Türkiye ve Samsun gündemi hakkında gazete muhabiri Zeynep Irmak Öcal'a değerlendirmeler yapan MHP Grup Başkan Vekili ve Samsun Milletvekili Erhan Usta, uzun süredir Samsun'un da gündeminde olan 'fındık' hakkında önemli açıklamalar yaptı.

Fındık fiyatlarında meydana gelen düşüşün nedenlerini anlatan Usta, fındık üreticilerin artık zor durumda olduğunu söyledi.

ÖCAL: Türkiye 7 Haziran seçimlerine giderken, AK Parti başkanlık propagandası yaptı ve tek başına iktidar olamadı. Sonra 1 Kasım seçimlerinde yeniden iktidar oldu. Başkanlık sistemi çok fazla dillendirilmezken Sayın Devlet Bahçeli çıktı, 'Fiili bir durum var, bunu millete soralım' dedi. Bununla ilgili neler söylersiniz?

USTA: MHP'nin geçmişten beri söylediği şey bellidir. Biz parlamenter sistemden yanayız. Kişisel olarak sistemden ziyade uygulamasının daha önemli olduğunu düşünüyorum. Parlamenter sistemi çok kötü işletebilirsiniz çok iyi de işletebilirsiniz. Amerika'da uygulanan bir başkanlık sistemi var bir de gelişmemiş ülkelerde uygulanan var. Başkanlık geldiği zaman ülke refaha erecek, bolluk olacak diye bir şey yok. Cumhurbaşkanlarına yerilmiş yetki ve görevler var. Cumhurbaşkanı Erdoğan, halk oylamasıyla seçilmesinin ardından anayasanın çok ötesinde ülkeyi yönetmeye başladı. Biz bunun ülkeye zarar verdiğini düşünüyoruz. Bu filli durum hukuki çevreye oturmalı. 15 Temmuz sonrası Türkiye'nin dinamikleri de farklılaştı. Bu farklılaşma da ülkeye zarar vermeye başladı. Bahçeli'nin de söylediği temel husus budur. 'Filli durum diye bir şey olmasın, hukuki ve filli durum aynı olsun' şeklinde bir yaklaşımdır. Biz parlamenter sistemden yanayız ama bununla ilgili hükümet çok ısrarlıysa anayasa değişikliğini yapsın Meclis'e getirilsin, biz buna bakarız ve destek verip vermeyeceğimizi açıklarız şeklinde yaklaşımımız var. Biz ilkeli bir partiyiz, Meclis'te 'evet' referandumda 'hayır' deme gibi çelişkili durum içerisinde olmayız. Bir şeye inanmıyorsanız, yanlışsa ona Meclis'te de hayır demelisiniz.

ÖCAL: Başkanlık teklifi geldi, sizler beğendiniz ve destek verdiniz diyelim. Ancak millet benim önceliğim değil dedi. Referandumu da elinin tersiyle itti. O zaman mevcut durumun anayasaya uydurulması gerekmiyor mu? Peki, o yapılabilecek mi?
USTA: Başkanlık konusunda ısrar edenler her kimse onların millete söz vermesi lazım. Bu olmadı tekrar yapalım şeklinde bir şeyin olmaması gerekiyor. 'Bizim milletimiz ve Meclisimiz kabul etmezse biz bundan sonra bu konuyu bir daha gündeme getirmeyeceğiz, hukuk neyse hukuka uyacağız' noktasında olmak lazım. Türkiye'nin bu sistem ve rejim meseleleriyle uğraşmaması gerekiyor. Bunları Türkiye'nin gündeminden çıkartıp, önümüze bakmalıyız. Bu noktada medya çok önemli, vatandaşın doğru karar vermesinin önündeki engellerin kaldırılması lazım. 30 tane TV, hepsi bir ağızdan aynı şeyi söylerse, vatandaş bir yerden sonra ona inanır. Vatandaşın doğru haber alması çok önemli. Bizim milletimiz doğru karar verecektir. Burada hükümete çok iş düşüyor ama medya en çok darbeyi hükümetten yiyor, bu da ayrı bir çelişkidir.

ÖCAL: Başkanlıkla yönetilen 19 ülke fakir durumunda. 20.'si Türkiye olabilir. O zaman MHP 'evet biz burada hata yaptık' diyerek sorumluluğu üzerine alacak mı?
USTA: Millete sorulduğunda ve millet 'evet' derse yapacak bir şey yok. Bizim vazifemiz, milletin doğru karar vermesinin önündeki engelleri aşmaktır.

