Hep merak etmişimdir;

o yol boyunca
resimleri ve isimleri
bulunan kuş türleri,
gerçekten Kızılırmak Deltası'nda mı yaşıyor,
diye...
Dün, yıllar sonra
gazeteci arkadaşlarla birlikte
Kızılırmak Deltası'ndaydım...
Midibüsün
önünde oturan
Büyükşehir Belediye Başkanı
Yusuf Ziya Yılmaz,
bir turist rehberi
gibi deltayı ve kuşları anlattı...
Uçsuz bucaksız
yemyeşil bir alanda
yanı başımızdan
adeta bizi selamlayarak
geçen Macar ördekleri,
mandanın sırtında keyifle gezinen
Akbalıkçıllar,
göçe hazırlanan
Anadolu turnaları,
anavatanı
Samsun olan ve renkleriyle
büyüleyen
Saz horozu ve
aracın motor sesine rağmen
bizlere aldırmayan
Şahin...
Cüce karabataklar,
Dikkuyruklar ve adını
telaffuzda
zorlandığım
kuş türleri...
Terk edilmişlik
hissini mutluluğa
dönüştürmüş
yüzlerce yılkı atı da
oradaydı...
Sanki, Kenya'nın ünlü
safari alanı Masai Mara'da
yol alıyorum...
Türkiye'nin en önemli
subasar alanlarından biri olan
Kızılırmak Deltası'nda,
342 kuş türü
tespit edilmiş durumda...
Büyükşehir Belediyesi,
çeşitli nedenlerle yaralanan
ve hastalanan hayvanlar için
bir de klinik kurmuş!..
Orada, annesinden ayrı düşen
bir baykuş yavrusunu gördük. Beslendikten sonra
doğaya salınacaktı...
Bu klinikten başka
yine doğal ortamda
hayvanların
tedavi edildiği
hastane de vardı...
Doğanca yakınlarına
gelmiştik...
Yılmaz, ağaçlardaki leylek yuvalarını
gösterdi. Bir ağaçta 3-5 yuva vardı ve
adeta bir apartman
görünümündeydi. Yılmaz, o yüzden
buraya,"Leylek TOKİ" denildiğini
anlattı. Büyükşehir Belediyesi,
mart ayında deltaya gelecek
leyleklerin yuva yapmalarına yardımcı olmak
için direklerin üzerinde
ahşaptan platform koymuştu...
Kızılırmak Deltası'nda
24 saat kameralı gözetim ve jandarma
timi, kaçak avı sonlandırmıştı...
Ve 3 yıl içinde
kuş nüfusu,
yüzde 300 oranında artmıştı...
19 Mayıs İlçesi'nden başlayıp Bafra'ya uzanan ve Alaçam'ın
bir bölümüne kadar
büyük bir alana sahip
olan Kızılırmak Deltası'nın
50 bin dönümünde
kuş gözlem evleri,
ahşaptan
kafe ve ziyaretçi
salonları, yörük çadırları,
seyir terasları,
hayvanların kimyasal maddeden etkilenmemesi
için asfalt yerine beton yolların yapılması,
görüntüsü bozuk evler, kümesler ve ahırların boyanması,
bahçelerin tel çitlerle
çevrilmesi ve kapılarının
değiştirilmesine kadar
büyük bir emek ve özveriyi
gördükten
sonra, Yusuf Ziya Yılmaz'ın heyecanına
hak verdim...
Her şey dünden bugüne olmuş değil. Yılmaz, eski Samsun Valisi Hüseyin Aksoy'un
büyük desteğini gördüğünü
söylerken, Vali İbrahim Şahin'in de
hakkını teslim etti...
Yani, Kızılırmak Deltası'nın "UNESCO Dünya Mirası" listesine
kalıcı olarak girmesi için yapılan çalışmalar;
sabırla ilmek ilmek örülmüştü!..
Her şey bitmedi daha
yapacak çok iş var orada...
Yusuf Ziya Yılmaz, deltadan
göçen leyleklere takılan
kamera ve uydu alıcısıyla
kuşların uzun soluklu
yolculuk hikayelerini de
belgesel yaptırmak istiyor...
Yılmaz aynı zamanda,"İnsan olmadan olmaz"
diyerek,
bu yörelerde yaşayan vatandaşlarla
birlikte bu doğal hayatı
sürdürülebilir hale getirmek
amacında...
Çünkü hedefinde
turizm var...
Bahçelerinde tavuk, horoz, inek, manda ve at bulunan
evler pansiyona dönüşürse,
doğal hayatı yaşamak isteyen
yerli ve yabancı turistler
sayesinde
yöre sakinleri, önemli
bir gelir kaynağına kavuşacak...
Dedim ya...
Sözcükler; deltayı ve oradaki yatırımları
anlatmak için
kifayetsiz kalıyor...
Görmek lazım!..
Torunların emanetini,
cennet gibi yapabilmek için
yoğun çaba gösteren
başta Yusuf Ziya Yılmaz olmak üzere
emeği geçenleri
de tarih unutmayacaktır...
Ne yalan söyleyeyim!..
Sezar'ın hakkı Sezar'a...