CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. Şeker pancarı ve şeker pancarı üreticileri üzerinde oyun oynandığını belirten Kılıçdaroğlu, 'Bunların hepsinin farkındayız. Nişasta bazlı şekerin ne hale getirildiğini, nişasta bazlı şeker kullanımında oranların ne kadar yükseltildiğini, gelecek olan kanun teklifinde nişasta bazlı şekerde kotaların kaldırılacağını biliyoruz. CHP iktidarında hiçbir şeker fabrikası özelleştirilmeyecektir. 1998 yılından beri 3 bin 300 geçici işçi çalışıyor şeker fabrikalarında. CHP iktidarında 1998 yılından bu yana kadro bekleyen 3 bin 300 işçimize kadro vereceğiz. Şeker pancarı üretimine destek vereceğiz' diye konuştu.

Çocuklarını üniversiteye gönderen anne ve babaların yurt sorunu ile karşı karşıya kaldıklarına dikkat çeken Kılıçdaroğlu, '14 yıldır yurt sorununu çözemediler. Şimdi kıyameti koparıyorlar. Senin çocuğun neden cemaat yurdunda kaldı diye. Sen devletsin. Niye yurt yapmadın. Sen yurt yaptın da o çocuk cemaat yurduna mı gitti. CHP iktidarında yurt sorunu en geç 1 yıl içerisinde çözülecek. 14 yılda yapamadılar bir yılda yapamazsam başbakanlığı da siyaseti de bırakacağım' ifadelerini kullandı.

"Bu düzene isyan etmek zorundayız"

'Türkiye'nin hangi derdini çözdüler' diyerek sözlerini sürdüren Kılıçdaroğlu, 'İşsizliği çözdün mü? 6 milyon işsizimiz var. İşsizlik oranı 10.2. Genç işsizlik yüzde 25. Her 4 gencimizden birisi işsiz. Çocuklarınızın sorununu çözdünüz onu biliyoruz. Onların zaten bir eli yağda bir eli balda. Üniversiteyi bitiren gariban vatandaşın işsizlik sorununu çözdünüz mü? Nereye gitsem ceplerim kağıtla doluyor. İş bulun işsizim diyorlar. Her anne ve baba evde bir işsiz varsa huzursuz. Kişi başına gelir attı. Doğru. İtiraz etmiyoruz. Borç da arttı. Kişi başına gelir 2002'den bu yana 4.7 kat hadi biraz torpil yapalım 5 kat arttı diyelim. Sadece kredi kartı ve tüketici kredisi borcu nereden nereye geldi. 2002'de, 6 milyar 605 milyon lira. Temmuz 2016'da 6 milyarlık borç 399 milyara çıkmıştır vatandaşın tüketici ve kredi kartı borcu. Artış oranı 60 kat. Geliri 4.7 kat, borcu 60 kat. Borç artışındaki oran yüzde 6 bin 650. Borç arttı. Vatandaşın bankalara ödediği faiz 2008-2016 arası 251 milyar 303 milyon lira. Bu mu istikrar? Sorunu çözülen Türkiye bu mu? Tek başınıza yönetiyorsunuz 14 yıldır. Vatandaş size sorunumu çöz diye yetki verdi. Vatandaşın derdini çözdün çözdün, çözmediysen bu milletin tahammülü kalmadı artık. Hep beraber bu düzene isyan etmek zorundayız. Büyümü, kalkınma bilgi ile olur. Bilimsel araştırma kuruluşlarının kalitesi 2014'te Türkiye dünyada 64. sırada, 2016'da 103. sıraya geliyor. Nasıl katma değeri yüksek ürün yükselteceksiniz? Nedir bu üniversitelerin hali? 2002'de terörsüz bir Türkiye devraldılar. Şimdi Türkiye terör batağında. Son 6-7 ayda 500'ün üstünde şehidimiz var. Terör örgütü ile masaya oturan kim? O şehitlerin hesabını kim verecek? Bunları her vatandaşımın kendi vicdanına sorması lazım. Eskiden bir PKK terörü vardı. Şimdi IŞİD terörü birde FETÖ terörü çıktı. Terörü önleyeceğim diye getirdiğin her kanuna destek veren CHP. Niye engelleyemiyorsun? Niye faturayı anneler çekiyor' açıklamasında bulundu.

