Beştepe Kültür ve Kongre Merkezinde düzenlenen 2016-2017 Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, anaokulları dahil, ilkokullarda ve ortaokullarda öğrencilerin İstiklal Marşı'nın tamamını ezbere bilmesi gerektiğini ve İstiklal Marşı'nın ifade ettiği ruhu öğrencilerin tüm hücrelerine kadar hissetmeleri gerektiğini söyledi. Erdoğan, "Milletine, bayrağına, vatanına, devletine sahip çıkmayan nesiller yetiştiren bir eğitim sistemi milli de olamaz, ilmi de olamaz" dedi.

Türkiye'nin 93 yıldır hiç rahat bırakılmadığının altını çizen Erdoğan, "İkinci Dünya Savaşı sonrası yeniden şekillenen Batı Paktında yer alabilmek için Cumhuriyet sonrası elde ettiklerimizden dahi vazgeçirildik. Tüm zorluklara ve yokluklara rağmen kurduğumuz uçak fabrikalarımızın, uçak fabrikalarımızın, sanayi kuruluşlarımızın kapılarına kendi elimizle kilit vurdurdular" diyerek Türkiye'ye kendi uçağını yaptırmamak için ellerinden geleni yapanların olduğunu belirtti.

"İstiklal Marşı'nın tamamını ezbere bilmeyen, bu marşın ifade ettiği ruh halini tüm hücrelerine kadar hissetmeyen tek evladımız bile kalmamalıdır, bunu başarmalıyız"

Artık okulların sanatta, sporda farklı bir noktaya gelmesi gerektiğini, gençlerin ilmin yanında spor branşlarında da başarılı olması için gereken adımların atılması gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan "Buradan şu samimi özeleştireye geçmek istiyorum, biz 2002 yılı Kasım ayından itibaren Türkiye'nin öncelikleri arasına özellikle eğitimi yerleştirirken, bir numara yapmıştık, bunu sadece okul binaları yapmaktan, personel eksiğini gidermekten ibaret bir faaliyet olarak asla düşünmedik. Bizim hayalimiz evlatlarımızı ülkesini ve milletini seven, dünyayı bilen, eğitimle birlikte sanattan spora her alanda kabiliyetlerini geliştirebilen fertler olarak yetiştirebilecek bir eğitim sistemiydi. Mesela sanatta artık bizim okullarımızın çok farklı bir konuma gelmesi lazım, sporda gelmesi lazım. Mesela baskette dünyada finalleri zorlayabilecek bir ülke konumuna geldik. Aslında finallerin değişmezi olabilecek potansiyele Türkiye sahiptir, 80 milyon nüfusumuz var. Eskiden İTÜ'nün bu tür basket takımları vardı ama şimdi hiç kalmadı. Tüm rektörlerimize sesleniyorum, gelin hepiniz lütfen üniversitelerinizde basket, voleybol, masa tenisi, yüzme sporlarına yönelik olarak bütün öğrencilerimizi teşvik edelim. Gençlerimiz sporla beraber ilmi tahsil etsin. Batı dünyasının şuanda spor, sanat, ilmi bir arada yürüttüğünü düşündüğümüzde burada da büyük bir açığımız olduğunu görürüz. Fiziki mekanlarımız bu kadar güzel yapılırken projeler de buna yönelik yapılması halinde bu açığımızı da gidermiş oluruz. Altyapı meselesinde bunu projelendirmek önem arz ediyor. Cumhuriyet tarihinin en önemli atılımlarını gerçekleştirdik ama içerikte aynı mesafeyi kat edemedik. Yani insana yönelik bu adımların atılması meselesi. Bana göre artık bizim, belki ileriye gidiyorum ama, anaokulu dahil ilkokullarımızda, ortaokullarımızda, mesela İstiklal Marşı'nın tamamını ezbere bilmeyen, bu marşın ifade ettiği ruh halini tüm hücrelerine kadar hissetmeyen tek evladımız bile kalmamalıdır, bunu başarmalıyız. Artık anaokullarımızın sayısı ciddi miktarda artmaktadır. İnşallah bunları da ilkokul sayılarına kadar getireceğiz. Liselerimizde terör örgütlerine destek verebilecek derece şuur eksikliği, milli ve manevi eğitim eksikliği olan hiçbir gencimiz olmamalıdır" dedi.

