İçişleri Bakanlığı'nın temmuz ayında açıkladığı verilere göre Türkiye'de yaşayan Suriyeli sayısını 1 milyon 385 bin.

Bu sayı Karadeniz Bölgesi'nde 6 ilde (Samsun, Ordu, Giresun, Rize, Artvin ve Trabzon) toplam 6 bin 62 iken, 3 bin 298 Suriyelinin yaşadığı Samsun ise ilk sırada.

Suriyelilere vatandaşlık tartışmaları günden güne artarken, vatandaşın bir kısmı Suriyelilere vatandaşlık verilmesinin kesinlikle kabul edilemeyeceğini ifade etti ve yaşadıkları problemleri anlattı. Vatandaşların bir bölümü ise eğitimli olan Suriyeliler'den faydalanılması gerektiğini söyledi.

SOSYAL SORUNLAR DOĞAR


Sevgi Turupçu: Suriyelilerin misafir edilmesinden yanayım. Hepimizin başına gelebilecek bir olgu. Ancak vatandaşlık çok hassas bir konu. Ben ülkeye çok yayılmaları taraftarı da değildim. Bir kampta misafir edilebilirlerdi, savaş bittiğinde de ülkelerine dönebilirlerdi. Çünkü bunun getirdiği sosyal sorunlar doğabilir. En basiti, o çocuklar okula gidecekler. Uyum konusunda sorun çıkarabilirler. Biz onlara geçici olarak misafir gözüyle bakmalıydık. Temel ihtiyaçlarını karşılayıp sonra da güzel biçimde yolcu edebilirdik. Bizim zaten ülke olarak birçok sorunumuz var. Bu durum da belki bugün değil ama gelecekte çok artı sorun getirecek.

KONTROLSÜZLER


Mehmet Ali Turupçu: Bize uygun olan yardımseverlikti. Fakat sınır boylarında özel olarak oluşturulacak kamplarda ağırlamaktı. Çok geniş kapsamlı olmayacak bir halde özel meslek sahiplerine vatandaşlık verilebilir. Kontrolsüz biçimde şehirlerimizdeler. Bu durum sosyal bir soruna ve beraberinde de maliyet olarak bize yansıyacağını düşünürsek, biraz daha dikkatli olmakta fayda var.

VATANDAŞI RAHATSIZ EDİYORLAR


Selami Sayar: Bizim kendi sıkıntılarımız bize yetiyor o yüzden vatandaşlık vermelerini istemiyorum. Yarın bir gün bizim başımıza böyle bir şey gelse, biz vatanımızı terketmeyiz; bayrağımızı bırakmayız. Biz onlara Samsun'da elimizden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ama özellikle cami önlerinde, pazarlarda vatandaşları rahatsız ediyorlar. İçlerinde her çeşit insanlar var. Geçtiğimiz günlerde Konya'da yaşanan olaylar her an Samsun'da da yaşanabilir. Bir gerginlik hissediyorum. Bekliyorum öyle bir şey açıkcası.

ASLA KABUL ETMİYORUM


Birsen Tarakçı: Asla kabul etmiyorum ama beni dinleyen olmaz tabii. Vatandaşlık vermek ne demek? Bir de ev veriyorlar TOKİ'den. Şehit ailelerine neden verilmiyor? Şehitlerin aileleri kulübeden çıkıyor, görüyorsunuz. Tabii hepsinin bir nedeni var.

VATANDAŞLIK VERİLSİN


Ali Şener: Ben verilmesinden taraftarım. Ama işimize yarayan doktor, avukat ve mesleği olan kişileri. Avrupa ve Amerika almadan biz alalım daha iyi. Hepsi kültürlü insanlar, hemen topluma entegre olurlar. Ben de yurtdışında çalışıyorum, aynı sorunları yaşadım. Almanya'da dışarıdan beyin göçü rekabeti ve kaliteyi yükseltiyor. Mesleksiz vasıfsız bir kimseye yalnızca Türkiye'de değil hiçbir ülkede yer yok.

RAHATLIKLARINDAN RAHATSIZIM


Zühre Meryem Kaya: Suriyelilere vatandaşlık verilmesi, Türkiye'ye yeni bir sorunun kapısını aralamak demek. Çünkü o zaman özel haklar istemeye başlayacaklar. İlk başta dilleri farklı, aynı dilleri konuşmadığımız için, bir levha isteyecekler. Çünkü okuyamıyorlar, Türkçe öğrenmek gibi bir merakları da yok ne yazık ki. Yerleşecekleri bölgeler değişecek, o bölgelerde özerklik istenecek. Sıkıntıların ard arda geleceği görünüyor zaten, o yüzden kesinlikle istemiyorum. Türkiye tam olarak sosyal devlet kavramını karşılayamıyor. Bugün gerek engellisine, öğrencisine, milyonlarca üniversite mezunu öğretmen boşta beklerken bu tarz hakların dışarıdan gelenlere tanımasını uygun bulmuyorum. Biz merhamet damarı geniş bir milletiz. Savaştan geldikleri için merhamet gösterdik. Samsun'a baktığımızda hep erkeklerin gelmiş olduğunu görüyoruz. Ülkemizde her gün onlarca şehit haberi gelirken, sokaklarda erkeklerin dolanmasından rahatsız oluyorum. Çok rahatlar, tavırları ve hareketleriyle yaşam alanımıza saygısızlık yapacak duruma geldiler. Ülkemde bir savaş çıksa, ben bir kadın gibi savaşırım ve gitmem ülkemden. Bir durum oldu gitmek zorunda kaldık diyelim, Türkiye'nin Türk'ten başka dostu yok. Biz buradan gitmek zorunda kalırsak, gidebileceğimiz herhangi bir ülke yok. O yüzden biz bu ülkeye sahip çıkmak zorundayız. Gittiğimizde de ben başka bir ülkede rahat olabileceğimi sanmıyorum. Rahatlıkları beni rahatsız ediyor.

ÇİFTE STANDART


Salih Er: Irkçı bir insan değilim, Suriyelileri ülkemizde istemiyorum gibi bir şey de söylemek istemem. Ama kendi ülkemizde onlardan daha zor şartlarda yaşayan insanlar var. Onları da normal bir standarda çıkardıktan sonra aciz olan kişilere yardım edebiliriz. Öncesinde kendi ihtiyacımız olan şeyleri düzeltmemiz lazım. Üniversite öğrencisiyim, zaten taşra üniversitelerimizde büyük sıkıntılar yaşıyor. Kendi iç aksiyonu oluşabilmiş değil, dışarıdan da örneğin sınavsız girişlerde üniversite başka bir çalkantıya dönüşecek. Bunun da doğru olduğunu düşünmüyorum. Türkiye'de herkesin içinde bir iç savaş korkusu var. Eğer durum istedikleri gibi gitmezse, bu iç savaşın Suriyeliler ve Türkler arasında çıkabileceğini düşünüyorum. Samsun'da sürekli dikkat ediyorum. Bazı mahalleleri kendilerine aldılar, sahiplendiler. Dükkanlar açtılar. Buradaki insanların çoğu aç, onlar gelip dükkan alıyor. Bizim insanımız neden almıyor? Yolda yürürken grup olarak yürüyorlar, bunu anlayabiliriz ister istemez kendilerini koruma altına alıyorlar. Dolayısıyla kendilerini dışarıda görüyorlar. Bir zaman sonra o öbeklenmeyle, bu öbeklenmenin çatışması olacaktır muhakkak. Sokakta bir Türk ve Suriyeliyi görmedim. Bu iyi bir şey değil elbette. Belki onlarla kaynaşmamız gerekti, ama yapamadık. Çünkü hükümetin çifte standart uyguladığını düşündüğümüz için ister istemez bu hisse kapılıyoruz. Neden onun var da, benim yok? Biraz çocuk aklı gibi. Kendi evine gelen çocuk senin oyuncaklarınla oynar da sen de sinirlenirsin içten içe, bizdeki de aynı durum.

TOKİ'DEN EV HAKSIZLIK


Ayşe Sarı: Bizim gençlerimiz ortada okuyanlar bile işsiz güçsüz, aç geziyor. Onlara maaş veriliyordu bir de TOKİ'den ev verilecekmiş şimdi. Haksızlık değil mi şimdi? Dışarıdakilere bu kadar hak tanınıyor, Türkiye'den başka bir ülke de yapmıyor bunu. Amerika hiç almıyor bile. Türkiye her milleti kabul etti. Samsun'da pazarda, çarşıda her yerde varlar. Ben rahatsız oluyorum diyemem ama çocukların önlerini kesip para istediklerini de duydum. Her köşede de dilenci var. Devlet para verse bile alışmışlar dileniyorlar. Vatandaşlık verilirse Türkiye'ye büyük bir yük olacak.

TÜRK DİLENCİLERİ ÖZLEDİK


İrfan Atasoy: Bugün artık Türk dilenciler utanır oldu. Camilerde, sokaklarda türk dilenci yok. Gerçekten de Türk dilencilerimizi özledik. Bizim irademiz her zaman çok güçlü, asla vatanınını toprağını bırakıp bir yere gitmez. Onlar da gitmemeliydi. Tabii ki Recep Tayyip Erdoğan seçimlere hazırlık yapıyor. Vatandaşlıktan sonra tabii ki, oy kullanacaklar. Ama inanın ona bile vermeyecekler.

BİZDEN DAHA RAHAT YAŞIYORLAR


Ümit Türk: Türkiye'de yaşamayıp, Türkiye'nin zorluklarını çekmeyip; dışarıdan hiçbir zorluk görmeden burada vatandaşlık alma ihtimalleri çok yanlış bir şey. Ben bu hükümete oy vermedim, eminim ki oy verenler de bu konunun yanlış olduğunun bilincinde. Maalesef diktayla yönetildiğimiz için sanırım Suriyelilere bu vatandaşlık verilecek. Atakum'da yaşıyorum, Atakum sahillerinde bir sürü Suriyeli var. Çalıştığım için zaman ayıramazken veya para harcamak için kısıtlı davranırken Suriyelilerin sahillerde kalabalık biçimde gezmesi ve su gibi para harcamaları kanıma dokunuyor. Müslüman din kardeşlerimiz diyerek ülkemizi açtık. Ama ramazan ayında, denize girdiklerini, yemek yediklerini hatta kadınları bakışlarıyla taciz ettiklerine şahit oldum. Bu durumdan rahatsızım, kesinlikle istemiyorum. Biz Türküz, ama ülkemizde üçüncü sınıf vatandaş konumuna geldik. Önce kürtler, sonra Suriyeliler bizden daha rahat yaşama pozisyonuna geldi. Ben Türküm ve bundan gurur duyuyorum. Ama ben Türk olduğum için bu ülkede niye eziliyorum anlamıyorum. Önceliz biziz. Bu vatanı benim dedem kurtardı. Yarın bir savaş olduğu zaman ben kaçmayacağım. Evimde kalıp savaşacağım. Suriyeliler gibi vatanımı bırakıp kaçmayacağım. Lütfen Suriyelileri bu ülkeden gönderin. Yoksa iç savaş çıkacak.

SUÇLU BÜROKRATLAR


Tuncer Üstününal: Vatandaşlığın verilmemesini diliyorum. Çünkü mücadelelerini kendi ülkeleri için yapmaları gerekiyor. Onlar can pahasına da olsun ülkelerini terk edip gelmişler. İnsan vatanı ve milleti için yaşar. Vatanından kaçmaz, bu çok yanlış bir şey. Sokakta çok rahatlar, dilencilik yapıyorlar. Çocukları yanlarına alıp onları dilendiriyorlar. Yalnız Samsun'da değil yurdun birçok yerinde her türlü ahlaki yönden rezalete şahit oluyoruz. Bu durumun çözümü Türkiye ve Suriye arasında, Suriye tarafında tampon bir bölgede ikamet etmeleri sağlanır. Ben asker kökenliyim, emekli Yarbayım. Askeri düşüncede de bu şekilde. Kimse vatanını terk etmeyecek, orada da birçok aydın kesim ve ünivesiteler var. Hoşnut kalmadıkları bir iktidarı neden elde tuttular, zamanında devrimlerini yapsaydılar. Burada en büyük suçlu, bu işi organize eden bürokrat üst kesim.

