Başbakan Binali Yıldırım, 15 Temmuz gecesi bazı komutanların düğünde olmasıyla ilgili 'Bunların hepsi rastlantı mıdır, yoksa bir planın parçası mıdır? Bu sorular haklı olarak soruluyor. Bunların hepsi detaylı olarak araştırılacak. Herkes düğüne gidiyor; yıllarca kendisinin komutanlık yaptığı, nikah şahidi olarak davet edildiği insan gitmiyor. İzmir'de tatilini kesip Ankara'ya gelme ihtiyacı duyuyor. Garip olacak birçok olay arka arkaya geliyor. Düğün basılıyor, komutanlar derdest ediliyor falan. Bütün bunların hepsi bir şeylerin ters gittiğini, bir şeylerin çok önceden planlandığını gösteriyor' dedi.

Başbakan Binali Yıldırım, ATV ve A Haber ortak yayınında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. 'Askeri birlikler şehir dışına mı çıkarılacak' sorusuna cevap veren Yıldırım, 'Bu büyük bir sınavdı bizim için. Çok büyük bir musibetti. Bundan çıkarmamız gereken dersler var. Her şeyi yeni baştan ele almak lazım. 'Bir daha böyle bir şey başımıza gelmez' diye düşünecek halimiz yok. Genelkurmay'daki yapılanma; bu tankların istediği zaman dışarı çıkmaması lazım. Bunların şehrin ortasında olmasına gerek var mı, tehdit oluşturuyor mu oluşturmuyor mu? Her aklına esen bir pilot, cinnet getirdi İstanbul'u, Ankara'yı bombalayabilir mi, buna karşı bir tedbir var mı? Bunların hepsinin gözden geçirilmesi lazım. Halka tehdit olmayacak her türlü tedbiri alacağız. Her türlü kontrol mekanizmasını hayata geçireceğiz. Bu süre, yaşanan bir dizi zaafların ortaya çıkması ve bunların tedbirlerinin alınması sürecidir. İşin istihbarat tarafında neler var, hangi sorunlar var, bunları da teker teker masaya yatıracağız. Türkiye bir yandan bölücü terör örgütüyle mücadele ediyor, bunlarla meşgulken bir yandan da ülkemizin güvenliğine, vatandaşımızın huzuruna yönelik aptalca girişimlere de müsaade edemeyiz. Çok köklü tedbirlerimiz olacak. Bunun neler olduğunu da önümüzdeki günlerde hep beraber göreceğiz' değerlendirmelerinde bulundu.

'Yüksek Askeri Şura'yı Çankaya Köşkü'nde yapacağız'

Yıldırım, Genelkurmay ve MİT'te görevden almalar olup olmayacağı yönündeki soruya cevap verdi. Yüksek Askeri Şura'nın (YAŞ) 28 Temmuz'da yapılacağını belirten Yıldırım, 'Belki de Cumhuriyet tarihinde ilk defa Askeri Şura'yı Başbakanlık'ta, Çankaya Köşkü'nde yapacağız. Bu Askeri Şura olağanüstü şartlarda yapılan bir Askeri Şura'dır. Diğer dönemlerden farklıdır. Burada sadece terfiler, tayinler konuşulmayacak. Aynı zamanda ülkemizin 15 Temmuz'da yaşadığı başarısız, silahlı darbe ve onun sebepleri, sonuçlarını konuşacağız. Büyük bir şeffaflıkla bunlar konuşulacak. Nerde hata yapıldı, düzeltici çalışmalarımız neler olacak, bir daha yaşanmaması için nasıl tedbirler alacağız; bunları konuşacağız' diye konuştu.

'Milletçe bedel ödedik, hesabını soracağız'

'Askeri okulların kapanması da gündemde mi' sorusunu 'Hiçbir şey ihtimal dışı değil' diye cevaplayan Yıldırım, 'Bu yapının gelecek dönemlerde de ülkemize, milletimize bela olmasından kurtaracak her türlü adımları atacağız. Sadece askeri kurumlarda değil, aynı zamanda bütün devlet kurumlarımızda da, iş hayatında da, her yerde bu tedbirleri alacağız. Bundan sonra asla ve asla Türkiye bunu yaşamamalıdır. Bunun bedeli ağır olmuştur; 246 tane şehit vardır, Allah'tan rahmet diliyoruz. Hala 370'in üzerinde tedavi gören gazimiz vardır. Toplam 2 binin üzerinde yaralanıp tedavisi biten vatandaşımız vardır. Milletçe büyük bir bedel ödedik, bu bedelin hesabını da soracağız' dedi.

Vatandaşların, bütün askerlere darbeci gözüyle bakmamaları gerektiğini vurgulayan Yıldırım, 'Bu bir kişinin tek başına yapmış olduğu bir iş değildir ama azmettiricisi Amerika'daki meczup; terör başı o. Onun emir ve talimatlarını hiç sormadan uygulayan asker içinde de, yargı içinde de, polis içinde de hiç de küçümsenemeyecek sayıda insanlar var. Bunlar son bir tarihi hata yaparak, milletin üzerine tankla, topla, bombayla gitmeyi tercih ettiler. Milletin dişinden, tırnağından arttırdıklarıyla alınan bombaları, mermileri, yine milletin kendi üzerine atmak suretiyle ne kadar insanlık dışı bir yapıya sahip olduklarını, ne kadar bunların bu terör örgütü tarafından akıllarının adeta kiraya alındığı bir süreci yaşıyoruz. Türkiye'nin yıllarca emek verdiği bir general terör örgütü mensubu çıkıyor. Asker üniforması içindeki terörist, rütbeli terörist, şimdi artık rütbeleri de yok. Bu ordu, bu asker bizim. Bütün askerlerimizi, bütün subaylarımız aynı gözle göremeyiz. Bunlar Silahlı Kuvvetlerimiz içerisinde asker üniforması içerisindeki FETÖ mensuplarıdır. B u ordu bize her zaman lazım, vatandaşlarımızın bu hususları birbirinden ayırmasını istirham ediyorum' ifadelerini kullandı.

'Cumhurbaşkanımız uyardığında 'bu kadar büyütülecek bir şey yok' demişlerdi'

Askeri komuta kademesini, TSK'nın içindeki paralelciler konusunda daha önce defalarca uyarmalarına rağmen 'bu kadar abartılacak bir şey yok' şeklinde cevap aldıklarını kaydeden Yıldırım, '17-25 Aralık'tan beri Sayın Cumhurbaşkanımız bu işin hafife alınacak bir mesele olmadığını, mutlaka bu işin üzerine gidilmesi gerektiğini, hem emniyet teşkilatında, hem yargı teşkilatında, hem Silahlı Kuvvetler içerisinde bu konuda çok keskin tedbirler alınması gerektiğini hep söylemiş ama 'bu kadar büyütülecek bir mesele yok' diye aslında olay hep küçümsenmiştir. Genelkurmay Başkanı'nın özel kalemi, yaveri, herkesin en yakınındaki insanlar maalesef kelepçe takarak, tehdit ederek götürme gibi durumlar oldu' açıklamalarında bulundu.

Komutanların düğünde olması

Genelkurmay'ın saat 16.00'da darbe girişimiyle ilgili haber alınmasına rağmen bazı komutanların düğünde olmasıyla ilgili eleştirileri değerlendiren Başbakan Yıldırım, 'Bunların hepsi rastlantı mıdır, yoksa bir planın parçası mıdır? Bu sorular haklı olarak soruluyor. Bunların hepsi ortaya çıkacak. Bunların hepsi detaylı olarak araştırılacak. Herkes düğüne gidiyor, yıllarca kendisinin komutanlık yaptığı, nikah şahidi olarak davet edildiği insan gitmiyor. İzmir'de tatilini kesip Ankara'ya gelme ihtiyacı duyuyor. Garip olacak birçok olay arka arkaya geliyor. Düğün basılıyor, komutanlar derdest ediliyor falan… Bütün bunların hepsi bir şeylerin ters gittiğini, bir şeylerin çok önceden planlandığını gösteriyor. Bir tane şaşkının, çılgının 'hadi ben ihtilal yapayım' diye hareket ettiği bir olay olarak görmüyoruz. Sahadaki, çeşitli illerdeki komutanlar, ordu komutanlarının bazıları, kolordu komutanları, tugay komutanları, tümen komutanları, bu kadar şeyi bir arada görünce mecburen inanmışlar. Biz 'komuta kademesiyle alakalı bir iş değil' deyince biraz onların kafası karışmaya başlamış' şeklinde konuştu.

