Ağar, darbe süreci ile ilgili yaptığı değerlendirmede, darbe girişiminin yaşandığı gece ve sonrasında bütün Türkiye'nin ağız birliği etmişçesine; 'Rüya mı gördük biz?' dediğine dikkat çekerek, "Bir düş mü, karabasan mı bu? Rüya değildi elbet, ancak bir rüya ve karabasan olarak tanımlayabildiğimiz; kabul edilmesi, anlaşılması, kavranması ve sindirilmesi çok ağır bir travmaydı. Acı bir gerçekti. Dile kolay, Irak ve Suriye'nin yıllardır biriktirdiği stres ve gerginlik Türk insanına meşum-uğursuz bir metotla bir gecede yaşatılıvermişti. Bu rüyanın o gece başladığı gibi bitmesini isterdik ama elbet bitmeyecekti. Sonuçta hangi seviyede başarılı ya da başarısız olursa olsun, geride çok ağır bir tahribat bırakacağı rüyamızı kurgulayanlar tarafından gayet iyi biliniyordu. Bilinmeye muhtaç, bizden bir başka istenen de, 'aynı Freddy'nin kabuslarında olduğu gibi' o rüyanın karabasanlar ve gulyabaniler üzerinden bizi sarsmaya devam etmesidir. Ve bizden istenen bu halin, yine bizim üzerimizden devam ettiğini temel bir tespit olarak yapmamız gerekiyor. Bu bilinç eksikliğimizdir" ifadesini kullandı.

"Türk insanı hala bir rüya görüyormuşçasına, yaşadığı acı gerçeği rüyalaştırma eğilimi gösteriyor" diyen Ağar, şunları söyledi:

"Darbe girişimine malzeme olan fobilerini, bilinçsiz düşmanlıklarını, şuursuzluğunu, yerinden oynamış kavramsal bozukluklarını devam eden rüyası içinde hortlatmaya çalışıyor. Uyanalım artık dostlar. Biz bir karabasan görmedik. Bir karabasanı yaşıyoruz. Ve düşman durmuyor. Durmayacak da... Tahribat üzerinden kazandığı başarıyı-girmeyi geliştirmenin ve derinleştirmenin derdinde. Bizim ise çok vaktimiz yok. Hatta hiç yok. Zamanımızı, enerjimizi boşa harcayacak, duygusal hezeyanlarla lüks içinde yaşayacak geniş bir alanımız yok. Kredi derecelendirme kuruluşlarının, Batı tavrının, küresel ve bölgesel askeri hareketlenmelerin ve yığınakların nasıl ve nerelerde olduğuna bakarsanız ne demek istediğimi anlarsınız. Bu darbe girişimi sonrası, Güneydoğu'ya, Irak'a, Suriye'ye, diğer milli güç unsurlarımızı ilgilendiren olası tehditlere bakan kaç kişi var doğrusu çok merak ediyorum."

Darbe girişiminin kimyası: Baskın ve darbe girişiminin aşamaları
Ağar, 'Baskının' askeri terminolojide, 'Beklemediğin yerde, beklemediğin zamanda, beklemediğin şekilde' yapılan hızlı ve sert bir şekilde yapılan bir eylem olarak anlatıldığını kaydeden Ağar, şunlara dikkat çekti:

"FETÖ'nün işte böyle baskın tarzında bir darbe girişimiyle güç, sonuç ve amaç üretmeye çalıştığı gözüküyor. Temel tahlilde darbecinin gücüyle darbenin hedefleri arasında büyük bir dengesizlik var. Bu tutarsızlığı ortadan kaldırabilmek için TSK'nın sinir sistemini ve sinir sistemi üzerinden TSK'nın kudretini ele geçirmeye çalıştılar. TSK'nın kudretini ele geçirdikten sonra devletin ve ardından halkın iradesini kırmak istedikleri açık. Bu planlamanın öncelikleri ve daha sonraki aşamaları var.

1. Aşama: TSK'nın sinir sistemini, emir-komuta yapısını ve kudretini ele geçirmek.
2. Aşama: Ele geçirdikleri TSK'nın kudreti üzerinden devlet iradesine boyun eğdirmek.
3. Aşama: Halkın karşıt kamplar halinde sokaklara dökülmesi, üremiş ve üretilen düşmanlıklar-fobiler, kavramlar ve olaylar üzerinden kaşıt kamplardaki halkın şarja girmesi, karşılıklı çatışmalar, sembol kişilere ve alanlara doğrusal ve asimetrik saldırılar: İç savaş
4. Aşama: Ortaya çıkan gerekçelerle 'Ele geçirdikleri devletin resmi haber kurumları üzerinden' istikrar çağrıları: Dış müdahale.
5. Aşama ve Sonuç: 'Etnik ve Dinsel Azınlıklar üzerinden', 'Bölgesel ve Güç Odaklı Örgütler Üzerinden', 'Mezhepsel-Meşrepsel ve Oluşan Silahlı Örgütler-Aparat Güçler üzerinden'."

FETÖ'nün bu darbe girişiminde daha çok sıfır silahları kullandığı gözükdüğünü vurgulayan Ağar, "Bu imkan ve kabiliyeti geçmişte yuvalandığı alanlarla ilgili. Öncelikli ele geçirdiği personel, istihbarat ve adli alanlardan ürettiği inisiyatifle önleyici yönlendirici geciktirici ve etkisiz hale getirici hamleler yapmış. Kritik noktalara ve güçlere kendi atamalarını gerçekleştirmiş. Öncelik sırasıyla Jandarma Hava Kuvvetleri GATA ve diğer güçlerin kritik ve operasyonel alanlarına yerleşmeye çalışmış. Sıfır silahların ve karmaşık silah sistemlerinin bulunduğu birlikleri ve depoları kullanmak için oralara özellikle odaklanmışlar. Bir delinin bir kuyuya attığı bir dolarlar. Öncelikle bu bir gayrinizami harp tekniği. Dahası özel bir terörist ve gerilla taktiği. Terörist ve gerilla unsurları da bu ve benzer teknikleri, çok değişik şekillerde ve zamanlarda kullandılar ve kullanmaya devam ediyorlar. Rakamlar, harfler üzerinden üreyen bir emir komuta ve haberleşme tekniği. Anlaşılan o ki; asıl bir liste var. 1 dolarlar bizim şu ana kadar görmediğimiz ve ulaşılamayan bu listenin sahaya yansıması. Yani sahada iki tane darbeci karşı karşıya geldiği zaman hangisi daha üst, hangisi emir komuta yapabilir, hangisi hangi alanda sorumlu, bunları belirleyen bir şey bu" değerlendirmesini yaptı.