Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Türkiye Diyanet Vakfı Reyyan Anaokulu açılışına katıldı. Görmez, anaokulunun açılışının ardından basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını değerlendirdi.

15 Temmuz darbe girişimin gecesi İzmir'de bir imamın saldırıya uğraması ve kamuoyunun gündeminde sıkça konuşulan saldırganların serbest bırakılmasıyla ilgili sorulan soruya Görmez, "15 Temmuz gecesinde Diyanet İşleri Teşkilatında çalışan bütün din görevlisi arkadaşlarıma o gece milletin yanında durarak salalar okuyarak milletlimizin maneviyatını yükseltmek için çaba gösteren bütün mesai arkadaşlarıma tekrar teşekkür ediyorum. Biz Diyanet İşleri Teşkilatında, hangi arkadaşımızın ne tür bir kötülüğe maruz kaldığını tespit etmek için sonradan bir masa oluşturduk. Geçen hafta itibarıyla 60 müezzin ve imam arkadaşımızın öncesinde ve sonrasında darp edildiğini tespit ettik. Ben onlara 'Sala gazisi' adını verdim. Onların hepsini Ankara'ya davet ettim. Cumartesi günü Ankara'da sala gazisi olan bütün din gönüllüsü arkadaşlarımızla bir toplantı yaptım. Her birisi karşılaştığı problemleri benimle paylaştı. Diyanet İşleri Başkanı olarak her birisinin yanında olduğumu ifade ettim. Onları mağdur bırakmamız, yalnız bırakmamız kesinlikle söz konusu değil. Sanki diyanetin onları yalnız bıraktığına dair bir kamuoyunu yanlış bilgilendiren bir kampanya da söz konusu, bu doğru değil. Biz arkadaşlarımızla beraberiz. Ben doğrusu her arkadaşı dinledikten sonra hadiseleri ikiye ayırdım. Bazıları küçük bir özürle geçiştirilebilecek hususlar ama bazıları da kamu hukukuna girdiği için doğrudan camiye zarar verdiği için minareye kurşun sıktığı için görevli arkadaşımızı elinde cisimlerle darp ettiği için bizim onları kabul etmemiz mümkün değil. İnanıyorum ki adalet yerini bulacak. Her arkadaşımızın hakkını biz hem hukuk müşavirlerimizle hem de müdahil olduğumuz avukatlarımızla daima yanlarında olmaya devam edeceğiz. Benim Diyanet İşleri Başkanı olarak çağrım geleceğe yönelmemiz. 15 Temmuz'da olanlar üzerinden tekrar tartışmalar başlatmak yerine hukuki hadiseleri hukukçulara bırakarak geleceği yeniden inşa etmeye çalışmamız lazım" açıklamasında bulundu.

"Avrasya coğrafyasındaki bütün Diyanet İşleri Başkanları gelecek"

Olağanüstü Din Şûrası sonrasında yayınlanan FETÖ raporuyla ilgili soruyu ise Görmez, şu şekilde değerlendirdi:

"Doğrusu Olağanüstü Din Şûrası çok önemli bir şûraydı. Sadece Türkiye'nin ihtiyacı yoktu. Gönül coğrafyamızda bu yapının FETÖ'nün başka dünyanın çocuklarını da aldattığını bildiğimiz için oralarda da büyük tahribatlar meydana getirdiği için bunların eğitiminden geçen çocuklarda hem aile bağları hem dini bağlar hem de İslam ümmetine bizi bağlayan bağlar yok olduğu için hem Rusya topraklarında, Balkanlar'da yeşerecek olan İslam anlayışını tahrif ettiği için bize düşen vazife sadece Türkiye'de kendi vatandaşlarımıza bunu izah etmek değil. Gönül coğrafyamızda da ortaya çıkan hasarları yok etmek. Bunu onlarla da paylaşmaktı. Biz raporumuzu bitirdik. 10 lisana çevirdik. Önümüzdeki hafta başlayacak olan Avrasya İslam Şurası'nı bu konuya tahsis ettik. Avrasya coğrafyasındaki bütün Diyanet İşleri Başkanları gelecek. Bütün İlahiyat Fakültelerinin dekanları gelecek ve biz raporumuzun sonuçlarını onlarla birebir paylaşma imkanı bulacağız."

