Bir dönem, malum gazetede

insanlara
iğrenç iftiralar
atan Menderes Yiğit,
aslında kimdi?..
O günlerde,
söz konusu gazetenin sahibi,
"Yemin billah ederek, Menderes Yiğit ben değilim"
diyordu. Hatta,
Menderes Yiğit
yüzünden
başına çok iş gelmişti ama
kesinlikle
söyleyemiyordu...
Çünkü, bu yazılar
en yakınlarını bile rahatsız etmişti...
"Menderes Yiğit" aslında
bir şifreydi. Gazete sahibinin ilk adı ve soyadıyla
ilişkilendirilmişti...
"Perde arkası" köşesinde,
seks romanlarında
bile yazılması
normal karşılanmayacak
kadar iğrenç
pornografik fanteziler
uydurularak
iftiralara uğrayan
insanlar,
gazete sahibini sıkıştırdıkça;
"Vallahi ben değilim"
diye yeminler ediyordu...
Kimilerine göre Menderes Yiğit,
cezai ehliyeti olmayan
bir akıl hastasıydı. Yoksa
böyle aşağılık yazıları
normal bir insanın
yazması, mümkün değildi...
Bazı gazeteciler köşelerinde,
Menderes Yiğit'in
yazılarını referans göstererek,
"dikkate alınmalı" diyordu...
Sonunda onlar da
bu aşağılık
yazılardan nasibini aldı...
Takvim yaprakları,
30 Ocak 2008'i gösterdiğinde,
gazetenin sahibi;
saf ve temiz yürekli teyzesinin
oğlu Mehmet Y.'yi işyerine çağırdı.
Yemek yedirdi ve onunla Samsun 5. Noterliği'ne gitti. Mehmet Y. "Ne işimiz var" diye
sormamıştı bile. Öyle ya kendisini inşaatlarında çalıştıran
teyzesinin oğlunun
bir bildiği vardı. Nüfus cüzdanını çıkardı, noter katibine verdi.
Mehmet Y., 03307 yevmiye sayılı belgeyle
"Menderes Yiğit" adını tescil ettirdi... Dünyadan bihaber teyze oğlu,
güzel bir iş yaptığını sanarak, mutlu oldu.
Zavallı genç, başına gelecekleri
nereden bilecekti?.. Yapılan şeytanın aklına bile gelecek iş değildi.
Gazetenin sahibi rahatlamıştı. O aşağılık yazılarının
hukuki sorumluluklarını üzerine yıkacak
birini bulmuştu...
O gazete sahibi bir süre sonra itiraf etti. Milletvekilleri, belediye başkanları, il başkanları, meclis üyeleri, işadamları
STK'ların başkan ve yöneticileriyle gazetecilere
lakaplar takarak, iğrenç yakıştırma ve hakaretlerde
bulunmasının nedeni, onlardan intikam almaktı...
Cezaevinde onu ziyaret
etmeyenlerden başlayarak,
haberlerini yapan
gazetecilere kadar
herkese; bu yüzden iftira atmıştı...
Yüzbinlerce liralık tazminatı ödemişti. Ne var ki hiçbiri
gazetecilik mesleğiyle ilgili değildi. Ödediği tazminatlar,
hakaret ve iftira yüzündendi. Utanmadan da
parayı verdim, yazdım diyordu. Hatta, bununla
ilgili bir hakim fıkrası bile anlatmıştı...
Parası çoktu ama
her nedense ortaklaşa alınan arsadaki
kendi payına düşen 30 bin lira kredi,
Sefer Arlı'nın kefaletiyle verilmişti...
İnsanların bazıları mahkemeye dava açtı,
bazıları da kendi davasını
kendi görmeye çalıştı...
Onu, bu itibarsızlaştırılma
operasyonundan nemalananlar
koruyordu...
Ne yalan söyleyeyim. Benim için de o günlerde
yazmıştı. İlişkideki maharetimi,
sanki yanımdaymış gibi anlatıyordu. İlk başta üzülmüştüm. O zamanlar bekardım. Sonra arayanım çok olmuştu. Hakkını da yiyeyem!..
Zaman ilerliyordu.
Samsun'da bu iğrençlik
rahatsız edici boyuta ulaşmıştı...
Elbette, gerçek Menderes Yiğit de rahatsız
oldu...
Takvim yaprakları 4 Nisan 2008'i gösterirken,
Samsun 1. Noterliği'ne
gitti ve Denge
Gazetesi'ne ihtar çekti. İhtarda şöyle yazıyordu:
"Gazetenizdeki (Perde arkası) isimli köşe yazısı Menderes Yiğit ismi ile yayınlanmaktadır. Bu isim Samsun 5. Noterliğinin 30.1.2008 tarihli 03307 yevmiye sayılı belgesi ile adıma beyanname şeklinde onaylanmıştır. Ancak gazetenizdeki Menderes Yiğit ismi ile yazılan köşe yazılarından hiçbiri tarafımdan yazılmamıştır. Gerek bu zamana kadar gerekse bundan sonra yazılardan dolayı her türlü davalardan sizlerin sorumlu olacağını ihtaren bildiriyorum."
Gazete sahibi köşeye sıkışmıştı...
Böyle hallere düştüğünde
ne yapıyorsa yine onu yaptı...
6 Aralık 2008'de köşesinde şunları
yazdı:
"Bazen gelen mailleri okur, içerisinde hoşuma gidenleri alır, duygusal ve anlam ifade edenleri siz değerli okurlarımla paylaşırım.Daha önce Menderes Yiğit olarak yazı yazan arkadaşımız gazeteden ayrıldıktan sonra, ona gelen mailleri hiç okuma fırsatım olmamıştı."
Yalan rüzgarı, yine esmişti...
Oysa o yazıları
kendisi yazıyordu...
Niye başka biri,
Mehmet Y.'yi bulup da notere
getirsin ki?..
Menderes Yiğit, inşaatlarda
çalışan teyzesinin oğluydu. Bilgisayarda yazmayı bırakın
kağıda bile derdini dökebilecek
yapıda değildi. Saftı, temizdi ve ekmeğinin
peşindeydi...
Mehmet Y. "Bu nasıl insan" diye yakınıyordu ama
o gazete sahibinin belediyede çalışan
akrabası genç kızın başına
ördüğü çorabı bilseydi,
buna da şükür derdi...
"Bir hastalıklı ruhun pornografik hezeyanlarından oluşan
hikayeler ve duyumlar değil, belgeler konuşacak"
demiştim...
Kim kime şantaj yapmış, kim hangi kurum ve kuruluştan avanta almış, kim ihaleye fesat karıştırmış ve kim tüyü bitmemiş yetim hakkına göz koymuş ortaya çıkacak...
Elbette sorumlular da hesap verecek!..
Ya devlet başa ya kuzgun leşe!..