İlk kez 1974 yılında katılan ve emekli olmasına rağmen 2012 yılında tamamlanan kazı bölgesindeki çevre düzenlemesi ve restorasyon çalışmalarına destek veren Prof. Dr. Önder Bilgi, İkiztepe Höyüğü'nde kazılarda ortaya çıkan uzun koridorlu iki odalı mezarın bölgedeki Helenistik dönemi temsil ettiğini belirtti.
1974 yılında Türk Tarih Kurumu adına başlatılan kazıların daha sonraları İstanbul Üniversitesi adına, son olarak da Kültür ve Turizm Bakanlığı adına 2014 yılına kadar 40 seneye yakın bir süre devam ettiğini belirten Prof. Dr. Önder Bilgi, 'Burada yaptığımız çalışmalarda insanların ayrık düzende ahşap evlerde oturdukları ortaya çıkartıldı. Günümüze evlerin kalıntıları geçmedi. Ancak taban alanlarda planlarını elde edebildik. Bu planlardan birini de görsel olarak ayağa kaldırdık ziyaretçilere fikir verebilmesi için. İkiztepe oldukça geniş ve zengin kültür buluntuları ortaya koydu. Bu buluntuları ortaya koyduğumuz zaman milattan önce 4 bin 300 yıllarından, milattan önce bin 700 yıllarına kadar Hititlerin siyasi bir devlet kurmalarına kadar yerleşme alanı olarak kullanıldı. Bu 2 bin 600 yıl tutuyor. İlk Tunç Çağ ve Orta Tunç Çağın başlarına ait kültür kalıntıları ortaya çıkartıldı. Burada ağırlıklı olarak ele geçirilen kültür kalıntıları içerisinde metal eserler dikkatimizi çekti ve bu yönde araştırmalar geliştirdik. İkiztepe'nin döneminin bir sanayi merkezi olduğu ortaya çıktı. Silah kalıntıları özellikle semboller, takıları aletler bize buranın çok zengin bir metalurjik madenci olduklarını ortaya koydu. Yaptığımız araştırmalarda da madenleri bakırı Merzifon Tavşan Dağı'ndan getirdikleri, arseniği de Durağan yakınlarından getirdiklerini saptadık. Bunları da Kızılırmak'ta sal taşımacılığı ile İkiztepe'ye getirdiklerini anladık. Bölgenin doğal zenginliği günümüzde bile dikkat çekici nitelikte. O tarihlerde çok daha zengindi. Hayvancılık ve balıkçılık çok ileri düzeydeydi. Beslenmeleri Orta Anadolu gibi tahıla dayanmıyor, et ve balık besinlere dayanıyor. Ortaya çıkardığımız mezarlarda bu tür beslenmelerini sürdürdüklerini görmüş olduk. Bu halkın Hititlerin ataları olabileceğini dair işaretler verdi bize. İkiztepe'de bir de dokumacılık var. Çünkü 4 bine yakın dokuma tezgahında kullanılan alet ve edevatlar bulduk. Kumaş örneklerine rastladık fosilleşmiş olarak. Özellikle metan eserlerini korumak için kumaşlara sardıklarını biliyoruz. Mezarlarını kazarken de bazı iskeletlerde kumaş parçalarına rastladık. Bir nevi kefen kullandıklarını öğrendik. Kazılara 2010 yılında son verdik çünkü daha fazla kazarsak yerleşme alanları yok olacak. Görselliği bozulacak, ziyaretçilere katkıda bulunmayacak. Onun için durdurma kararı aldık. O tarihten itibaren de İkiztepe'yi arkeopark haline getirme projesine başladık. Burayı turistlik merkez olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın teşvikiyle 'Arkeopark Kültür Merkezi' haline getirmeyi düşündük. Çevre düzenlemesini yaparak ziyaretçilerin daha fazla bilgilenmesi için bilgilendirme panolarıyla donattık' dedi.
Prof. Dr. Önder Bilgi şu bilgileri verdi: '4 tepeden oluşan İkiztepe'nin en yüksek tepeyi oluşturan tepede yaptığımız araştırmada Helenistlik çağda bir tümülüs mezarı olarak kullanıldığı ortaya çıktı. Kesme taşlardan iki odalı ve uzun koridor girişli bir mezar oluşturulmuş fakat zamanında soyulduğu için içinde her hangi bir şey bulamadık. Şansımız yaver gitti, soyguncular tarafından düşürüldüğü tahmin edilen bir altın sikke bulduk. Bölge kralı Lizimaus'un olduğu ama sikke İstanbul'da basılmış olduğu üzerindeki yazıdan anlaşıldı. Üzerinde büyük İskender'in portresi var. Bir tarafında da tanrıça Athena'nın görüntüsü var. Mezarın Helenistlik çağına ait olduğunu saptadık. Şimdi bu mezarın restorasyonu üzerinde duruyoruz. Restorasyon çalışmaları başlayacak. Çatıyla kroma altına alıp halkın ziyaretine açılacak.'