Onların hikayelerini ise Yeniyüzyıl Gazetesi'nden Onur Barış bu sözlerle paylaştı: O, Dünyanın Bin Üçyüz'ncü zengini. Türkiye'de her on kişiden birinin patronu Türkiye'nin dışarıya sattığı 10 maldan birinin sahibi…

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii'nde güvenlik önlemleri üst düzeydeydi. Güvenlik güçleri haklı olarak Türkiye'nin en önemli simalarından birinin son yolculuğunda dikkatliydi. Çok geniş bir güvenlik çemberi içerisinde binler onu uğurlamak için oradaydı.

Soğuktan titrediğimiz botlarımızın içinde ayaklarımızın kızardığı bir günde tüm bu güvenlik şeridinin dışında çıplak ayaklı iki kişi dikkatimi çekti. Cenazeyi uğurlamak için gelen kalabalığın arasından ve bin bir türlü zorlukla girdiğim barikattan çıkıp soluğu bu iki gencin yanında aldım.

MUSTAFA KOÇ ONLARI HİÇ UNUTMAMIŞ

Konuşmak için yanlarına gittiğimde Cenaze namazı başlamış ve ellerini dua için yukarı kaldırmışlardı. Namaz bittiğinde konuşma fırsatı yakaladım. Önce isimlerini sordum tanıştım. Vedat Kaymaz ve İlker Hurmaz adında iki arkadaş Mustafa Koç'u sokaktan tanıdıklarını söyledi. Çıplak ayaklarına bakarak konuşan Vedat Kaymaz, "Sokakta kaldığımız zamanlar bazen Ortaköy'de bazen de Nişantaşı'nda bizi çağırıp para verdiği olurdu. Yardımsever bir insandı. Bizim gibilerin halinden anlardı. Öldüğünü duyduğumuzda çok üzüldük" dedi. Bu sözlerin etkisi altında güvenlik şeridinin diğer tarafına geçerken dünyanın bin 300'üncü zenginin ne kadar geniş bir yüreği olduğunu öğrenmiştim. Yaşamda bırakılan izlerin insanın uğurlandığı vakte kadar onunla beraber olduğunu düşündüm. Yılmaz Ulusoy'un dediği gibi O Türkiye'nin gülen yüzüydü…