"Memleketin itibarını İsrail'e 20 milyon dolara sattılar"

Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

'Dış politikada da çuvalladık. Herkesi düşman eyledik. Mısır bizim kadim dostumuz. Mısır'ı niye düşman ilan ediyoruz. Suriye'de akan kanın sorumlusu kim? İsrail ile kavga ettiler. Sonra tıpış tıpış gittiler İsrail'in her dediğinin altına imzayı attılar. 9 vatandaşımız uluslararası sularda öldürüldü. Gazze ablukası kalkmadan asla barış olmaz. Abluka aynen devam ediyor. 9 vatandaşın açtığı davaları geri çekeceksiniz dediler. Eğer bunu CHP yapsaydı emin olun Türkiye'de kıyamet kopmuştu. Her Cuma namazından sonrası bütün camilerde eylem vardı. Geçmişte o eylemleri yapanlara soruyorum. Allah aşkına sizde vicdan var mı? Memleketin itibarını İsrail'e 20 milyon dolara sattılar. Bizim büyükelçiyi çağırdılar İsrail'de düşük tabureli sandalye verdiler ve orada oturttular. Hiçbir tepki gelmedi. Ama İnönü ne yaptı? Lozan'a gider İnönü. Toplantının yapıldığı salona gider. Bakar ki bütün başkanların sandalyeleri aynı, kendisine tahsis edilen sandalye küçük bir sandalye. Niye bu sandalye böyle der. Efendim aynı ebatta sandalye bulamadık derler. İnönü salonu terk eder. Niye ayrılıyorsunuz diye sorarlar. Aynı ebatta sandalye bulduğunuz zaman ben salona gelirim der. İşte onuru kurtarmak bu. Sen büyükelçini gönderirsin küçük tabureye oturturlar, gıkın dahi çıkmaz. Kalkarsın Lozan'a laf edersin. İnsanda biraz tarih bilgisi olur. Atatürk'ün büyük nutkunun ilk 50 sayfasını okusalar bütün gerçeği öğrenecekler. Zaman ayıramıyorsa 50 sayfanın 1.5 sayfalık özeti çıkarılsın. Eskiden Türkiye bütün Ortadoğu'da sorun çıktığı zaman başvurulan bir ülkeydi. Bugün dışlanan bir Türkiye oldu. Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı Birleşmiş Milletler'de boş sıralara konuşmamalıdır. Çünkü Ortadoğu'nun en önemli ülkesi Türkiye'dir. Oraya gelen devlet başkanları Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı bu konularda neleri anlatacak diye o sıraları doldurmak zorundalar. Eğer o salon boşsa Türkiye'yi bu hale kim getirdi diye sormamız gerekiyor. CHP iktidarında bütün Arap dünyasını kucaklayacağız ve bütün Arap dünyasının sorunlarını çözmesi için elimizden gelen barış katkısını sonuna kadar yapacağız. Arap dünyası ile kardeş olacağız. Barış ve huzur içinde bütün Ortadoğu'yu el birliği ile inşa edeceğiz. 14 yılın sonunda Türkiye geldi bir darbe girişimi ile karşı karşıya kaldı. Amerika, Fransa, Japonya, Hollanda'da darbe olmaz da Türkiye'de neden darbe oluyor? Çünkü oralarda tam demokrasi var. Baskıcı bir yönetim yok. Türkiye nasıl oldu da 14 yılın sonunda bir darbe girişimi ile karşı karşıya kaldı. Meclis Genel Kuruluna giden ilk CHP'lileri darbeye karşı durdukları onurlu duruşu ile yürekten kutluyorum.'

"Şehitler arasında ayrım olur mu?"

