Hayatta her şey var...

"Ne oldum" diyeceğine
"Ne olacağım" demek lazım...
Kimler geldi,
kimler geçti...
"Adam" olanlar,
Hakk'ın rahmetine
kavuşsa da
kalplerde yaşıyor...
En büyük zenginlik,
bu olsa gerek...
Bugünkü, "Geçmişin acısı"
adlı öykümü,
onurlu mazileriyle
anıtlaşanlara
ithaf ediyorum...


* * *

"Ezik Şevket" şehrin en tanınmış simalarından
biriydi. Kısa sürede
zengin olmuştu. Şımarıktı. Tafrasından
geçilmiyor; insanlara
tepeden bakıyordu. Tahsili yoktu. Bilgi sahibi olmadan
fikir sahibi olanlardandı. Bu ukala tavrı yüzünden de
hiç sevilmiyordu ama toplumdaki
yalaka takımı,
onu göklere çıkarmakta
pek mahirdi.

Ezik Şevket'in mazisini bilenler,
ona karşı mesafeliydi. O da bunun
nedenini biliyor, eski arkadaşlarına
fazla yanaşamıyordu. Çünkü,
içlerinden birkaçı,
ukalalık yapmaya kalkıştığında
ona geçmişini hatırlatıyordu.

Ezik Şevket, şehirde
fakir fukaranın
malını ele geçirmek
için her türlü dalavereyi yapan biriydi.
Gücü kaybetmemek için sinsi planlar
peşindeydi.

Ezik Şevket, ekonomik olarak
büyüdükçe büyümüştü. Şehirde
en büyük firmalar onundu.

Eşi Fulya Hanım ise gün görmüş bir ailenin
kızıydı. Yüksek tahsil yapmıştı. Karakterli bir kadındı. Üç çocuğuyla birlikte
mütevazı bir hayat yaşıyordu. Ancak Ezik Şevket,
farklıydı. Zenginleştikçe ahlaksızlaşıyor; sanki geçmişte yaşadıklarının
acısını çıkarıyordu.

Ezik Şevket'in, eski arkadaşlarından
Cemal, yıllar sonra memleketine
döndü. İlk iş olarak Ezik Şevket'i görmek istedi. Ne de olsa çocuklukları birlikte geçmişti. Kardeşten öte arkadaşlıkları vardı. Ofise gitti. Ezik Şevket'in sekreteri, "Randevunuz var mıydı?" diye sordu. Cemal, "Çocukluk arkadaşım, söyleyin beni kabul eder" dedi. Genç kız, içeri girdi. Ezik Şevket'e arkadaşının geldiğini söyledi. Ezik Şevket, "Para istemeye gelmiştir. Toplantısı var, dersin " diye tembihledi. Sekreter kız, patronunun söylediği gibi yaptı. Cemal,
oradan çıkarken, Ezik Şevket'in odasına bir başka biri girdi. Cemal üzülmüştü.
Merdivenlerden inerken, Ezik Şevket'le olan anılarını hatırladı. Her şeyini paylaştığı arkadaşıydı.
Cebindeki para, üstündeki elbise ve bir lokma ekmeği paylaştığı arkadaşının
bu yaptığı, onu kırmıştı. İnsan bu kadar değişir miydi? Ezik Şevket'in fakirliğiyle alay edenleri dövdüğü günler geldi aklına. Ağlamamak için zor tutuyordu kendini...
Dalgın dalgın yürürken,
"Cemal, Cemal " diye bir ses duydu. Arkasını döndü. İsmail'di bu. İlkokuldan arkadaşı. Kucaklaştılar. Hal hatır sordular. İsmail, "Nereden böyle?" diye sordu. Cemal, "Hiç" dedi. "Öylesine geziyordum". "Ezik Şevket'e uğradım" diyemedi.
Sonra bir çay ocağına oturup,
sohbet etmeye başladılar. Söz döndü dolaştı,
Ezik Şevket'e geldi. İsmail, Ezik Şevket'in nasıl üçkağıtçılık yaptığını
ve insanlara nasıl kumpaslar kurduğunu anlattı. "Konuşmuyorum onunla"
dediğinde, Cemal sessiz kaldı. Öfkeliydi ama eski günlerin hatırına
konuşmadı.

O sırada Cemal'in cep telefonu çaldı. Bilmediği bir numaraydı. Bakmadı. Az sonra telefonuna mesaj geldi. Mesajda, "Kardeşim kusura bakma, bir ihale işini konuşuyorduk. Ben seni ararım. Görüşmek üzere" yazıyordu. SMS'i atan Ezik Şevket'ti.

Cemal, İsmail'in konuştuklarını dinlemiyordu bile. Aklında hep Ezik Şevket vardı. "Cevap versem mi vermesem mi" diye ikilem içindeydi. Yine geçmişi hatırladı. Ezik Şevket, bankadan ilk krediyi Cemal sayesinde almıştı. Banka, devlet kurumunda çalışan birini kefil istiyordu. Cemal ona kefil olmuştu. "Ey gidi günler" dedi içinden...

Düşündü taşındı. Ona, "Para istemeye değil senin yüzünü görmeye gelmiştim"
diye mesaj attı. Ezik Şevket, mesajı okuduğunda hemen Cemal'i telefonla aradı.
Cemal yine telefona bakmadı. Yine bir mesaj geldi. "Paranın lafı mı olur kardeşim. Senin sayesinde biz buralara geldik" yazılı mesajı okuyan
Cemal, yol yordam bilen insandı. Ezik Şevket'in samimi olmadığını hissetmişti.

Cemal, İstanbul'a dönmüştü. Ezik Şevket'in yaptığı aklından çıkmıyordu. Ona hayatının bir dersini vermek istedi. Aklına bir fikir geldi. Tabelacı arkadaşı Cavit'e,
durumu anlattı. Cavit, "O kolay" dedi ve iki gün içinde de Cemal'in istediğini yerine getirdi. Cemal, "Bunu kargoda kırılmadan nasıl göndeririz" diye sordu. Cavit, köpükle sarılırsa
kırılmayacağını söyledi. Adresi verdi kendi adını da
yazdı.


Kargo, Ezik Şevket'e ulaştı. Paketin üzerinde Cemal'in adını gören Ezik Şevket,
"Biz adama ne yaptık, adam bize ne yapıyor" diyerek,
sevinç ve merak içinde paketi açtı. Köpükleri yırtarak attı. Tabloyu gördüğünde
suratı birden asıldı. Fena olmuştu. O sırada sekreteri de içeri girdi. Patronu masaya yığılmıştı.
Onu hiç böyle görmeyen sekreteri, "İyi misiniz?" diye sordu ve bu sırada
masanın üzerindeki tabloya gözü ilişti...
Tabloda, "Geçmiş acı veriyorsa, geçmemiş demektir"
yazıyordu...

Bugününüz dünden daha iyi olsun. Mutlu ve huzurlu günler dileğiyle...