Dnz. Yarbay Ali Tatar'ı
hatırlarsınız...
FETÖ medyasının
manşetlere
taşıdığı iftiralar
sonucunda,
onuru için intihar
etmişti...
Söz konusu manşetleri
atanlar,
gazetecilik değil,
"tetikçilik"
yapmıştı...
Cezaevinde
hastalanıp,
kaldırıldığı
hastanede ölen
Kuddisi Okkır'ı
da hatırlarsınız...
Hani, "Ergenekon'un kasası"
diye malum medyada hedef olan işadamı...
Parasızlığı yüzünden
cenazesini belediye
kaldırmıştı...
Bu insanlık
dışı manşetleri
atanlara,
"gazeteci" demek mümkün mü?..
Teğmen Mehmet Çelebi'yi de
hatırlarsınız...
133 teröristin
telefon numarası
polis tarafından cep telefonuna yüklenen
ve 2 yıl sonra da
"sehven olduğu"
açıklanan genç...
Çelebi, FETÖ medyasının
iğrenç iftiraları
sonucunda
Silahlı
Kuvvetler'den
atılmıştı...
Onunla ilgili
haberleri,
ekranlara ve manşetlere
taşıyanlar,
"Biz gazetecilik yaptık"
diyebilirler mi?..
O dönemde, mesleğin
etik ve evrensel
değerleriyle
asla örtüşmeyen
çok sayıda haber örnekleri
var...
Gelmek istediğim nokta;
dün FETÖ medyasının
benzeri bir
anlayışı, bazı medya
kuruluşlarının
sergileme
çabasıdır...
Bu durum, meslek
adına endişe vericidir...
Operasyonlarda
şüpheli olarak gözaltına alınan ya da
tutuklananların
haklarında henüz kesinleşmiş
bir yargı kararı bulunmadığı
halde, isimleri ve fotoğraflarının
açık yayınlanması,
doğru ve adil bir gazetecilik
anlayışı değildir...
"Vatan haini"
oldukları, belgelerle
kanıtlanmışlar
hariç elbette...
FETÖ'nün kripto isimleri de...
Geçenlerde gözaltına
alınıp, adli kontrol şartıyla
serbest kalan
bir işadamını,
evine giderken görmüştüm...
Bana, "Utanıyorum" dedi. "Suçsuz da olsam
ismim medyada çıktı. FETÖ'cü damgası yedim."
Gözaltına alınmaktan çok,
medyada çıkan
ismi ve fotoğrafı onu kahretmişti...
"Bizde çıkmadı"
desem de
bazı medya kuruluşları
onun ismini açık vermişti...
FETÖ medyasının
yaptıklarının yanında
bu da iş mi, diyenler
çıkabilir...
Dün,
FETÖ medyasının
mesleki hatta insani
değerlerle bağdaşmayan
yayınlarını
eleştirenler;
bugün benzeri
bir
anlayışı
ekran ve sayfalara
yansıtırsa,
aynı refleksi
göstermek,
gerçek gazetecinin görevidir...
Basın Meslek İlkesi,
bakın ne diyor:
"Basın yayın organları, masumiyet karinesine saygılı olmalı, suçluluğu yargı kararıyla sabit olmadıkça, herhangi bir kişiyi suçlu ilan edecek yayın yapmaktan kaçınmalıdır. Yargı süreci devam eden davalarda iddialar ve savunmalar adil ve dengeli biçimde aktarılmalıdır."
Aslında, Başbakan Binali Yıldırım'ın
şu sözleri,
bütün meseleyi özetlemektedir:
"Onlara adil davranmak, en büyük ceza olacaktır."