Kılıçdaroğlu, demokrasi şehitleri için özel bir düzenleme yapıldığını kaydederek, "Onlara ve yakınlarına daha yüksek aylık veriyorlar. Verilsin elbette ama diğer şehitlerimizin yakınlarına neden verilmiyor? Şehitler arasında ayrım olur mu? Birisi gitmiş terörle mücadele etmiş şehit düşmüş, öbürü burada Meclis bombalanırken, belli yerler bombalanırken, kurşunlanırken o da orada demokrasi ve özgürlüğü savunmak için şehit düşmüş. Şehit aileleri arasında ayrım olur mu? Biz bunları söyleyince 'Siz Yenikapı ruhuna ihanet ediyorsunuz' diye zaman zaman söylüyorlar. FETÖ dedikleri Fethullah Gülen Örgütü'nü kim büyüttü? Bunun üzerinde iyi durmazsak darbe girişimini de zaten anlayamayız. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan 3 Ağustos 2016'da diyor ki, 'Bir ortak yanımız vardı, aynı menzile giden farklı yollardan biri olarak gördüğümüz bu yapı' diyor. Bu aynı menzilden ne kastediliyor? Çıkıp birinin bunu ifade etmesi lazım. Öbürünün menzilini biliyoruz, bunun da menzili aynı. O zaman kavganın sebebi ne? Aynı menzile ben mi erken gideceğim sen mi gideceksin? Kavganın sebebi bu" diye konuştu.

"Açık ve net söylüyorum, bu işin siyasi sorumlusu Türkiye Cumhuriyeti'nin 14 yıldır yönetenlerdir"

"Bir hükümet, bir Cumhurbaşkanı 'Beni kandırdılar' dedikten sonra bu makamda oturabilir mi?' diyen Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:

"Yarın başka biri gelip seni aldatsa ne olacak? 'Haberimiz yoktu' diyor. Bal gibi haberiniz vardı. Milli Güvenlik Kurulu Kararı, 25 Ağustos 2004 Fethullah Gülen konusu gündeme gelmiş 'Yurtiçi ver yurtdışı faaliyetlerine karşı bir eylem planı hazırlanması uygun görülmüş ve bu konudaki tavsiye kararının Hükümete bildirilmesine karar verilmiştir' diyor. Bal gibi haberin var, kapı gibi haberin var. Altında imzan var. Bunların kültüründe halka doğruları söylememek vardır. Bu Milli Güvenlik Kararı 2013'te bir gazete tarafından yayımlandı. Yayımlanması üzerine Başbakan Erdoğan'ın Başdanışmanı çıktı şu açıklamayı yaptı: 'O Milli Güvenlik Kurulu Kararı yok hükmündedir' diyor. Nasıl oluyor da yok hükmünde? Diyorlar ki 'Bu işin sorumlusu kim?'. Açık ve net söylüyorum, bu işin siyasi sorumlusu Türkiye Cumhuriyeti'nin 14 yıldır yönetenlerdir." Biz doğruyuz, doğruları söyleriz, ahlaklıyız, yalan söylemeyiz her yerde her ortamda kendi halkımıza doğruları söyleriz. Doğruları söylemekte her siyasetçinin namus borcudur. Faturayı bu ülkenin gariban vatandaşları ödüyor. Ne günahı var o çocukların? Sınav açtınız mı? Açtılar. Kazandılar mı? Kazandılar. MGK kararı var, o kararı niçin yok hükmünde saydın? Neden o imzayı attın? Kişiliğin mi yoktu senin?" dedi.

"Derneğe üye olmak ne zamandan beri suç oldu?"

Bir gazetede çıkan ilandan bahseden Kılıçdaroğlu, "Şoförler Odası'ndan, Esnaf Odası'na, İş adamlarından, Bedensel Engelliler Derneği, Ziraat Odası Başkanı'ndan, Çay Üreticileri Kooperatifi'ne kadar 'Öğretmenlerimizi bize verin biz çocuklarımızı öğretmenlerimize teslim edeceğiz, öğretmenlerimizi açığa almayın' diyorlar. 1 milyon 200 bin çocuk, eksik öğretmenle başladı. Yazık günah değil mi bu çocuklara? Falan derneğin üyesiymiş, derneğe üye olmak ne zamandan beri suç oldu? Anayasal bir görevdir derneğe olmak. Suçu vrasa alır yargılarsın. Üniversite hocaları barış bildirisine imza attılar diye 43 üniversite hocasını kapının önüne koydular. Hocaları kapının önüne koymakta ne oluyor? İş verenler, beğenmmediği iş verenin malına tedbir koyuyorsun, telefon ediyor buraya yurt yapacaksın diyor. 'Falan cemaat için buraya yurt yapacaksın' diyor, işveren de korkudan 'yurt yapacağım' diyor. Sonra dönüyorsun 'neden o yurdu yaptın' diye fabrikasına el koyuyorsun. Hakimler, savcılar var, gazeteciler var, yazarlar var. Sayın Başbakana dedim ki, bu kadar gazeteci, yazarı, sanatçıyı eğer hapise atarsanız darbeyi ne siz anlatabilirsiniz ne de ben anlatabilirim. Türkiye'de bir karşı darbe girişimi ile karşı karşıyayız" ifadelerini kullandı.

