Dört yıl önce bugün kaybettik Neşet Ertaş'ı. Bir nesil onunla, içten, samimi türküleriyle büyüdü. Ölümü tüm Türkiye'yi yasa boğdu. 'Zahide'sini, 'Gönül Dağ'ını, 'Kesik Çayır'ını ve daha pek çok eserini bizlere bırakıp göçüp gitti gönül adamı Neşet Ertaş.

Değerli halk ozanı ve halk müziği sanatçısı Neşet Ertaş, 1938 yılında Kırşehir Çiçekdağı'nda doğdu. Babası saz ustası Muharrem Ertaş, annesi Döne Ertaş'tır. Annesinin ölümünden sonra babası ve kardeşleriyle birlikte köye yerleştiler ve çocukluğu bu küçük köyde geçti.

Ertaş, ilkokula gittiği yıllarda önce keman, sonra da bağlama çalmayı öğrendi. Babası Muharrem Ertaş'la düğünlerde saz çalıp, türküler söyledi. Ertaş'ın hayatında babasının rolü çok büyük. Usta sanatçı etkilendiği tek kişinin babası olduğunu şu cümleyle anlatıyordu: "Babamla ben aynı ruhun insanlarıyız."

Neşet Ertaş'ın İstanbul serüveni ise, 1957 yılının sonlarında başladı. Sanatçı İstanbul'a geldiğinde Şen Çalar Plak'ta ilk plağını "Neden Garip Garip Ötersin Bülbül" adı ile babası Muharrem Ertaş'a ait bir türküyle çıkardı. Plak halkın yoğun ilgisiyle karşılaşınca, Neşet Ertaş'ın şanını plak, kaset ve halk konserleri taçlandırdı.

Neşet Ertaş daha sonra Ankara'ya yerleşti. Ankara'da çalıştığı gazinoda, Leyla isminde bir kızla tanıştı ve hemen evlendi. İki kız bir erkek çocukları oldu. Ankara'da yaşadığı sağlık sorunları Almanya'ya gitmesine sebep oldu. Çocuklarının eğitimi ve sanatsal çalışmalarından dolayı uzun bir süre Almanya'da kalan sanatçı, 2000 yılında İstanbul'da verdiği konserle sahne hayatına geri döndü.

'Hepimiz bu devletin sanatçısıyız'

Yüce gönüllü sanatçının çok konuşulan ve aslında sadece sanatçı olarak değil, insan olarak sevilmesinin sebebini de özetleyen olayını da sizlerle paylaşmak istedik.

Süleyman Demirel zamanında usta sanatçıya, 'Devlet sanatçılığı' unvanı verilmesi gündeme getirildi. Neşet Ertaş bu unvanı reddetmesini şöyle açıkladı: "O dönem Süleyman Demirel Cumhurbaşkanıydı. Devlet sanatçılığı bana teklif edildi. Ben, 'hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor' diyerek teklifi kabul etmedim. Ben halkın sanatçısı olarak kalırsam benim için en büyük mutluluk bu. Şimdiye kadar devletten bir kuruş almadım, bir tek TBMM tarafından üstün hizmet ödülünü kabul ettim. Onu da bu kültüre hizmet eden ecdadımız adına aldım."

Unesco Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamında yapılan ulusal envanterlerden 'Yaşayan İnsan Hazineleri Türkiye Ulusal Envanteri'ne alınarak yaşayan insan hazinesi kabul edilen Ertaş, 25 Nisan 2011 tarihinde İTÜ Devlet Konservatuarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görülmüş, bağlamadaki tavrı ve türküleri konservatuarlarda ders olarak okutulmuştur. Hayatı ve eserleri Doç. Dr. Erol Parlak tarafından iki ciltlik bir kitap halinde yayımlandı.

Anadolu insanının acısını, kederini, neşesini en güzel tanımlayan ses kuşkusuz Neşet Ertaş'ın sesiydi. Alçakgönüllü sanatçının kurduğu bir cümle vardır ki 7'den 70'e herkesin sevgilisi olmasının sebebini muhteşem şekilde özetler: 'Ben cahil birisiyim, okuma yazmam kısıtlı, hissettiğim kadarını yazabildim her zaman"

Yüce gönüllü sanatçımızı rahmetle anıyoruz.