Genelkurmay Başkanlığı, Başbakanlıkta kalacak

Genelkurmay Başkanlığı'nın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanacağı iddialarına karşı, Başbakanlığa bağlı kalması gerektiğini savunan Yıldırım, 'hatta Başkanlık sistemine geçtiğimizde Cumhurbaşkanlığına bağlanmalıdır' dedi.

15 Temmuz gecesi TRT'yi basan darbecilerin Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'ndan hareket ettiğini hatırlatan Yıldırım, bundan sonra Çankaya Köşkü'nde Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'nın olmayacağını söyledi.

Genelkurmay Başkanı'nı, Gülen'le konuşturmak istemişler

Darbe girişimcilerinin, Genelkurmay Başkanı'nı telefonda Fetullah Gülen'le konuşturmaya çalıştıklarını anlatan Yıldırım, şunları ifade etti:

'Biz bu hava saldırıları ortadan kalkınca, ordu başsız kalmasın diye 1. Ordu Komutanımızı Genelkurmay Başkanlığına vekaleten atadık. Oradan sonra da Akıncı Üssü'ne hava saldırıları düzenledik. İlk emri ben verdim. Orada biraz oyalandılar, Cumhurbaşkanımıza aktardım. Cumhurbaşkanımız da müdahale etti, ondan sonra bombalandı. Bizim ilk müdahalemizden sonra Genelkurmay Başkanımızı serbest bıraktılar. Genelkurmay Başkanımız beni aradı. 'Beni bıraktılar, buradan aldırın' dedi. Ben derhal arkadaşlara talimat verdim. Bizim helikopter göndermemize gerek kalmadan, oradan bir helikopterle kendisini gönderdiler Çankaya'ya. Ben de zaten karayoluyla geldim, burada görüştük. Orada bana anlattı, 'sizi kanaat önderimizle, Fetullah Gülen'le görüştürelim' diye teklif ettiklerini söyledi. Kabul etmediğini de söyledi. Daha sonra şikayetçi olarak ifade verdi, orada da anlattı.'
Sağlık sorunlarından dolayı görevini devreden Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Galip Mendi'nin bir süreden beri devam eden ciddi bir rahatsızlığı olduğunu söyleyen Yıldırım, atamalar yapılırken bu durumun dikkate alınacağının altını çizdi. Emekli generallerin tekrar göreve çağrılmasına yönelik bir ihtiyaç olmadığını kaydeden Yıldırım, TSK'nın şuanda kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek yeterlilikte olduğunu dile getirdi.

MHP ve CHP liderlerine teşekkür

CHP'nin Taksim'deki mitingine destek vereceklerini açıklayan Yıldırım, MHP Genel Başkanı Bahçeli ve CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na darbe girişimine karşı verdikleri destekten dolayı teşekkür etti. Teklifleri üzerine, iki liderin de partililerini sokağa çıkmaya davet etmeyi kabul ettiklerini dile getiren Başbakan Yıldırım, 'Olayın duyulduğu ilk andan itibaren yarım saat içerisinde Sayın Bahçeli ve Sayın Kılıçdaroğlu ile görüştüm. Onlar aradı ulaşamamışlar, ben aradım görüştüm kendileriyle. Açıkça 'biz bunu asla kabul etmiyoruz ve ülkemizin, milletimizin yanındayız, darbelerin her türlüsüne karşıyız' dediler. Bununla da kalmadılar, biz 'vatandaşı meydanlara davet ettik, siz de lütfen bütün partililerinize bu çağrıyı yapar mısınız' dedik, 'memnuniyetle yaparız' dediler. Tek vücut olarak, her görüşten, her partiden vatandaşlarımız akın akın meydanları doldurdu. Bu sağduyulu milli duruş sebebiyle bütün partilerimize teşekkür ediyorum. Bu işin en büyük kahramanı da millettir. Cumhurbaşkanımız, başkomutanımız 'bu işte direneceğiz, sonuna kadar mücadele edeceğiz, halkın ve Hakk'ın emanetini bu çapulculara emanet etmeyeceğiz' kararlılığı, bunun üzerine halkın meydanlara inmesi, hükümetimizin bu konudaki kararlılığı ve elimizdeki sınırlı güçlerle bu belayı def ettik' ifadelerini kullandı.

