Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 7. Boğaziçi Zirvesi'ne katıldı. Zirvede özellikle geleceğe ilişkin teklif ve tehditlerin ele alınacağını vurgulayan Erdoğan, 'Gelecek deyince aklımıza gelen ilk şey teknoloji oluyor. Teknolojinin dönüşüm gücü, gerçekten hayranlık verici. Her alanda geçmişle mukayese edilemeyecek yenilikler hayatımızı kuşatmış durumda. Sağlıkta görüntüleme teknikleri sayesinde gerçekleşen kansız tedaviler, hastalıklardan kaynaklanan ızdırap dolu süreçlerin sona ermesini sağlıyor. Eğitimde akıllı tahtalar, yeni bir dönemi başlattı. İnternet vasıtasıyla dünyanın bir ucundan bir ucuna kütüphaneler dolusu bilgi hızlıca ulaştırılıyor. Daha birkaç ası önce ilkel pusulalarla yolculuk yapmak zorunda olan denizcilerin yerini, akıllı telefonundaki nevigasyonu kullanarak istediği adrese ulaşan insanlar, hatta sürücüsüz otomobiller aldı. Her ne kadar herkes eşit şartlarda ulaşamasa da teknolojinin etki alanını hızla geliştirdiği bir gerçektir' diye konuştu.

'Uluslararası ticareti kısıtlama vaatleri, ticaret savaşlarının işareti'
İnsan ve teknoloji rekabetinin de ön plana çıktığını belirten Erdoğan, 'Geçmişte bilimkurgu ürünü olarak işittiğimiz pek çok husus, giderek somut bir gerçek olarak karşımıza çıkmaya başladı. Japonya'da neredeyse tamamen robotlar tarafından işletilen çiftlikler faaliyete geçiyor. İnsansız hava araçları siparişlerin yerine ulaşması dahil her alanda kullanılmaya başlandı. Tüm bu gelişmeler, istihdamdan gelir dağılımına kadar çarpıcı etkilen getiriyor. Küresel ticaret büyümesi tahminlerin üzerinde değerlendirilirken, tüm bu gelişmelerle teknoloji kullanımının yaygınlaştığını görüyoruz. Pek çok ülkedeki seçimlerde uluslararası ticareti kısıtlama vaatlerinin artması, ticaret savaşlarının yaklaştığının işaretidir. Gelişmiş ülkelerde, zenginler ve fakirler arasındaki farkın açılmasında üretimde robotların kullanılmasının etkisi var. Bu alanda artık geri dönülmez bir yola girildiğini söyleyebiliriz' şeklinde konuştu.

'Göçmenlere karşı nefret politikaları, ülkelerin yönetimlerini de esir almaya başladı'
Refahı arttırırken yoksulluğu azaltmanın, kendiliğinden sağlanamayacağını savunan Erdoğan, 'Dünyamız adaletsizliği sancıları ile daha fazla yüzleşmek zorunda kalıyor. Bir yandan milyonlarca dolar verip turist olarak uzaya gidenlerin, onların yanı başında işlerini robotlara kaptırmış büyük kitlelerin olduğu dünyada sürdürülebilir bir büyüme mümkün değil. Gelişmiş ülkelerde yeni hayata atılan pek çok gencin anne ve babasına göre daha düşük ücretle çalışmak zorunda kaldığı ifade edilir. Bu gelişmelerin demokrasiler üzerinde nasıl olumsuz sonuçlara yol açtığının örneklerini birlikte görüyoruz. Batı toplumlarının mevcut refah düzeylerine tehdit olarak gördükleri göçmenlere ve yabancılara karşı geliştirdikleri nefret politikaları, bu ülkelerin yönetimlerini de esir almaya başlamıştır. Türkiye bu olumsuzluğa en yaygın muhatap olan ülkedir. Yabancı ve İslam düşmanlığı dalgasının yükselmeye başladı 2001'den beri sadece Almanya'da camilere ve Müslümanlara yönelik 416 saldırı gerçekleşmiştir. Bu saldırıları 46'sı bu yılın ilk dokuz ayında yaşandı. Bu nefret saldırıları politik desteğin de etkisiyle artarak sürecektir. Bugün göçmenlere karşı yürütülen kampanyaların, bir süre sonra yine batılı toplumların refahlarına tehdit olarak gördükleri robotlara karşı yapılması kimseyi şaşırtmayacaktır. İnsanı odağa koyan teknolojilere yönelmeden, refahı arttırırken yoksulluğu azaltan gelişmelerin önünü açmadan demokrasiler ayakta kalamaz' ifadelerini kullandı.