"Elinde silahla, palayla dolaşan gençlik, bunlar bu milletin genci olamaz"

Üniversitelerde her görüş ve fikrin tartışılması gerektiğini dile getiren Erdoğan, "Ama buralardan asla vatan haini çıkmamalıdır. Elinde silahla, palayla dolaşan gençlik, bunlar bu milletin genci olamaz. Bunlar sadece haindir. Ne işin var senin pala ile silah ile. Senin tek silahın kalem, kitap olması lazım. Ama ne yazık ki bunları yaşadık ülkemizde, hala yaşıyoruz. Başkentimiz Ankara'da veya diğer illerimizde bir üniversitemizde sen nasıl oluyor da sınıf arkadaşını, okul arkadaşını yaralayabiliyorsun, öldürebiliyorsun. Bu olacak bir iş değil. O zaman sen bu ilmi niye alıyorsun? Bunlar Yunus terbiyesi almamış. Eğer 'ilim ilim bilmektir, ilin kendin bilmektir, sen kendin bilmezsen ya nice okumaktır.' Bunu anlamış olsaydı bu olmayacaktı. Bütün sıkıntı burada. Alim de olursun ama ben hocalarıma diyorum ki biz sadece bilim adamı değil, bunun yanında arif olanı da yetiştirelim. İrfan sahibi bir gençlik. Eğitim öğretim sistemimiz bunları sağlayamıyorsa orada ciddi bir sorun var demektir. Bunun için bir yandan öğretmen ve öğretim elemanı yetiştirme sistemi, diğer yandan öğrencilerimize vereceğimiz eğitim-öğretimin nitelik açısından üzerinde kafa yormalı, hedeflerimize uygun yöntemler geliştirmeliyiz. Altyapı meselesinde bu devlet ve bu millet kendi imkanları ile kendine düşman nesiller yetiştirilmesine müsaade edemez" dedi.

"Eğitim-öğretim hakkının, gençlerimizin eğitim-öğretim özgürlüğünün engellenmesine yönelik hiçbir teşebbüse izin veremeyiz"

"Milletine, bayrağına, vatanına, devletine sahip çıkmayan nesiller yetiştiren bir eğitim sistemi milli de olamaz, ilmi de olamaz" açıklamasında bulunan Erdoğan, bazı üniversitelerde terör örgütleri ile iltisaklı grupların farklı görüşteki diğer öğrencilere baskı uyguladığına dair haberler geldiğini söyleyerek "Eğitim-öğretim hakkının, gençlerimizin eğitim-öğretim özgürlüğünün engellenmesine yönelik hiçbir teşebbüse izin veremeyiz. Önümüzdeki dönem tüm bu sorunların üzerine gittiğimiz, gereken adımları attığımız ve netice aldığımız bir dönem olacaktır. Bu konuda çok büyük sorumluluk üniversitelerimize, hocalarımıza ve gençlerimize düşüyor. Ben sizlere güveniyorum, inanıyorum. Cumhurbaşkanı olarak bu yönde atacağınız her adımda desteğimin sizinle olduğunu bilmenizi istiyorum, hükümetimizin desteğinin sizinle beraber olduğunu bilmenizi istiyorum. Nasıl ki Erasmus programı uyguluyorlar, bizim de kendi Erasmusumuz var ve var olacak, onu daha da güçlendireceğiz bunu da bilmeni istiyorum" diye konuştu.

"Şu anda bizi uçağımızı yaptırtmamak için ellerinden geleni yapanlar var"