"Askeri okulları kapatıyorlar, niye kapatıyorsunuz?"

Kılıçdaroğlu, televizyonları kapattıklarını belirterek, "Televizyonlar, gazeteler, yazarlar, çizerler hepsinin üstünde baskılar var. Kapatılan üniversitelerdeki hocalar, başka bir özel yerde çalışmak istiyorlar, Sosyal Güvenlik Kurumu kaydına girildiğinde OHAL kapsamında fişlendiği ortaya çıkıyor. Yani deniyor ki, 'Sen açlığa mahkum olacaksın'. Böyle bir anlayış olabilir mi? Er ve erbaşlar, mağdur olanlar, komutan talimat vermiş 'çıkın dışarı demiş'. Vay siz misiniz dışarı çıkan? Ya askerliği hepimiz yaptık, bütün erkekler yaptı askerliği. Komutan ne talimat verirse ona uyar asker. Sen talimatı verene hesabı soracaksın, er, erbaşın ne günahı var? Sincan'da aileler bekliyorlar ne zaman çocuklarımız serbest bırakılacak diye. Astsubaylar, bekliyorlar. Asıl tepedeki ile uğraşacaksın, talimatı verenle uğraşacaksın, hapise atacaksan o adamı hapise atacaksın, onu yargılayacaksın, savcıya vereceksin. Çocuğunu cemaat okuluna gönderenler, izni kim verdi bu okullara? İzni verenden değil çocuğunu okula gönderenden hesap soruyorsun. İzni verenden hesabını soracaksın. Kimisini hapise attılar, kimisinin mal varlığına el koydular, kimisini kamu görevinden attılar, kimisini açığa aldılar, kimisinin okulunu kapattılar. Askeri okulları kapatıyorlar, niye kapatıyorsunuz? Orada FETÖ'cüler var. Milli Eğitim Bakanlığı'nda da vardı, Diyanet İşleri Başkanlığı'nda da vardı kapattınız mı onları?" şeklinde konuştu.

"Yenikapı ruhu mağdur yaratmak değildir, Yenikapı ruhunun özü adalettir"

Toplumun bu kadar vicdansızlığı hazmedemeyeceğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Hz. Ömer diyor ki, 'Dicle'nin kıyısında bir koyun kaybolursa onun sorumlusu benim' diyor. Binlerce kişiyi mağdur etmişsin, 1 milyonu aşkın mağdur var, ortada sorumlu yok. Din nerede? İman nerede? İnanç nerede? İtikat nerede? Adalet nerede? Hukuk nerede? Hukunun üstünlüğü nerde?. Bu sorumlular nerede? Soruyorum, 'Yenikapı ruhundan uzaklaştınız, Yenikapı ruhunu çiğnediniz'. Yenikapı ruhu mağdur yaratmak değildir, Yenikapı ruhunun özü adalettir. Yenikapı'ya gittim doğru, hamaset yapmadım doğru, Yenikapı ruhundan neleri anlamamız gerektiğini 12 madde halinde saydım o da doğru. Çıkıp itiraz ettiler mi? Hayır. Camiye, kışlaya, adliyeye siyaseti sokmayın dedik, birisi çıkıp itiraz etti mi? Hayır. Şimdi ilkokullara siyaseti sokuyorlar. Siyasette uzlaşma kültürünü geliştirelim, ortak aklı egemen kılalım dedim. Onların anladığı uzlaşma kültürü şu: 'Biz ne dersek siz evet deyin, ne kadar güzel anlaştık'. Böyle bir uzlaşma kültürü yoktur, bunun adı uzlaşma değildir, bunun adı dayatmadır. Dayatma kültürünü de herhalde CHP kabul etmez. Türkiye'yi bu halde getirdiği için oturup özeleştiri yapmak zorundadır. Şunu söylüyorlar, 'Rabbim ve milletim affetsin' o bir temennidir o bir özeleştiri değildir. 'Beni kandırdılar' o bir özeleştiri değildir. Gereğini de yapacaksın. Seni kandırdılarsa o koltukta oturamazsın, ayrılman lazım. Devlet yönetiminde liyakatı esas alalım, işi ehline verelim dedim. Liyakatı esas alsaydınız Türkiye bu halde mi olurdu? Şimdi sınav yapıyorlar öğretmenlerle ilgili. Sadece kendi yandaşlarını öğretmen olarak almak istiyorlar. Bu da doğru değil. Sordukları soru: 'Reis deyince aklınıza kim geliyor?' Bizim aklımıza Piri Reis geliyor" değerlendirmesinde bulundu.

