Tarihçi-Yazar Yavuz Bahadıroğlu, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) Çorum İl Müdürlüğü'nce 'Çınaraltı Gençlik Söyleşileri Projesi' kapsamında üniversite öğrencileriyle bir araya gelerek 'Asırlardır Sönmeyen Kandiller' konulu bir konferans verdi. Devlet Tiyatro Salonu'ndaki konferansı Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Reha Metin Alkan, KYK İdari İşler Başkanı Dursun Özdemir, Belediye Başkan Yardımcısı Zeki Gül, KYK İl Müdürü Erol Kavuncu, AK Parti Çorum İl Başkanı Mehmet Karadağ, AK Parti Merkez İlçe Başkanı Yasin Özübek ve öğrenciler izledi.
Osmanlı Devleti'nin bir tekkede kurulduğunu dile getiren Bahadıroğlu, tekkelerin sadece zikir evleri değil aynı zamanda o dönemin fikir evleri ve toplumsal moral merkezleri olduğunu vurguladı.
Tekkesiz kalındığında, dergahsız kalındığında insanların derdini kimseyle paylaşamadığını anlatan Bahadıroğlu, 'Çünkü çevremizde güveneceğimiz insan kalmadı. Bu işten avukatlar ve psikiyatristler karlı çıktı. Çünkü depresyona giriyoruz. Öfkesi bile zikir kokan bir yapının torunlarıyız. Fikir, zikir, şükür üçlüsü dergahlarda öğretilirdi. Şimdi onları öğretmiyoruz. Öğretmediği zaman devlet sahtekar hocalar cirit atmaya başlıyor. Çocuklarımızı kandırıyorlar, uçak kaçırtıyorlar TBMM'ye bomba yağdırıyorlar. Bunu engellemenin tek yolu var. İnsan yetiştirmek. Teknolojiden önce gelmez insan. Teknolojiyi üreten insan değil mi? Teknoloji insanı üretebilir mi? Eski medeni birikimlerimizi yeniden formatlayıp yeniden inşaa edecek bir yapı oluşturmamız lazım' dedi.

'Türkiye'yi yönetmek için değil yönetilemez hale getirmek için geliyorlardı'
15 Temmuz süreci ile ilgili de açıklama da bulunan Bahadıroğlu, 'Siz doğru hocayı yetiştirmezseniz birileri gelip vatanı alır, çalar, götürür. İşgale uğratır. 15 Temmuz her an zikretmemiz gereken bir olaydır. Direkten döndük. O hadise bir darbe hadisesi değil. Ben 27 Mayıs'tan beri gelen bütün darbeleri gördüm. O zaman darbeler, askeri müdahaleler yönetmek üzere yapılıyordu. 'Siyasetçiler siz kalkın, biz oturacağız yöneteceğiz' deniyordu. Niye silah bizim elimizde. Tamam da o silahlar benim paramla alındı. Ancak bu öyle değildi. Türkiye'yi yönetmek için değil yönetilemez hale getirmek için geliyorlardı. Bunu iyi anlamak lazım. Aradaki farkı iyi bilmek lazım. Bu millet sayesinde 'Çanakkale geçilmez' kadar geçerli hakikatli bir mührü yeniden tarihin alnının çatına çaktık. 'Türkiye işgal edilemez' dedik' ifadelerini kullandı.
Milli mücadelede döneminde 'yedi düvelle savaştık' diye öğretildiğini anlatan Bahadıroğlu, 'Yedi düvel falan yoktu. Bugün sözün tam manasıyla yedi düvel ve bir de onların kullandığı bir sürü terör örgütü ile savaşıyoruz. Onlar bir tarafta biz bir taraftayız. Halep deyince bazılarımız için bir şey ifade etmiyor. Musul deyince bir şey ifade etmiyor. Musul Sultan Abdulhamid'in üzerine tapulanmış topraklardır. Filistin Abdulhamidhan'ın tapulu malıdır. Kimin kontrolünde İsrali'in' ifadelerini kaydetti.
Bahadıroğlu, 'İki büyük ayıbımız var. Bir Kudüs işgal altında. İki Ayasofya işgal altında. Ayasofya'yı bir şekilde kurtarabilirsek Fatih'in emanetini yeniden namaz kılınır hale getirebilirsek Allah rahmet edip Kudüs'ü de kurtaracaktır. Bugün biz çamurlu ayakkabılarımızla Ayasofya'ya, Fatih'in secde ettiği mekana basarken Kudüs'te Yahudi askerinin Mescid'i Aksa'ya ayakkabısıyla girmesini şikayet etmeye hakkımız yok' diye konuştu.

'Türkiye'nin en büyük sermayesi gençliğidir'
Türkiye'nin en güçlü dönemini yaşadığını dile getiren Bahadıroğlu, 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendi içini temizleye temizleye ordusunu, polisini şusunu busunu en güçlü dönemini yaşıyor. Siyasetle uğraşan ordu güçsüzdür. Siyasetle uğraşan polis güçsüzdür. Sadece kendi işiyle uğraşan insanlar güçlüdür. Onun için KYK güçlü insana yatırım yapıyor. Türkiye'nin en büyük sermayesi gençliğidir. İhtiyar Avrupa'ya yarın birgün haddini bildireceksiniz. Bu memleketin tarihçisi sustuğu, tembelleştiği bu memleketin Cumhurbaşkanı tarihin önünü açmaya çalışıyor. Lozan diyor. Musul diyor. Dabık diyor. 'Hem sahada hem masada olacağız' diyor. Bir ülkenin tarihçisi ideolojik tercihleri yüzünden susuyorsa, ya da korkusundan bir köşeye siniyorsa o ülkenin tarihsel yönden önünü açmak o ülkenin yöneticisinin hakkıdır. Onun siyaset yapmayı bırakıp tarih yapmaya çalışıyor cumhurbaşkanımız. Kürsüye çıkınca gençlere herkes bir mesleği yakıştırıyor. Ancak gençler adam gibi adam olamadıktan hiçbir işe yaramazsınız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin en büyük görevi yüreği atom çekirdeğine dönüşmüş nesiller yetiştirmektir. Yerli araba ve yerli uçakta ondan sonra gelsin önce yerli insan önce milli insan' ifadelerini kullandı.
Konferansta kum sanatçısı Ramazan Yumrutepe'nin kum gösterisi izleyenleri büyüledi.

Çorum’da "Asırlardır Sönmeyen Kandiller" konulu konferans