Türkiye'nin tarihinin dönüm noktalarından birini yaşadığının altını çizen Erdoğan "Kurtuluş Savaşımızı verdiğimiz, cumhuriyetimizi kurduğumuz 1920-1923 arasındaki dönemden bu yana geçen sürede pek çok şeyi unutmuş, pek çok hesaplaşmayı geride bırakmış olabilir. Bu tavrı daha doğru bulmayan birisi olarak diyorum ki, buna rağmen biz değil ama başka birileri 100 yıl önceki hesapları açık tutuyor hala emellerinin peşinde koşuyor. O sıkıntılı dönemde yaptığımız fedakarlıklar, verdiğimiz tavizler yeterli görülmemiş olacak ki 93 yıldır hiç rahat bırakılmadık. İkinci Dünya Savaşı sonrası yeniden şekillenen Batı Paktında yer alabilmek için Cumhuriyet sonrası elde ettiklerimizden dahi vazgeçirildik. Tüm zorluklara ve yokluklara rağmen kurduğumuz uçak fabrikalarımızın, sanayi kuruluşlarımızın kapılarına kendi elimizle kilit vurdurdular. Kayseri'de uçaklarımızın gömülü olduğu mezarlar var. O zaman yapıldı bunlar. Şu anda bizi uçağımızı yaptırtmamak için ellerinden geleni yapanlar var. Niye? Türk milleti kendi uçağını kendisi yaparsa, kendi insansız hava aracını yaparsa, zırhlı kaşıyıcılarını kendisi yaparsa, tankını, topunu kendisi yaparsa bu milletin önünde durulmaz diye düşünüyorlar. Bu vesile ile Vecihi Hürkuşları, Nuri Demirağları, Nuri Killigilleri ve sanayimizin nice gizli kahramanlarını rahmetle anıyorum. Bu meselenin bir siyasi yönü var bir de teknik yönü var. Siyasi yönü, ülkemizin bağımsızlığının, özgürlüğünün, geleceğinin belirli güçlerin insafına terk edilmiş olmasıdır. Teknik yönü ise, altyapısı yok edilen bu alanlarda daha sonra yeniden varlık gösterebilmek için çok büyük fedakarlıklara katlanmak zorunda kalmamızdır. Savunma sanayimizi dışa bağımlılıktan kurtarmak için 10 yılı aşkın bir süredir pek çok proje yürütüyoruz, bu alana çok ciddi kaynak aktarıyoruz. Mesafe kat ettiğimiz pek çok proje bulunmakla birlikte eksiklerimizin, zorluklarımızın çok olduğunun farkındayız. Çünkü bu tür çalışmalar uzun zaman ve kaynak gerektiriyor ama şimdi ben hamd ediyorum. Çünkü biz artık mühimmatlı insansız hava aracını üretir duruma geldik, bu artık Türkiye'nin önemli bir adımıydı" dedi.

Bunların kağıt üzerinde bize verdikleri not bizi ilgilendirmiyor

2023 hedeflerinin önemine dikkat çeken Erdoğan, "Geçtiğimiz 14 yıl Türkiye'nin silkiniş dönemiyle 2023 olumlu yönde asıl kırılma noktası olacaktır. Biz hazırlığımızı yapıyoruz. Ama bölgemizle ve ülkemizle ilgili hesapları olanlar da boş durmuyor. Son 3 yıldır artık hiç kimsenin inkar edemeyeceği bir devamlılık içinde süregelen olaylar, krizler, saldırılar asırlık hesapların günümüzdeki tezahürlerinden başka bir şey değil. Ben Amerika'da işadamlarıyla bir görüşme yapıyorum, bana bir soru soruluyor 'bu kredi derecelendirme kuruluşları size niye bu kadar saldırıyor.' Ben de kendilerine bir cevap veriyorum, diyorum ki, 'bunlar sipariş üzere kredi notu verirler, bunları kafanızı takmayın' diyorum. Bize bugüne kadar bu notları çok verdiler biz yolumuzda aynen devam ettik, Türkiye'nin büyüme hızı evvelallah Batı'daki tüm ülkelerin üstünde devam ediyor. Türkiye'ye döndük baktık ki, kredi derecelendirme kuruluşlarından bir tanesi bizim notu düşürüvermiş. Bunların mantığı, anlayışı bu. Yoksa Türkiye gerçekten o düşüşe layık olduğu için değil, 'sen bunu böyle söyledin ben de bunu böyle yaparım.' Sen ne yaparsan yap, biz sapsağlam, dimdik ayaktayız, yolumuza kararlı bir şekilde devam ediyoruz. Bunların kağıt üzerinde bize verdikleri not bizi ilgilendirmiyor. Biz Osmangazi Köprüsü'nü açtık, Yavuz Sultan Köprüsünü açtık, 20 Aralık'ta Avrasya Tünelini boğazın altından 106 metre derinlikten iki katlı tünel olarak geçiyoruz. 18 Mart'ta Çanakkale Köprüsünün temelini atıyoruz, orada da Asya'yı Avrupa'ya bağlayacağız. Kalkınma, yükselme, gelişme bu. Yetmedi, bize bunlar yetmiyor, inşallah 2018 ilk çeyreğinde dünyanın bir numaralı havalimanının ilk etabının açılışını yapacağız ve buradaki hedef yılda 150 ila 200 milyon uçak kalkış inişi. Bunu yaparken de kaynak çeşitlendirme suretiyle yapıyoruz. İş bilenin, kılıç kullananın. Cebinizdeki parayı harcamak kolaydır, cebinizde para yokken parayı nasıl üreteceksin aslolan budur. Bizim bu dev projelerin birçoğunun altında yatan gerçek budur. 79 senede Türkiye'nin yapmış olduğu bölünmüş yol 6 bin 100 kilometredir, ama şu son 14 senede yaptığımız bölünmüş yol Türkiye genelinde 18 bin kilometre. Nereden nereye, Türkiye artık bu modern Türkiye olma yolundaki hedeflerini aşarak yoluna devam ediyor. Bu her sektörde olacak. Bütün mesele sizsiniz, hocalarımız ve öğrencilerimiz, gençlik. Hocalarımızdan daha çok gayret bekliyoruz. Sayıyı daha da artırmamız lazım, öğrencilerimizi kalite ve nitelik noktasında çok daha vasıflı bir seviyeye getirmemiz lazım" şeklinde konuştu.

Suriye meselesi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'nin Kuzeyinde bir terör koridoru oluşturulmasına Türkiye'nin müsaade etmeyeceğini belirterek, Türkiye'nin bu konuda kararlı olduğunu, dostun da düşmanın da böyle bilmesi gerektiğini söyledi.

Beştepe Kültür ve Kongre Merkezinde düzenlenen 2016-2017 Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin hedefinin Suriye'nin Kuzeyinde 5 bin kilometrekarelik terörden arındırılmış güvenli bölge oluşturmak olduğunu söyledi. Erdoğan, Suriye sınırında bir terör korudoru oluşturmak istendiğini belirterek 'Buna müsaade etmeyiz, asla burada bir terör koridoru oluşturamayacaksınız. Artık bu işler tamamen bitmiştir, biz buralarda bir terör koridoru oluşturmaya müsaade etmek suretiyle ülkemizin Güneyini hiçbir zaman terörle karşı karşıya bırakamayız. Bu konuda kararlıyız, dost da düşman da bunu böyle bilecek' dedi.

'Bu kadar gerçekler olduktan sonra o taban hesap soramıyorsa kusura bakmasınlar'

'Her kim PKK'yı Kürt kardeşlerimizin haklarını savunan bir örgüt olarak görüyorsa onun aklından izanından şüphe ederim. Her kim FETÖ'yu kendi halinde insanların oluşturduğu bir hizmet hareketi olarak değerlendiriyorsa onun sadece izanından değil, niyetinden de şüphe ederim' diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, iyi niyetli olduğu için FETÖ için 'Tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet' dediğini belirterek, artık tabanın da ibadetinin zedelenmeye başladığını söyledi. Erdoğan 'Artık onu da söyleyemiyorum. Niye? Bu kadar gerçekler olduktan sonra o taban hesap soramıyorsa kusura bakmasınlar. Her kim DEAŞ'ı bölgenin kendi dinamiklerinin ürünü olarak ifade ediyorsa ya hiç bir şey bilmiyor ya da derdi başka. Suriye krizi başladığından beri, özellikle de 2013'ten beri ne zaman şöyle müşahhas bir adım atmaya kalksak karşımıza başka bir engel çıktı. Geldiğimiz noktada anlıyoruz ki aslında bunların hepsi aynı gayeye yönelik olarak kullanılan farklı araçlarmış. Terör örgütleri vardiya usulü çalıştırılarak dikkatimiz ve enerjimiz başka alanlara yöneltilmek istendi. 15 Temmuz gecesi bu oyunun en kanlı, en cüretkar sahnesi sergilendi. Milletimizin dirayeti ve cesareti ile diğer oyunlar gibi 15 Temmuz darbe girişimini de başarısızlığa benim milletim uğrattı. Sadece Külliyenin etrafında 29 şehidimiz var, 36 gazimiz var. Özel harekatta 56 şehidimiz var, Genelkurmay'da vesaire hepsi 241 Türkiye'de şehidimiz var. 2 bin 194 gazimiz var. Bu millet büyük bir millet, bu millet şanlı bir millet. Bu millet bir şeyi ispat etti. Bu cahiller, bu gafiller bunu anlamamışlardı. Onlar zannettiler ki, 'F-16'larla, helikopterlerle, toplarla, silahlarla bu darbeyi gerçekleştiririz.' Ama bunların karşısına 'arkadaş yurduma alçakları uğratma sakın, siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın' diyen bir millet çıkacağını düşünmediler. Benim milletim gövdesini siper etti. Yeri geldi kadınıyla erkeğiyle tankın altına yattı, bu darbe derderst edildi. Bu dünyaya bir örnek oldu. Çünkü dünyada bunun örneği yok, ilk defa bu millet bunu gerçekleştirdi. Bu Cumhurbaşkanı olarak şahsımın sorumluluğunu daha da artırıyor. Demek daha da çalışmamız, koşmamız lazım ki, bu milletler yarışında inşallah ilk 10'un içine 2023'de girelim. Biliyoruz bunlar boş durmayacaklar. PKK'nın DEAŞ'ın canlı bomba eylemleri, FETÖ'nun dünyanın her tarafında yürüttüğü karalama kampanyaları hep aynı amaca yönelik. Biz bu oyunu deşifre ettik. Artık ağaçlarla değil, hedef ormanlarla ilgileniyoruz. Bu ormanlardaki hesabı iyi soracağız. Beni öldürmeye gelenler Marmaris'te bulamayınca kendileri ormanların içinde saklandılar, günlerce o ormanlarda bazen aç susuz bazen hemen köye inip köydeki vatandaşın evinde ne var ne yok onları çalıp gidip onları yemeye kalktılar. Bunlar böyle de yüzsüz. Sonra yakalandılar, yakalandıktan sonra dikkat edin benim askerim bunları öldürmedi. 'Sen Cumhurbaşkanını öldürmeye geldin' diye bunları öldürmedi. Tuttu yargıya teslim etti. Batı, bu millet böyle şanlı bir millet, öldürmedi, gitti yargıya teslim etti. Hukuk içinde problemi çözmeye kalkıştı. Bize akıl vermeye kalkıyorlar 'böyle yapmanız doğru değil, binlerce kişiyi görevden aldınız.' Tabi alınacak, bunlar bu işleri yaptılar. Bütün bu olanlardan sonra biz bunlara 'iyi yaptınız aynen devam' mı diyeceğiz? Siz Doğu Almanya ile Batı'nın birleşmesinde ne kadar kişinin görevden alındığını bilmiyor musunuz? Masaya 2 milyon kişi getirdiler, 600 binini görevden aldılar. Niye onu konuşmuyorsunuz? Batı hiçbir zaman kendisini çek etmiyor. Türkiye'ye farklı yaklaşıyorlar' diye konuştu.

'Buradaki tezgaha bizi getiremezsiniz'

Türkiye'nin, kullandığı yöntem ne olursa olsun tüm terör örgütleri ile aynı anda mücadele edecek güce, imkana, kararlılığa sahip olduğunu belirten Erdoğan 'Bölgemizde kurulmaya çalışılan denkleri de görüyor, siyasi ve fiili olarak müdahalelerimizi gerçekleştiriyoruz. Suriye sınırında bir terör koridoru oluşturmak istediler. Suriye'nin Kuzeyi bizim Güneyimiz. Buna müsaade etmeyiz, asla burada bir terör koridoru oluşturamayacaksınız. Artık bu işler tamamen bitmiştir, biz buralarda bir terör koridoru oluşturmaya müsaade etmek suretiyle ülkemizin Güneyini hiçbir zaman terörle karşı karşıya bırakamayız. Bu konuda kararlıyız, dost da düşman da bunu böyle bilecek. Bunu Cerablus'ta, Rai'de, Dabık'ta gösterdik, şimdi El Bab'da da göstereceğiz. Orası da DEAŞ'tan temizlendikten sonra Mümbiç PYD unsurlarından temizlenecek. Bu konuda en küçük bir müsamahamız olamaz. Hedef 5 bin kilometrekarelik bizim Güneyimizde, Suriye'nin Kuzeyinde terörden arındırılmış güvenli bir bölge oluşturmaktır. Bunu da bütün koalisyon güçleri ile enine boyuna konuştuk, konuşuruz. Şimdi işte Musul operasyon başladı, bizim bu operasyon konusunda en başından beri itirazımız, Musul Arap ve Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı, ağırlıklı olarak Sünnilerden oluşan bir bölgedir. Bize 'burada Şia-Sünni savaşı olmaması lazım.' Senin Bağdat dediğin, tamamen Şia'dan oluşan bir ordunun yönetmenidir. Biz onlarla mı konuşacağız? Eğer biz kalkıp da Musul'un kaderini onlarla paylaşmaya yönelirsek yarın burada Haşdi Şabi'ye terk edecek. Şimdi onu da konuşuyorlar '30 bin kişiyle Haşdi Şabi geliyor.' Kaç bin kişi ile gelirse gelsin, geleceği varsa göreceği de var. 2 milyon Musul'da Sünni Arap-Türkmen var. Biz bunların bir kısmını eğittik, belli bir noktaya getirdik Başika kampında. Biz orada peşmerge de eğittik, hala eğitiyoruz. Aynı zamanda Musullu Arap, Türkmen kardeşlerimizi de eğittik. Bunları yaparken bize talep Irak'ın merkezi yönetiminden geldi. Şimdi ne oldu bu merkezi yönetime, hava değişti, dert başka. Onun için biz Amerikalı dostlarımıza, koalisyon güçlerine hep bunu söylüyoruz, buradaki tezgaha bizi getiremezsiniz. Biz sizinle NATO'da beraberiz, sizin Irak'ta NATO'da bir ortaklığınız yok, siz bizi Irak ile tercih noktasında karşı karşıya bırakamazsınız. Siz Afganistan dediniz, Irak mı geldi sizinle, Afganistan dediniz NATO dışı başka ülkeler mi geldi, biz geldik. Afganistan'da sizinle beraber o mücadeleyi biz yürüttük. Hala biz yürütüyoruz terör örgütlerine karşı. Peki burada terör örgütlerine karşı niçin beraber değiliz de siz burada terör örgütlerine karşı başka terör örgütlerini yanınıza alıyorsunuz. Bu işi masaya iyi yatırım. Bu masada TÜRKİYE olacak, arazideki mücadelede Türkiye olacak' şeklinde konuştu.