'Gezi'de ne hissettin? Gezi'de özgürlük hissettim. İktidarın baskısını hissettim Gezi'de ne hissedilir?' diyen Kılıçdaroğlu, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

'Maç izler misin? Terör örgütlerini sayınız ve yılbaşında kutlama yaptınız mı? Bu sorular sorulmaz sen öğretmen alıyorsun. Çocuklarımızı yetiştirecek öğretmen alıyorsun. Elbette sözlüde yapılabilir ama sözlü yandaşı almak yandaş olamayanı dışlamak için yapılmaz. Hani dedim ya vicdan, adalet, 'neredesin ey adalet?' diye asıl bun sormamız lazım. Sen kalkacaksın 310 bin kişinin girdiği sınavdan bin 695'nci olacaksın ve seni eleyecekler bu doğru değil. Ahlaki olarak da vicdani olarak da hukuki olarak da doğru değil. Arkadaşlarım kanun teklifi vermişler dediler ki madem sözlü yapacaksınız oraya bir tane videoyu koyun hem sorulan sorular verilen cevaplar hiç değilse haksızlık yapıldığına dair mahkemeye gitsin. Doğru mu doğru sınav yapacaksan adaletli yapacaksın sınavı. Elenecekse bilmeli ki ben bu soruların cevabını bilmedim o yüzden elendim.'

'Yenikapı'da söyledik. Darbeyi de istemiyoruz diktayı da istemiyoruz'

Kılıçdaroğlu, 'liyakat sistemi kendi içinde külliyen bir siteme dönüştü' ifadelerini kullanarak, 'Ne darbe ne dikta yaşasın tam demokrasi dedik. Yenikapı'da söyledik. Darbeyi de istemiyoruz diktayı da istemiyoruz. Sonuna kadar tam demokrasi diyoruz. Hukukun üstünlüğü diyoruz. Neresi ihanet şimdide aynı şeyleri söylüyoruz. Cumhuriyetimizin kurucu değerlerine sahip çıkalım. Cumhuriyetin nasıl kurulduğunu hepimiz çok iyi bilmek zorundayız. Cumhuriyetin kurucu değerlerine sahip çıkmak için Osmanlı'nın son dönemleri ile Cumhuriyetin ilk dönemlerini çok iyi bilmek lazım. Osmanlı dev bir imparatorluktu neden battı Osmanlı? Mustafa Kemal Atatürk'te bir Osmanlı paşasıydı. İnönü'de bir Osmanlı paşasıydı. Karabekir'de, Refet Bele'de bir Osmanlı paşasıydı ama onlar Osmanlının nasıl battığını gördüler ve dediler ki; 'öyle bir devlet kuralım ki bir daha batmasın'' şeklinde konuştu.