ÖCAL: Sizin uzmanlık alanınıza gelelim. Türkiye'de siyaset ve bölgesel olarak bu kadar sorun varken, ekonomide ne durumdayız?
USTA: Türkiye'nin ekonomisi iyi değil. Toplumun bütün kesimleri aslında ciddi sıkıntı içerisinde ve her geçen gün kötüleşiyor. Son 3 ayda 300 bin kişilik iş kaybı var. İşsiz sayısı zaten çok arttı, insanlara vereceğiniz en önemli şey istihdamdır. İstihdam veremiyorsanız ekonominiz iyi gitmiyor demektir. Büyüme çok yavaşlamış durumda, üretim giderek düşüyor. Üretim, büyüme ve istihdam olmayınca herkesin sıkıntı içerisinde olması normal. Borç ödeyememe durumu artmış durumda, ülkenin borcu da çok fazla. Bu ülkeyi teslim aldıklarında 130 milyar dolar civarında ülkenin borcu vardı, şu an 420 milyara yaklaştı. IMF'ye borcunuzun olup olmaması hiç önemli değil. IMF'ye olan borcu başka birinden borç alarak ödüyoruz. Bunun için de devletin borcunda da artış var. Borcu yatırım yapmak için alırsınız, maalesef biz aldığımız borçları tüketiyoruz. İşte bu Türkiye'nin çıkmazı. 3. boğaz köprüsü yapıldı, bu söylenirken AKP'li siyasetçiler 'Dünyanın 4. büyük köprüsünü yapıyoruz' dediler. 1975 yılında da Türkiye tesadüftür dünyanın 4.büyük köprüsünü yaptı. Bu ülke 41 yıl önce dünyanın 4. büyük köprüsünü yapmayı başarmıştır. Bir şey söylerken insaflı olmak lazım AK Parti'nin bütün enerji yatırımlarını toplasanız bir Atatürk Barajı etmiyor. Devlet bunu kendi kaynaklarıyla yaptı. Bu ülkenin bir seveni olarak hangi hükümet olursa olsun bu ülke için güzel işler yapılsın istiyoruz. Ama AKP'nin yaptığından bin kat fazlasını söylemesi ve geçmişte sanki hiçbir şey yapılmamış gibi göstermesi yanlıştır, vefa açısında da yanlıştır. AKP hükümetleri döneminde bu ülke 500 milyar dolar cari açık verdi. Benim betonlaşmaya karşı alerjim var. Beton üzerinden kalkınma politikası yanlıştır. Bunu defalarca söylememize rağmen hükümet bundan vazgeçmedi. Bu betonlaşma da Türkiye'nin önünü kapadı, Türkiye betona çarptı. O yüzden Türkiye büyüyemiyor. Türkiye'yi günü birlik politikalarla yönetmekten vazgeçmek lazım. Yapılması gereken şey reformdur.

ÖCAL: AK Parti'nin iktidara gelişinde yaşanan krizin çok büyük etkisi vardı. Türkiye bir krize doğru mu gidiyor?
USTA: 1990'lı yıllar hem dünya hem Türkiye açısından zor yıllardı. 1999 yılındaki hükümeti hatırlayalım, MHP'nin de koalisyon ortağı olduğu o hükümete çok haksızlık ediliyor. Depremden çıkmış o hükümet Sosyal Güvenlik Reformu yaptı. Depremden önce Bankacılık Yasası çıkardı, aslında o hükümet 2002 yılının sonuna doğru bu hızla devam etti. Türkiye o dönemde çok büyük işler yaptı ve yapılan reformlar Türkiye için 2008 yılına kadar yüksek büyüme performansı sağladı. O dönemlerde ekildi, AK Parti zamanında biçildi. O da onların bir şansı oldu, ama önemli değil önemli olan Türkiye'nin kazanmasıdır. Ekonomide reform anlamında yapılacak çok iş var ama hükümet bunlara şu an kulak tıkıyor. Eski jargona göre konuşursak eğer şu an yaşadıklarımız bir zaten kriz. Algının nasıl yönetildiği önemlidir.

ÖCAL: Bizim bölgemizin de bir sorunu var, fındık. Bu fındıkta problemi bir türlü çözemedik, çok oluyor fiyatı düşük, az oluyor yine fiyatı düşük. Herkes 'ne olacak bu fındığın hali?' diye soruyor. Sizin bir ön görünüz var mı?
USTA: Fındık üreticileri çok mağdur. Aslında bana göre, iki tane yapısal neden var. Birincisi alıcı da bir tekelleşme var. Fındığın bir ya da 2 tane alıcısı var o da yabancı, yani bir rekabet yok. İkincisi, fındığı depolayamıyorsunuz. Devletin yapması gereken iş lisanslı depo imkanını sağlamak. Vatandaş, fındığını hemen elden çıkarıyor, tüccarın eline geçiyor. Tüccardan sanayiciye gidiyor, sanayiciden çikolatanın içine giriyor ve biz çikolata olarak yiyoruz. Fakat daha hesap kesilmemiş. Arz da bir sıkıntı yok, neredeyse tek alıcı olduğu için, rekabet olmadığından aralarındaki anlaşma sizin fındığınızın fiyatına yansıyor. Lisanslı depolar olsa ve fındık buralarda olsaydı bir piyasa oluşurdu. FİSKO Birliğe zamanında yapılan müdahaleler, sonra işin FİSKO Birlik'ten alınıp birliğin güçsüzleştirilmesi, bu işin sonra TMO'ya geçmesi ama onun bu konuda uzman olmaması gibi nedenlerden dolayı artık üreticinin bir sahibi yok. Depo ve yapısal meseleler düzeltilse bu fiyat böyle olmaz. Rekoltede yükseklik olmamasına rağmen sanki yüksekmiş algısı yaratılıyor, bu yine fiyatlara yansıyor. Piyasada 1-2 büyük sanayici veya alıcılar, İtalyan firması Türkiye'nin fındık piyasasını yönetiyorlar. Buna da bakanlıklar seyirci kalıyor.

ÖCAL: Ankara'dan bakınca Türkiye iyi görünmüyor. Peki, Samsun nasıl görünüyor?
USTA: Samsun sahipsiz görünüyor. Samsun'un siyasetçisi Samsun'a sahip çıkmıyor. Türkiye'de kamu yatırımlarının dağıtıldığı yer Kalkınma Bakanlığı'dır. Ben orada 15 yıl yöneticilik yaptım, o dönem Samsun milletvekilleri, Samsun yatırımlarıyla alakalı bir şeyler gelip sormuyorlardı. Şimdi de Samsun'da yapılması gereken işler var ama yine yapamıyoruz. Samsun'un teşvik sistemindeki yeri yanlış ve Samsun'a haksızlık ediliyor.

Zeynep Irmak ÖCAL