Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde basın toplantısı düzenledi. Gündeme ilişkin basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Kalın, 'Münbiç ile ilgili bizim daha önce ortaya koyduğumuz ana çerçeve geçerlidir. Biz burada PYD, YPG unsurlarının bulunmaması gerektiğini açık bir şekilde ifade ettik. Şuan da bize gelen bilgiler orada hala birkaç yüz PYD, YPG unsurunun bulunduğu yönündedir. Münbiç'in DEAŞ'tan temizlenmesi elbette bir başarıdır fakat DEAŞ'tan temizlendikten sonra bir başka terör örgütüne oranın kapılarının açılması kabul edilemez Bu bir kere Her şeyden önce Münbiçlilere yapılan büyük bir haksızlıktır. Dolayısıyla bu konudaki ısrarımız devam etmektedir PYD'nin YPG'nin Fırat'ın Doğuşuna çekilmesi ile ilgili pozisyonumuzda bir değişiklik yok. Zaten şu anda Cerablus ve bölgesi'nde hangi bir PYD YPG unsuru bulunmuyor' diye konuştu. Rakka operasyonu ile değerlendirmede bulunan Kalın, şunları söyledi:

'Biz daha önce de ifade ettik. Aynı Münbiç ve Cerablus'ta olduğu gibi biz Rakka'nın da DEAŞ'tan temizlenmesine destek veriyoruz. Uluslararası terörle mücadele koalisyonu çerçevesinde bu operasyonun gerçekleşmesi halinde de DEAŞ'ın buradan temizlenmesi elbette bizim de destekleyeceğiz bir netice olacaktır. Fakat biz yine Amerikalılara bir teklif getirdik. Bunu YPG ile değil Cerablus'ta büyük bir başarı ortaya koyan ılımlı muhaliflerle ve hür Suriye ordusuyla yapalım diye. Eğer YPG operasyon içinde yer alırsa Türkiye tabi ki bu operasyon içinde yer almayacaktır. Fakat şunu da ifade edeyim. Rakka operasyonu tıpkı Musul operasyonu gibi bir takvim sıkıştırması içerisinde yapmaya çalışmanın da birtakım mahzurları olabileceğini görüyoruz ve bu konuya da Amerikalı muhtarlarımızın da dikkatini çektik, kamuoyununda dikkatini buraya çekmek isterim.'

BAŞKANLIK SİSTEMİ

Başkanlık sistemi ile ilgili sorulan bir soruyu cevaplandıran Kalın, Bahçeli'nin açıklamalarıyla ilgili, "Başkanlık sistemi konusuyla ilgili olarak da bu tabi yeni anayasa çerçevesinde gündeme gelen bir konu. Bu konuda bildiğiniz gibi Sayın Cumhurbaşkanımızın daha önce yaptığı açıklamalar ve çizdiği bir çerçeve var. O çerçevede Sayın Bahçeli'nin bu konuyu gündeme getirmesi elbette siyasete de hareketlilik getirmiştir. Sayın Başbakanımız buna olumlu cevap vererek AK Parti'nin konuyla ilgili Anayasa değişikliği paketini en kısa sürede meclise getireceğini de ifade etmiştir. Bizim bakış açımız, Türkiye'de etkin bir yönetim modelinin inşa edilmesi ve bunun önce mecliste daha sonra milletle beraber tartışılarak kamuoyunun, milletin takdirine sunulması yani oyuna sunulmasıdır. Bu olması gereken bir şeydir. Burada böyle bir müzakere sürecinin yaşanması bu tartışmayı zenginleştirir. Kamuoyunun başkanlık sistemi ile ilgili, yeni Anayasa ile ilgili farklı görüşleri, modelleri değerlendirmesine imkan sağlar. Bu süreç meclis çatısı altında yürüyecek siyasi partilerin yapacağı katkılarla, tekliflerle şekillenecek ve bunun neticesinde de umarım ortaya bütün milletimiz için hayırlı bir netice çıkar' dedi.