VATANDAŞLIĞI YANLIŞ BULMUYORUM


Ümran Temiz: O insanlar ihtiyaçları olmasa buraya gelmezlerdi. Durumları çok iyi olanlar vardı, televizyonlarda görüyoruz şimdi çok berbat durumdalar. Ben vatandaşlık verilmesini asla yadırgamıyorum. Çünkü vatandaşlık iyilere veriliyor, herkese verilmiyor. Bir Hristiyan devleti Almanya'da bize vatandaşlık verildi. Hiç dışlanmadık. Bunun için ben Türklerin böyle bir şeye kalkışmasını yanlış bulmuyorum. Çünkü onlar da insan ve can taşıyorlar. Onların da çok bilgilileri var, onları vatandaşlığa alsınlar ben rahatsız olmam. Bizim ülkemiz büyük, gönlü zengin. Bırakalım kalsınlar burada, memleketleri düzelince zaten giderler. Hepsi altın ve petrol zengini.

HER ZAMAN ENDİŞELİYİZ


Arzu Kıyıcı Dilber: Tartışılmaması gerektiğini ve verilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Nedenleri gayet açık. İlk başta hepimiz savaştan dönenlere bağrımızı açtık. Ben tam karşıt görüşteydim. Savaşı hiçbirimiz yaşamadık. Toprağı bırakıp gelmek çok kolay bir şey değil. Alışmadıkları su, alışmadıkları ekmek, bilmedikleri dil diyordum. Ama onlar her şeyi bizden önce çok güzel öğrenip, sırtımızı dönmemizi beklediler. Ben burada esnafım. Evim burada. Beş ay önce kendi aralarında birini camdan atıp öldürüp, diğerini bıçaklayıp 3 gün işkence ettiler. Kendi aralarında başladılar zaten. Başka ne bekliyorduk ki? Her zaman endişeliyiz. Türkiye'de yaşıyorsak her şeyden endişeliyiz.Allah onlara kolaylık versin. Biz vatandaşlık verilmesini istemiyoruz.

VARLIKLARINDAN RAHATSIZIM


Merve Şensoy: Vatandaşlık verilmesini kesinlikle istemiyorum. Zaten bizim ülkemiz kendi vatandaşlarına yetersiz. Herhangi bir ülkeden vatandaş kabul edecek durumda değiliz. Ben onların sığınmacı olduğunu çok düşünmüyorum. Hepsi iş yeri açabiliyor. Evlerde oturuyorlar. Herhangi bir maddi sıkıntı çekenine çok az rastlıyorum. Olanlar da dilenciler zaten. Onlar da o işin kolay yol olduğunu buldukları için bu işi yapıyorlar. Ben paraya ihtiyaçları olduklarını düşünmüyorum açıkçası. Zaten devlet inanılmaz destek veriyor. Beni varlıkları da rahatsız ediyor açıkçası. Konya'da yaşanan olaylar Samsun'da da yaşanabilir. Çünkü Türkiye'nin her yerinde bu tarz bir rahatsızlık var. İnsanlar belli bir müddet sabrettiler. Ama şu anda onlar da haklarını aramaya ya da hatta normal vatandaş gibi yaşamaya başladıkları andan itibaren Türklerle mutlaka çatışacaklardır. Kamuya sınavsız personel alımı söz konusu bir de bunu çok adaletsiz buluyorum. Türk vatandaşları bu kadar sıkıntı çekerken, kamuya hiçbir şekilde personel alımı yapılamaz. Milyonlarca insan var bekleyen. Bu çok büyük haksızlık.

Zerrin SOMUNCU