Arkadaşların

çıkarları için birbirine
"madik" atması
bir yana da
kardeşin
kardeşe yaptığını
duydukça,
"Bu parayı icat edenin"
diyesi geliyor insanın...
Biz, bu hale nasıl geldik?..
Komşusu açken,
tok yatmak
yokken;
kardeşin kardeşe
yaptığını kabullenmek
mümkün mü?..
Bugünün yaşanan
toplumsal yozlaşmasının
temelinde;
"Aile" kavramının
uğradığı erozyon var...
Bugünkü yazarı bilinmeyen öyküyü bir kere
daha yayınlamamın
nedeni, bayram öncesinde
insanları bir kere
daha düşünceye sevk etmek
içindir...


* * *

İki kardeş, babalarından kalma bir çiftlikte çalışıp, rızıklarını
çıkarıyordu. Biri diğerine göre,
daha yaşlıcaydı. Ağabey, evli – barklı, çoluk çocuk sahibiydi. Genç olan kardeş ise bekardı. Bir başına hayatla uğraşmaktaydı. İşte her çalışma gününün sonunda, bu iki erkek kardeş,
evlerine gitmeden
ürünlerini ve karları eşit biçimde
paylaşırdı.

Günün birinde bekar kardeş,
'Ağabeyimle ürünümüzü ve kazancımızı bölüşüp, paylaşıyoruz paylaşmasına da hiç de hakça davranmıyoruz, gibi geliyor bana. O hem yaşça büyük benden hem de çoluğu çocuğu var evde rızık bekleyen. Yok yok yarından tezi yok, bu işin bir yolunu bulmalıyım. Ağabeyime hasattan daha fazla pay ayrılmalı. Lakin ben dersem bunu ona, itiraz eder ve hak yerini bulmamış olur. Öyleyse başka bir yol düşünmek uygundur ' diye düşündü.

Küçük kardeş, her gece geç bir vakitte, sırtladığı gibi bir çuval tahılı, ağabeyinin ambarına taşımaya başladı.


Ağabey, olup bitenden habersiz,
hanımıyla dertleşmekteydi. 'Ürünümüzü ve kazancımızı kardeşimle eşit olarak bölüşmemiz, hiç de hakça değil hanım. Biz evlenmeyi başardık. Çocuklarımızı yetiştirmekteyiz. O ise bekar. Bir başına yaşıyor. Daha evlenmesi, bir ocak tüttürmesi ve çoluk çocuk sahibi olması gerekiyor. Hem ben hastalansam, bana bakacak bulunur. Ya onun hali nice olur. Bir yolunu bulmalı hanım. Bir yolunu bulup onun hasattan payını artırmalı. '

Evli olan ağabey de her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin
deposuna götürmeye başladı.

İki kardeş, yıllarca birbirlerine çuval taşıdı. İkisi de şaşkındı. 'Bu ne ilginç haldir ki; depodaki tahılın miktarı değişmiyor, ne artıyor ne de eksiliyor' diye düşünüyorlardı.

O gece iki kardeş,
gizlice birbirlerinin deposuna tahıl taşırken,
karanlıkta çarpıştılar. O anda olan biteni, tahılın neden hiç artmadığını ya da bir türlü eksilmediğini anladılar. Ve bu iki fedakar kardeş çuvalları bırakıp yere, birbirlerini kucakladılar.

* * *
Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle...