
yanıp tutuşmak ve samimiyetle kucaklaşmak başka;
masa başında ahkam kesip,
öneri sunmak başka...
AK Parti İl Başkanı Göksel, Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, İlkadım Belediye Başkanı
Erdoğan Tok ve Atakum Belediye Başkanı İshak Taşçı'nın
sosyal medyada paylaştıkları fotoğraflar, o bakımdan
çok anlamlıydı...
Ne Türkün Kürtle
ne de Kürdün Türkle bir sorunu var...
Bir dönem Kürtçe konuşmayı,
şarkı söylemeyi yasaklayan
bu devlet; Kürtçe TV kurmadı mı?..
Aynı devlet, Kürtçe dershaneler,
üniversitelerde kürsü açmadı mı?..
Kürtçe gazeteler yayımlanıyor,
harıl harıl Kürtçe kitaplar basılıyor...
Ne Kürtler ne de başka etnik kökenliler
"Bu ülkede ikinci sınıf vatandaş
muamelesi görüyoruz" diyebilir?..
Maraş'ı "Kahraman", Urfa'yı "Şanlı" ve Antep'i
"Gazi" yapan
iradenin adı "Millet" olmak, "Biz" olmak, değil miydi?..
Kürt halkı, Osmanlı'dan başlayıp, Cumhuriyet
döneminde sürdürülen
emperyalist emellerin farkındadır...
O yüzden, Samsun'dan Tunceli'ye uzanan "Kardeşlik köprüsü"nü
birlikte inşa etmeyi
düşman çatlatmak, olarak görüyorum...