'İdamı diğer partilerle de görüşeceğiz'

Demokrasi nöbeti için meydanlarda bekleyen vatandaşların idam cezasının geri gelmesi taleplerini değerlendiren Yıldırım, 'Biz, vatandaşların bu talebini aldık. Olay daha çok taze, bu mesaja duyarsız kalamayız. Milli irade ne istiyorsa bizim görevimiz onu yapmak. Bu konuyu artısıyla, eksisiyle diğer partilerle de görüşeceğiz ve bir karara varacağız. Bizim ayaküstü vereceğimiz bir karar değil, bu bir anayasa değişikliği gerektiriyor. Dolayısıyla bunun altyapısının oluşması lazım. Onun için milletimiz rahat olsun; onların, şehitlerimizin kanı yerde kalmaz' şeklinde konuştu.

Darbe girişiminin ardından 3 bin 879'u İstanbul'dan, 2 bin 734'ü Ankara'dan, 197'si İzmir'den ve 6 bin 192'si diğer illerden olmak üzere 13 bin 2 kişinin gözaltına alındığı bilgisini veren Yıldırım, Gözaltına alınanların 329'unun polis, 2 bin 101'inin hakim ve savcı, 52'sinin mülki idare amiri, 689'unun sivil, 8 bin 831'inin asker olduğunu söyledi. Gözaltına alınan askerlerin 163'ünün general ve amiral olduğunu kaydeden Yıldırım, 2 bin 329'unun ise astsubay, er ve erbaş olduğunu dile getirdi.

'3 bin 718 asker tutuklandı'

Başbakan Yıldırım, gözaltına alınanlardan 5 bin 837 zanlının tutuklandığını, tutuklananlardan 436'sının polis, bin 559'unun hakim ve savsı, 31'inin mülki idare amiri, 93'ünün sivil, 3 bin 718'inin asker olduğunu söyledi. Tutuklanan askerlerden 123'ünün general, bin 9 tanesinin subay ve 2 bin 586 tanesinin astsubay, er ve erbaş olduğunu ifade eden Yıldırım; ayrıca, bin 63 kişinin adli kontrol şartıyla serbest kaldığını, 693 kişinin tamamen serbest bırakıldığını, haklarında gözaltı kararı devam eden 5 bin 409 kişi olduğunu vurguladı. Yıldırım, darbe girişimine katılan isyancılardan 24 ölü, 49 yaralı bulunduğunu da sözlerine ekledi.

Gülen'in iadesi için ABD ile yürütülen görüşmeler

Başbakan Yıldırım, 'ABD darbeyi önceden biliyor muydu' sorusunu, şöyle cevapladı:

'Bizim onların dediğine itibar etmemiz doğru olandır, aksi ilan edilmedikçe. ABD Başkanı Sayın Cumhurbaşkanımızla bir görüşme yaptı, ben Başkan Yardımcısı Joe Biden ile görüşme yaptım. Bu konuları bütün detaylarıyla konuştuk. ABD ile Türkiye uzun yıllardan beri her alanda stratejik ortaklık yürüten iki dost ülke. Bir dostumuz eğer bizim aleyhimize bir faaliyet varsa, bunu bize haber vermiyorsa, bunun dostluğu sorgulanır. İlk andan itibaren dediler ki, 'biz bu işin arkasında değiliz, bilgimiz de yok.' Bizim için bu yeterlidir. Yetmeyen ne; bu işin içinde olan, tepesinde olan, yöneten terörist başı Feto'nun ülkelerinde barınmasına ısrarla izin veriyorlar. Bu kadar acıdan sonra, ayan beyan bunların iradesiyle bu darbe girişimini Türkiye'de gerçekleştirmeye çalışmalarına rağmen, artık ABD makamlarının korumaya çalışmalarını dostane bir iş olarak görmeyiz. Kendilerine bunu beyan ettik. 15 Temmuz olayından önceki 17-25 Aralık'tan beri derlenen dosyaları, bunun bir terör örgütü olduğunu, terör örgütü başının da Fetullah Gülen olduğunu ifade eden dosyaları ABD'ye gönderdik. 15 Temmuz'la ilgili dosyalar da tamamlanınca, buradan da dosyalar göndereceğiz. ABD Başkan Yardımcısı'nın bana dediği, 'Biz bu konuyu hukuken, bütün detaylarıyla inceleyeceğiz, yapacağız. Bu konuda Türkiye yargı makamlarıyla, adalet makamlarıyla yakın bir çalışma içerisinde olacağız' dediler. Şimdi bunun gereğini yapacağız.'

'Devlet kendisine olağanüstü hal ilan etti'

Olağanüstü hal uygulaması hakkında bilgiler veren Yıldırım, 'OHAL anayasada bir haktır. OHAL kararı hangi durumlarda, hangi nedenlerle alınacağı çok açık yazıyor. Madde 120'de 'Bir darbe kalkışması olursa, olağanüstü hal ilan edilebilir' diyor. Biz buna dayanarak olağanüstü hal ilan ettik. Biz olağanüstü hali millete değil kendimize yaptık. Devlet kendisine olağanüstü hal ilan etti. Ülkeyi yöneten hükümet olarak, bu olayla ilgili neler yapmalıyız, bunun tekrar etmemesi için, sonuçlarını ortadan kaldırmak için alınacak tedbirler var, onun için biz olağanüstü hal ilan ettik. Yoksa ekonomik hayat devam ediyor, insanlar seyahat etmeye, tatil yapmaya devam ediyor, işinde gücünde çalışıyor. Tek fark var, akşamları geliyorlar demokrasi nöbetini tutuyorlar. Bu nöbet bir miktar daha sürmeli, en ufak bir risk ortada kalmadığından emin olmamız lazım. Biz sürekli takip ediyoruz, vatandaşımıza bunu bildireceğiz' ifadelerini kullandı.

'Olağanüstü hali kullanarak Türkiye'nin ekonomisinin olumsuz seyrettiğini yaymaya çalışanlar var' diyen Yıldırım, şöyle devam etti:

'Bunlar da açıkçası çok Türkiye'nin hak ettiği şeyler değil. Fransa'da saldırı oldu orada da olağanüstü hal ilan edildi. Bir de üçüncü kez uzattılar. Bekçika'da ilan edildi, Almanya'da bir markete saldırı oldu, onlar da ilan etti. Onlar ilan edince hiçbir şey yok, Türkiye ölüm kalım mücadelesine girmiş, bütün yurtta seçimle işbaşına gelmiş hükümeti alaşağı etmeye çalışıyorlar, Cumhurbaşkanını öldürmeye çalışıyorlar, bütün bu şartlara rağmen Anayasanın verdiği bu hakkı kullanmamızı maalesef mesele yapmaya çalışanlar var. Ekonomik göstergeler, olağanüstü hal ilan edilmiş olmasına rağmen, Rusya'yla uçak krizi olduğu günkü göstergelerle aynı. Uçak krizinin ne kadar olumsuz etkisi olduysa, olağanüstü halin de o kadar etkisi oldu. Maksatlı, bir takım dış finans çevreleri, Türkiye hakkında kopya vererek Türkiye'ye borç vereceklere, 'siz daha fazla faizle borç verin' şeklinde mesajlar vermeye çalışıyor. Benim milletim büyük millet. O günden itibaren 8 milyar Dolar para bozdurdu. Bu tip durumlarda millet para çeker. Bizim insanımız elindekini gitti bankaya yatırdı. Vatanseverlik, ülke severlik bu. Biz bunları görüyoruz, onun için bu milletle iftihar ediyoruz.'