'ADALET BAKANIMIZIN AMERİKA ZİYARETİ İLE BİRLİKTE HADİSENİN TEKNİK VE HUKUKİ BOYUTU BİRAZ DAHA NETLİK KAZANACAK'

FETÖ lideri Fetullah Gülen'in iadesi noktasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sözlerini değerlendiren Kalın, 'Suçluların iadesi anlaşması çerçevesinde bizim gerek Amerika Birleşik Devleti ile gerekse diğer başka ülkelerle yaptığımız anlaşmalar var. Bu tür durumlarda suçlular, mahkumlar, şüpheliler karşılıklı olarak iade edilir. Bu konuda bu anlaşmanın ana ruhuna hep bağlı kaldık ve bu tür talepler söz konusu olduğunda gerekli olan hukuki sorumluluğu yerine getirdik. Tabi burada süreç yanında devletin, hükümetin gösterdiğin tavır önemlidir. Süreci yönetilmesi ile ilgili. Eğer şimdi siz karşılıklılık ilkesi çerçevesinde muhatabınızdan böyle bir iyi niyet görmüyorsanız suçluların iadesi konusunda tabi ki sizde bu durumda tavrınızı ona göre gözden geçirmek durumundasınız. Bizim umudumuz bu meselenin daha fazla büyümeden Amerikan makamları tarafından meselenin ciddiyetini kavrayacak şekilde bir çerçeveye oturtulmasıdır. Amerikan makamları bu meselenin ciddiyetini Türkiye açısından henüz yeteri kadar kavramış görünmüyorlar. O yüzden de Türk kamuoyundaki tepkiyi belki anlamakta zorlanıyorlar. Bu süreç Adalet Bakanımızın Amerika ziyareti ile birlikte hadisenin teknik ve hukuki boyutu biraz daha netlik kazanacak. Bu tabloyu gördükten sonra biz nasıl bir yol izleyeceğimizi de beraber değerlendirip Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı doğrultusunda bu süreci takip edeceğiz' açıklamasında bulundu.

'ULUSLARARASI SERMAYE TÜRKİYE'YE GELMEYE DEVAM EDİYOR'

Dolarda son zamanlardaki dalgalanma hakkında ise Kalın şu bilgileri verdi:

'Konu ile ilgili bildiğiniz gibi Ekonomi Bakanımızın da bir açıklaması oldu arkadaşlar. Tabi yaşanan değer kaybını biz daha dönemsel olarak görüyoruz. Bunun tabi çeşitli sebepleri olabilir. Moodys'in not değiştirmesi ki biz Türkiye'deki piyasa ve ekonomi gerçeklerini hiçbir şekilde yansıtmadığını düşünüyoruz. OHAL sürecinin uzatılması bir etken olarak değerlendirilebilir. Burada da ifade ettiğimiz gibi OHAL'in şu ana kadar ekonomiye olumsuz bir etkisi olmadı. Dönemsel dalgalanmalar çerçevesinde değerlendirilmesi gereken bir sonuçtur. Hatta bugün itibari ile Türk lirası başka ülkelerin para birimlerine göre daha iyi bir performans sergilemektedir. Türkiye'nin ekonomisinin de temelleri bu anlamda sağlamdır. Döviz kurununda bu arada tek başına ekonominin başarısının bir göstergesi olmadığını da ifade etmemiz gerekir. Tabi ben dediğim gibi bunun bir geçici dalgalanma olduğu kanaatindeyiz. Bununla ilgili ekonomi birimlerimiz gerekli tedbirleri alacaktır ama bakın bu süreç içerisinde dediğim gibi daha üç gün önce Türk Akımı projesi imzalandı, daha bir ay önce Yavuz Sultan Selim köprüsü açıldı, Avrasya Tüneli şu anda devam ediyor. Yani yatırımlar da, büyük projelerde herhangi bir gerileme söz konusu değil. Tam tersi uluslar arası sermaye Türkiye'ye gelmeye devam ediyor.'