'Talebi ne robotlar, ne de finansal araçlar üretir. Talebi sadece insan ortaya çıkarır'
Dünyanın gelişmiş ülkelerinde yaşanan ekonomik sıkıntılara dikkat çeken Erdoğan, 'Negatif faizler gibi daha düne kadar hayal bile edilemeyecek uygulamalar, gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının gündelik politika araçları haline geldi. Tüm bunlara rağmen gelişmiş ülkeler büyüme konusunda yaşadıkları tıkanıklığı aşamıyorlar. Çünkü teşhisleri yanlış olduğu için, tedaviyi de başka yerde arıyorlar. Ekonominin doğası talep üzerine kuruludur. Talebi ne robotlar, ne de finansal araçlar üretir. Talebi sadece insanlar ortaya çıkarır. Demek ki sürdürülebilir büyümenin yolu insandan, daha doğrusu insanların huzur ve refah içinde şaşama imkanlarını genişletmekten geçiyor. Önümüzdeki dönemde ticarette ve savaşta kazananı belirleyecek olan teknolojik üstünlükle birlikte yine insandır. Her alanda adaleti esas alan bir anlayış benimsenmeden sağlıklı bir küresel gelecek inşa edilemez. Bu mücadelede teknoloji yasaklanamayacağına göre buna uyum sağlayacak yöntemler geliştirmek en doğru yoldur' açıklamalarında bulundu. Konuşmasında verim ekonomisinin öneminin altını çizen Erdoğan, şunları söyledi:
'Biz insanlar olarak acaba verim ekonomisi üzerinde mi duracağı, yoksa israf ekonomisi üzerinde mi duracağız. Şu anda israf ekonomisi almış başını gidiyor. Bir aile içinde bir tane değil iki üç araba var. Hanımda çocuklarda hepsine araba. Bunun adı israf ekonomisidir. Verim ekonomisine geçtiğimizde devreye yatırımlar girecektir. Yatırımların olduğu yerde devreye istihdam girer ve üretim başlar. Bütün bunların olduğu yerde rekabet gücü artacak ve büyüme gelecektir. BM'nin tahminlerine göre 2050 yılında küresel gıda ihtiyacı bugünden yaklaşık yüzde 60 fazla olacak. Bu durum topraktan daha fazla ürün elde etmemiz gerektiğine işaret ediyor. Diğer yandan BM Gıda ve Tarım örgütü değerlendirmelerine göre küresel gıdaların 3'te 1'i atığa dönüşüyor. Gelişmiş ülkelerde yılda ortaya çıkan 222 milyon ton civarındaki gıda israfı nerdeyse Sahra Altı Afrika'nın 230 milyon ton olan yıllık gıda üretimine denktir. İşte israf ekonomisi.'

'Türkiye'nin önü 15 Temmuz sabahı olduğundan çok daha açık'
İnsani değerler yitirilmeden, iktisadi faaliyetleri geliştirmenin yollarının aranması gerektiğini belirten Erdoğan, 'Aksi halde yolumuzu da yönümüzü de kaybederiz. Gelişmiş ülkelerin şu anda yaşadığı sorunlara daha ağır şekilde maruz kalmamak için özgünlüğümüzü ve özgürlüğümüzü muhafaza etmeliyiz. Yerlilik ve millilik diyorum ya bunu kaybetmemeliyiz. 15 temmuz bizim için bu mücadelenin adıdır, adresidir. Milletimiz istiklaline ve istikbaline, demokrasisine canı pahasına sahip çıkacağını göstererek gelecek için hepimize ümit vermiştir. Bugünkü Türkiye'nin önü 15 Temmuz sabahı olduğundan çok daha açıktır, çok daha aydınlıktır' dedi.

'Yerli para birimi ile bu süreci beraber atlatalım'
Uluslararası alışverişte altın önerisini yineleyen Erdoğan, şöyle konuştu:
'Biz uluslararasında gelin hep birlikte altını devreye sokalım. Döviz baskısından piyasaları kurtarmamız lazım. Borçlanırken o şeklide borçlanmanın yolunu arayalım. Yerli para birimleri ile borçlanmanın yollarını arayalım. Bütün AVM'lerde patronlar hep dövizle kiralama yolunu seçiyorlar. Biz diyoruz ki yeni bazı adımlar atmak suretiyle geçici bir düzenleme yapılır ve bu kiralamanın da ülkemizin şu anda bu süreci başarı ile atlatabilmesi için yerli para birimi ile bu süreci atlatma adımın atmalıdır. Bunu duyurdum, duyuracağım. Çünkü bir diğeri ile bir adeta emperyal mantık var, diğer tarafta kızmasın AVM mağaza sahipleri orada çırpınan battı batacak esnaf var. Bu süreci beraber atlatmalıyız. Bu vatan, bu topraklar bizim. Dayanışma içinde bu süreci birlikte atlatacağız. Yakın tarihin gördüğü en alçak darbe girişimini, en sinsi işgal teşebbüsünü, en kanlı terör saldırısını aynı anda yaşayıp başarı ile üstesinden gelen bu milletin, elbette ekonomik baskılara karşı da kendisini müdafaa edecek.
(ÖFA-AŞ-Y)

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Yerli para ile süreci beraber atlatalım"