Görmez, toplantı sonrasında Diyanet İşleri Başkanlığı'nın çeşitli cemaatlerle bir araya gelmesine ilişkin ise "Aynı şuranın 18'inci maddesi Din İşleri Yüksek Kurulumuz marifetiyle Türkiye'de dini hayata katkıda bulunan bütün sivil toplum örgütleri ile bir araya gelerek hem FETÖ'nün hasarlarını tespit etmek hem de bir daha din görüntüsü altında milletimizin böyle bir yanlışlığa maruz kalmaması için toplantılar yaparak özgürlük alanlarına müdahale etmeden istişareler yaparak birlikte ne yapabileceğimizi konuşmaya karar verdik" ifadelerine yer verdi.

Gündemde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yaptığı hac ve umre organizasyonlarında hacı adaylarının paraları yatırmasını istediği bankalar arasında FETÖ'cü Asya Katılım Bankası'nın yer aldığı iddiasına ilişkin bir soruya ise Görmez, şu değerlendirmede bulundu:

"Böyle bir şey yok. Doğru değil. Biz ilk andan itibaren hem Diyanet İşleri Başkanlığı hem Diyanet Vakfı gereken önlemi aldı. Ama şunu vatandaşımız soruyor. Sormakta da haklılar. Herkes bize 'Diyanet 17-25'e kadar neredeydi? 15 Temmuz'a kadar neredeydi?' sorusunu soruyor. Bu soru haklı bir sorudur. Türkiye'de her kurum haklı bir öz eleştiri yapmak durumunda olduğu gibi Diyanet İşleri Teşkilatı da öz eleştiri yapıyor. Ama şu da bilinmelidir. 2011 yılından itibaren bu yapı Diyaneti itibarsızlaştırmak için gerçekten Diyanetin tarihinde karşılaşmadığı bir saldırıya maruz kaldığı halde bugün eleştiriyi yöneten kardeşlerimizi o süreçte Diyaneti nasıl yalnız bıraktığını buradan hatırlatmak isterim."

'Eğitim meselesi bütün dünyanın en önemli meselesidir' diyen Görmez, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Biz Müslümanlar'ın bugün karşı karşıya kaldığı problemlerin temelinde eğitim meselemizi çözmemiş olmaktan kaynaklanıyor. Eğitim ne zaman başlar? Bebek anne karnındayken başlar. Sonra dünyaya gelir gelmez başlar. Yedi yaşına vardığında artık çocuklarımız kişiliğinin yüzde 70'ini oluşturmuş oluyor. Bilhassa bu çağlarda çocuklarımıza onların üzerinde yaratıldıkları fıtrata ve tabiatlarına uygun bir eğitimle çocuklarımızı yetiştirmek gibi bir görevimiz var.'

Görmez, yaygın din eğitiminin herkese verilmesi gerektiğine dikkat çekerek, 'Böyle küçük bir müessesenin açıldığını duyar duymaz Anadolu'nun her tarafından vatandaşlarımız bizi aramaya başladılar. Bu hizmete öncülük yapmamızı istediler' diye konuştu.

Üzüntü duyduğu bir konuya değinen Görmez, 'Bu kurumda çalışmaya başladığım günden beri bir husus dikkatimi çeker. Bazı yayın organlarımız Diyanet ve çocuk kelimesini yan yana yakıştırmıyor. Diyanet ve genç kelimesini yan yana yakıştırmayan kardeşlerimiz, arkadaşlarımız niye yakıştırmayasınız? Diyanet bu toprakları vatan kıldığımız günden bugüne kadar bizim medeniyetimizin özünü oluşturan, İslam'a hizmet etmek için kurulmuş bir müessese değil mi? Siz çocuğu dinden ayırabilir misiniz? Dini gençten ayırabilir misiniz? Diyanet sadece camiye gelen yaşlı insanlara hizmet etmek için mi kuruldu? O dostlarımızın ben biraz çağdaş dünyaya da göz atmalarını isterim. İtalya'da anaokullarının yüzde 25'i doğrudan kilisenindir. Almanya'da doğrudan ve dolaylı kilise çalışanlarının sayısı 1 milyondur. Bunların büyük bir kısmı anaokulu öğretmenlerinden oluşur' şeklinde konuştu.

Açılışı yapılan Reyyan Anaokulu için 'Burası anaokuludur' diyen Görmez, kreş kelimesinin Türkçe'den ihraç edilmesi gerektiğini belirterek, 'Ben kreş denilmesinin Türkçe'den ihraç edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü o insan yavruları için kullanılan bir kelime değildi. Anaokulu çok güzel bir ifade, hem çocuğun masumiyetini hem de ananın mektep olduğunu ifade etmiş oluyor. Gerçekten de yeryüzünde en büyük mektep annedir. Anadır' dedi.