'Sen bize kabadayılık yapacağına git DEAŞ ile uğraş, PKK ile uğraş'

Musul operasyonunun bölgenin kendi halkından oluşan ve onlarla uyum içinde hareket edecek güçler tarafından yürütülmesinin şart olduğunu belirten Erdoğan 'Musul'daki Arap ve Türkmen aşiretleri Türkiye'nin başından beri yanlarında olmasından memnuniyetlerini ifade ediyorlar. Kuzey Irak yönetimi de Musul operasyonunda Türkiye'nin kendilerine destek olması yönünde bir tavır içindedir. Buna karşılık Bağdat yönetiminin Şii kanadı, cesaretlerinin kaynağını gayet iyi bildiğimiz bir tavır ile meseleyi alenen Türkiye düşmanlığına dökmüş durumdadır. Irak topraklarının bir kısmını işgal etmiş olan DEAŞ'a, başka bir kısmını işgal etmiş PKK'ya karşı gösterilmeyen çiğ bir tavır Türkiye'ye sergileniyor. Sen bize kabadayılık yapacağına git DEAŞ ile uğraş, PKK ile uğraş. Onlara karşı en ufak bir mücadele, tavır koyamıyorsun, Türkiye'ye meydan okumaya kalkıyorsun, kusura bakma, bizim burada başka bir derdimiz var. Bölgemizde geçmişte pek çok örneği görülen bir mezhep çatışması riskinin önüne geçmek istiyoruz. Musul'un geleceğine Musul halkı karar vermez, burası dışarıdan getirilen bir takım güçlerin hakimiyetine sokulmaya çalışılırsa ortaya çok vahim görüntülerin çıkması kaçınılmazdır. Musul halkı eyalet sistemini kabul etti, Musul'un eyalet olmasına işte o güçler müsaade etmediler. Kuzey Irak Yerel Yönetimindeki oylamada 'evet' diyenler, Musul'da aynı şeye 'evet' demediler. İşte biz bu felaketi önlemek için Musul operasyonunda yer almak durumundayız. Suriye'de sınırlarımız boyunca bir terör koridoru oluşturma projesine nasıl izin vermediysek, Musul merkezli mezhep çatışması projesine müsaade etmeyeceğiz. Biz Suriye'ye 911 kilometre sınırdaşız, 350 kilometre de Irak'a sınırdaşız. Her iki ülkeden ülkemizde 3 milyon mülteci var, bunların hepsine biz bakıyoruz. Şimdi de Musul merkezli yeni bir yükün bindirilmesini istemiyoruz. Gelişmeleri yakından takip ediyoruz, bölgede gereksiz yere tek damla kan dökülmesini istemiyoruz. Bununla birlikte bölgedeki tek bir kardeşimizin hakkının hukukunun çiğnenmesine rıza gösteremeyiz. Bu çerçevede gereken hazırlıklarımızı yaptık. Irak'ta ve Suriye'de Türkiye'nin mutlaka içinde olduğu bir barış ve yeniden yapılandırma sürecine bölge halkının tarihine, kültürüne, gerçeklerine uygun her türlü katkıyı yapmakta kararlıyız' ifadelerini kullandı.