Duyguların
böylesine
taş kesilmesi,
nasıl bir
ruh halidir,
anlamak mümkün değil!..
Polis ya da asker
şehit olduğunda
tepkisizliklerini
anladık da...
Söylemlerinde
insanlık, barış ve
sevgiden dem vuran
birtakım insanların,
Diyarbakır'daki
hain saldırıda
biri 5 aylık, 3 masum çocuğun
öldürülmesi
karşısındaki
tepkisizliğini anlamıyorum...
Bu çocuklar,
insan değil mi?..
Eğer o çocuklar, Allah korusun
kazara güvenlik güçlerinin
kurşunlarıyla vurulsaydı,
ne olacaktı?..
Kıyamet kopacaktı...
Nazım Hikmet'in, Hiroşima'ya atom bombası atılması sonucu
ölen
7 yaşındaki bir kız çocuğunu
konu alan
"savaş karşıtı"
"Kız çocuğu" adlı şiirinden
"Çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler"
dizeleri, cadde cadde sokak sokak
yükselecekti...
"Katil devlet" sloganlarıyla
meydanlar inleyecekti...
Ne var ki bu yavrular,
teröristler
tarafından
haince katledilince;
durum değişiyor...
Aydın olmak bu değil!..
Aydın olmak;
dünyanın neresinde olursa olsun, dili, dini ve ırkına
bakılmaksızın çocuklara
yönelik bu tür zalimliklere
karşı çıkmaktır...
Kalpleri mühürlü
birtakım insanların
"Çocuklara kıymayın"
demeye dili varmıyor...
Onlara inat buradan haykırıyorum:
Şehit polis Mehmet Şenol Çiftçi'nin
5 aylık kızı İrem,
lojmanların bitişiğindeki evin yıkılması sonucu enkaz altında kalarak can
veren Lokman Açıkgöz'ün
1 ve 5 yaşlarındaki
iki oğlu, kahpece öldürülmeselerdi,
Nazım'ın dediği gibi
şeker de yiyebilecekti...
Çocuklara kıymayın efendiler!..