'MUSUL OPERASYONUNDA YAPILACAK BİR HATA SADECE IRAK İLE SINIRLI KALMAZ, BÜTÜN BÖLGEYİ ETKİLER'

Musul operasyonuyla ilgili bir basın mensubunun sorduğu soruya Kalın şu cevabı verdi:

'Musul operasyonu ile ilgili bir takım genel değerlendirmeler yapılıyor. Harekata ilişkin çok detaylı planlar ortaya çıkmış ya da paylaşılmış değil. Biz de bu süreci çok yakından takip ediyoruz. Özellikle Musul'un Irak'ın ikinci büyük şehri olduğu gerçeği dikkate alındığında ve iki yıldan fazla bir süredir DEAŞ'ın işgali altında olduğu dikkate alındığında burada yapılacak operasyonun oradaki sosyolojik dinamikleri de dikkate alması gerektiğini ifade ediyoruz. Bu noktada tabi ki Irak merkezi hükümeti ordusu ama aynı zamanda Peşmerge, Musul gönüllüleri ve oradaki diğer unsurlarında bu operasyona katılması gayet doğal. Biz de o koalisyonun bir üyesi olarak bu operasyona destek veriyoruz. Dediğim gibi şuana kadar eğittiğimiz Musullu gönüllüler, Peşmergeler ve diğer unsurlar var. Bu askeri planlamalar netleştikçe biz de buna göre tabi ki gerekli adımları atacağız. Ama tekrar ifade etmek istiyorum, Musul operasyonunda yapılacak bir hata sadece Irak ile sınırlı kalmaz, bütün bölgeyi etkiler. Bunun önüne geçmek içinde atılması gereken adımların çok dikkatli bir şekilde atılması gerekiyor.'

HALEP'TE ÇATIŞMALARIN DURDURULMASI KONUSU

İsviçre'de yapılacak toplantı ile ilgili öncelikli konunun Halep'teki çatışmaların durdurulması ve ardından da insani yardımların ulaştırılması olduğunu belirten Kalın, 'Siyasi geçiş sürecinin yeniden başlatılması konusu ikinci bir başlığı oluşturuyor. Şu anda tabi İsviçre toplantısı bunu başarabilir mi yani bu kadar kısa bir sürede çok emin değiliz. Orada cumartesi günü çıkacak neticeyi, yapılacak müzakerelerin sonuçları beklememiz gerekiyor. Bizim görebildiğimiz kadarıyla gerek Rus tarafında gerek Amerika tarafında bu konuda bir irade ve istek var. Yani çatışmalar durdurulsun ve insani yardımlar ulaştırılsın diye. Tabi burada ne yapacağı sorusu önemli. Eylül ayında yapılan anlaşmada bu anlaşmayı ihlal eden rejim tarafıydı. Yardım konvoyları orada bombalandı ve süreç intifaya uğradı. Orada özellikle Doğu Halep'te muhaliflerin Musra cephesinden ayrışması. Yani terör örgütleri ile ilgili olarak Musra ve diğer gruplardan ılımlı muhaliflerin ayrışması konusu temel konulardan birisini oluşturuyor. Bunun sağlanabilmesi içinde süreç şu anda yürütülüyor. Bu gerçekleşirse öncelikle doğu Halep'te bir çatışmasızlık ortamının sağlanması hedeflenecek. Bu sağlanır sağlanmaz dediğim gibi hem BM üzerinden hem de bizim kendi imkanlarımız çerçevesinde İnsani yardımları oraya götüreceğiz. Ama dediğim gibi onun detayları bugün yarın müzakere edilip Cumartesi günü İsviçre'deki toplantıya götürülecek' diye konuştu.