'Cumhuriyetin kurucu değerlerine sahip çıkmak zorundayız'

Kılıçdaroğlu, Dumlupınar'da bir müze gezisi sırasında gördüklerini anlatarak, 'Dumlupınar'a gittim. Orada bir müze var müzeyi geziyorsunuz. Müzede savaş yapılırken kullanılan tüfekler var. Amerikan yapımı, Rus yapımı, Alman yapımı Osmanlı yapımı tek tüfek dahi yok çünkü Osmanlı tüfek yapmıyor. Osmanlı'ya ait kılıç var. Elde kılıç gidiyor adam 100 metre öteden vuruyor. Şimdi kendi tarihini bilmeyen Cumhuriyetin kurucu değerlerinin ne olduğunu bilmez. Farkına bile varamaz. Rivayetle ülkenin Cumhurbaşknaı konuşmaz. Çocukken kendisine anlatılan masallarla cumhuriyeti ve tarihi anlatamaz. Asıl sorunumuz burada Cumhuriyetin kurucu değerlerine sahip çıkmak zorundayız. Yenikapı'da söyledik yine söylüyoruz' diye konuştu.

OHAL'e ilişkin değerlendirmede bulunan Kılıçdaroğlu, 'Dedik ki OHAL'e gerek yok. Getirin kanunu 4 partide darbeye karşı istediğinizi burada çıkaralım. Hukuk, demokrasi içinde istediğinizi buradan çıkaralım. Milleti mağdur etmeyelim. Parlamentonun ne kadar hızlı çalıştığını biz gayet iyi biliyoruz diyor. Yani engelleme yapıyor parlamento diyor. Ben beklerdim ki Sayın İsmail Kahraman 'Sayın Cumhurbaşkanı bu parlamento sen Marmaris'teyken burası bombalanırken sabah kadar görev yaptı. Bu parlamentoya laf etmek kimsenin haddi değildir. Özelliklede Cumhurbaşkanının haddi değildir' ifadelerine yer verdi.

'Devletin öç ama duygusu ve kinle yönetilemeyeceğini Yenikıapı'da söyledik şimdide söylüyoruz' diyen Kılıçdaroğlu, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

'Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan laikliği hepimizin savunması gerekir dedik. Herkesin inancına, kimliğine saygı herkesin yaşam tarzına saygı temek kural olmalıdır. Bütün siyasilerin kuralı olmalıdır. Kimse kimsenin inancıyla oynanamamalıdır.'

'Eğitim sisteminin ne hale geldiğini hep beraber görüyoruz'

Eğitim sistemi ile ilgili konuşmasın sürdüren Kılıçdaroğlu, 'Çağdaş bir eğitim yapalım. Çocuklarımız öğretmenlerden çok daha güzel şeyler öğrensinler vicdanı hür olsun çocuklarımızın dedik. Eğitim sisteminin ne hale geldiğini hep beraber görüyoruz. Yine dedik ki daha önce mağdur olan Ergenekon mağdurları, balyoz mağdurları vardı. Onlarında itibarlarının iade edilmesi lazım. Ben Yenikapı'da bunları söyledim hiçbir kimse kalkıp bana 'Yenikapı ruhunu bozuyorsun' demesin. Diyen varsa gelsin karşıma ve yüzüme söylesin. Neyi bozduk biz? Ben mazlumlarım hakkını sonuna kadar koruyacağım. Adaletin üstünlüğünü sonuna kadar savunacağım' açıklamasında bulundu.

'Zulmedenlere meyil etmeyeceğiz'

Türkiye'nin huzura ve birlikte yaşamaya ihtiyacı olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, 'Mağdur çıkartmanın kimseye bir faydası yoktur. Yediden yetmişe bir milyonun üstünde mağdur var. Türkiye'nin 81 ili var. Bütün ilçeleri mağdurlarla dolu nereye gitsem bir mağdur geliyor. Anlattım yine anlatayım babayı atmışsınız hapse anneyi lojmandan çıkarmışsınız. Ailenin en büyüğü 15 yaşında bir çocuk çalışarak ailenin geçimini sağlamaya çalışıyor. Çalıştığı iş yerinde en fazla 3 gün duruyor çünkü ondan sonra diyorlar ki 'senin baban FETÖ'cü seni işten atıyoruz. Atmasak bizi işten atacaklar.' Böyle bir devlet olur mu?, böyle bir adalet olur mu? Zalimin karşısında mazlumun görevidir. Bizim görevimizdir. Zalime teslim olmayacağız. Zalimin karşısında susan dilsiz şeytansa zalimin karşısında susmayacağız. Çünkü biz zulmedenlere meyil etmeyeceğiz' dedi.