FIRAT KALKANI HAREKATINDA SON DURUM

Fırat Kalkanı harekatında son duruma ilişkin Kalın, 'Fırat harekatının derinlik kazanması meselesine gelince, demin de ifade ettiğim gibi burada birinci önceliğimiz bizim sadece sınırın 3-5 kilometre ötesini temizleyip sonra oraları başıboş bırakmak değil, o bölgeyi tamamen Türkiye için bir tehdit unsuru olmaktan çıkartmaktır. Oraya aynı Cerablus'ta olduğu gibi ılımlı muhaliflerin gelmesi, yerel konseylerin orada kurulması, o bölge halkının artık kendi yönetimini inşa etmesi önemlidir. El Bab'a kadar tabi ki bir temizliğin de yapılması gerekiyor. Orada da bir takım DEAŞ unsurları var. Bununla ilgili Genelkurmay Başkanlığımızın yürüttüğü bir çalışma var. Operasyonel bir çalışma olduğu için burada girmeyeceğim. Özellikle o hattın takriben 5 bin 100 kilometre karelik bir alana tekabül ediyor terörden tamamen arındırılmış bir bölge haline gelmesi için biz operasyonumuzu planlandığı şekilde yürütmeye devam edeceğiz' bilgisini verdi.

İSRAİL'E BÜYÜKELÇİ NE ZAMAN ATANACAK?

İsrail ile Türkiye'nin normalleşme sürecinin ardından İsrail'e atanacak Büyükelçinin ne zaman atanacağı hususunda Kalın şunları dedi:

'Bununla ilgili süreç devam ediyor arkadaşlar. İsmi vermeyeceğim. Ama o süreç tamamlandı diyebilirim. Dışişleri Bakanlığı konu ile ilgili zaten vakti geldiğinde gerekli açıklamayı yapacaktır. Zannediyorum bir hafta on gün içerisinde büyükelçilerin karşılıklı olarak atanması süreci tamamlamış olacak. Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmesi bağlamında bildiğiniz gibi bizim talep ettiğimiz 3 şartın yerine getirilmesi ile birlikte yeni bir süreç başladı. Türkiye'nin Filistin konusundaki tutumu aynıdır, değişmemiştir. Filistin topraklarının işgalden kurtarılması ve iki devletli çözümün bir an önce hayata geçirilmesidir. Bu noktada uluslar arası toplumunda tam bir mutabakat içerisinde olduğunu biliyoruz. Umarız İsrail hükümeti de bu konuda gerekli adımları atar. Filistin halkı da yıllardır hak ettiği ama mahrum bırakıldığı bağımsız yaşayabilir bir Filistin devletine kavuşur.'

FİLİSTİN'E İNSANİ YARDIMLAR DEVAM EDECEK

Filistin'e yönelik insanı yardımların devam edeceğine dikkat çeken Kalın, 'O normalleşme anlaşması çerçevesinde biz şu ana kadar iki yardım gemisini gönderdik birisini ramazan Bayramı'nda diğerini kurban bayramında. Bundan sonrada bu insani yardım gemilerini göndermeye devam edeceğiz. Aynı zamanda Gazze'nin enerji su ihtiyacının karşılanması için de şu anda yürüttüğümüz bir çalışma var. Hem Filistin hem de İsrail makamlarıyla bu konuları görüşüyoruz. Enerji bakanımız da bugün İsrailli mevkidaşıyla İstanbul'da bir görüşme yaptı. Orada da bu konu ele alındı.'

Kalın, Rusya ile savunma sanayi alanında işbirliği yapılması konusunda İstanbul'da ki görüşmede de mutabık kalındığına vurgu yaparak şunları söyledi:

'Bunun detayları şimdi ilgili birimlerimiz tarafından çalışılıyor. Hangi alanlarda ne tür bir işbirliği yapılacağı konusunu Savunma Sanayi Müsteşarlığımız mevkidaşı kuruluşla bu konuyu konuşuyor. Prensipte biz Türkiye olarak buna olumlu bakıyoruz. Biz kendi ulusal çıkarlarımızı esas alarak bizim ihtiyaçlarımızı karşılayacak teklifi kim getiriyorsa onunla masaya oturup bunun anlaşmasını yapmaya hazırız. Türkiye bu kadar terör hadiselerinin yaşandığı bir bölgede bulunan bir ülke, iç güvenlik tehditleri, dış güvenlik tehditleri devam ederken bizim güçlü bir savunma sistemine sahip olmamız kadar doğal bir şey olamaz. Bunu da hangi ortakla hangi ülkeyle yapabileceksek onunla yapma konusunu bir prensip kararımız var.'