CHP lideri Kılıçdaroğlu, katıldığı bir televizyon kanalında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kılıçdaroğlu, 7 Aralık'ta çoklu organ yetmezliği nedeniyle hayatını kaybeden eski TBMM Başkanı İsmet Sezgin'i bürokrat olarak ve siyasette de uzun yıllar tanıdığını belirterek, 'En son Şavşat'tan Ardanuç'a giderken PKK saldırısına maruz kalmıştık, o zaman İsmet Bey beni telefonla aramıştı. En son konuşmamız o olmuştu. Bizim siyasetimizde hoşgörünün timsali olarak görülür İsmet Sezgin. Herkesin İsmet ağabeyi olarak tanınır. Bu tür siyaset adamlarına bugün her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Toplumu germeyen, toplumun sevecenliğiyle, hoşgörüsüyle topluma mesaj veren bir siyaset anlayışına ihtiyacımız var. Kendisini bugün sonsuzluğa uğurladık. Geride bir hoş sada bırakıyorlarsa insanlar topluma karşı görevlerini yapmış oluyorlar. İsmet Sezgin uzun yıllar Cumhuriyet Halk Partisini rakip olarak gören bir siyaset anlayışına sahipti. Bir ara konuşurken dedi ki 'Bir gün gelecek ben CHP'ye oy vereceğimi düşünemezdim ve kimse bunu söylediğinde asla inanamazdım. Ama ben bunu da yaptım' diye söylemişti bana. Kendisine teşekkür etmiştim. Cumhuriyetle, demokrasi ile, Mustafa Kemal Atatürk'le bir sorunu yoktu. Dolayısıyla siyasi görüşler farklı ama sonuçta Cumhuriyeti, demokrasiyi, parlamenter demokratik sistemi savunan önemli ve ender siyaset adamlarından birisiydi' ifadelerini kullandı.

'Dünyanın hangi ülkesinde OHAL olan bir ülkede anayasa değişiyor?'
Anayasa konusunda AK Parti-MHP arasında uzlaşının sağlandığı hatırlatılarak, CHP'nin penceresinden Cumhurbaşkanlığı sisteminin nasıl göründüğü sorusu üzerine Kılıçdaroğlu şunları kaydetti:
'Sayın Erdoğan 2002'den beri Türkiye'yi yönetiyor değil mi? Bir sorun yoktu. Ne zaman çıktı bu? Cumhurbaşkanı olduktan sonra çıktı. Biz kişiye mi koltuk bulacağız, yoksa Türkiye Cumhuriyeti'nin var olan parlamenter demokratik sistemimizi mi güçlendireceğiz? İçeriğinde ne var bilmiyoruz. Metin olmadan bizim düşüncelerimizi ifade etmemiz çok doğru değil. Bir görelim bakalım ondan sonra oturur tartışırız. Anayasa Komisyonuna, Meclis Genel Kuruluna zaten gelecek. Yapılan bir rejim değişikliğidir, sistem değişikliği değildir. Bu ülkenin 140 yıllık parlamenter sistem geleneği var mı? Var. Aksayan yönleri düzeltilebilir. Biz bunlardan tamamen vazgeçeceğiz. Bir kişi için oturacağız tüm rejimi değiştireceğiz. Bu doğru değil. Anayasalar bütün demokrasilerde toplumsal uzlaşma belgeleridir. Anayasalar bir partinin mutfağında hazırlanmaz. Bir partinin mutfağında hazırlanırsa toplumsal uzlaşma belgesi olma niteliğini kaybeder. Geçmişte referanduma gittik. AKP bir anayasa taslağı hazırladı, kabul gördü. Yargı bağımsızlığı askıya alındı. Sadece Yargıtaya 160 militan atandı. Eğer o anayasa bir toplumsal uzlaşı belgesi olsaydı, parlamentoda tartışılsaydı belki biz 15 Temmuz olaylarını hiç yaşamayacaktık. Dünyanın hangi ülkesinde OHAL olan bir ülkede anayasa değişiyor? Anayasa değişikliğinde rahmetli Ecevit toplumsal uzlaşmayı sağlamak için olağanüstü bir gelenek başlattı. Neydi o gelenek? Her partiden eşit sayıda milletvekili Anayasa Uzlaşma Komisyonu çerçevesinde bir araya gelecek. İç tüzükte bunun yeri yok. AK Parti, Anayasa Uzlaşma Komisyonu belirledi. Geçen yasama döneminde 60 madde üzerinde bir uzlaşmada sağlandı. Tümüyle rededildi, tümüyle kendi dayatmaları desek doğru olmaz. Türkiye anayasa değişikliğiyle bir rejim değiştiriyor, daha baskıcı bir yönetim gündeme geliyor. Devletin sigortası ortadan kalkıyor. Cumhurbaşkanlığı devletin sigortasıdır. Bir evde sigorta atarsa karanlıkta kalırız. Cumhurbaşkanı siyasi taraf olacak. Nerede cumhurun başkanı olacak? Kendi partisinin cumhurunun başkanı olacak. Halkı kandırmasınlar. Önümüzdeki günlerde ayrıntıları tartışılır.'

'Bizim bugüne kadar oluşan 140 yıllık geleneğimize aykırılık teşkil ediyor'
'Partili cumhurbaşkanı, partisinin genel başkanı cumhurbaşkanı fikri size ne ifade ediyor?' sorusuna Kılıçdaroğlu, 'Bizim bugüne kadar oluşan 140 yıllık geleneğimize aykırılık teşkil ediyor. Kenan Evren'in koyduğu kuraldan hiçbir farkları yok. Aynı kuralları yeniden tahkim ederek koymak istiyorlar. Sistemin aksayan yönleri var. Düzeltmemiz gerekir. Bir araya gelip düzeltelim' yanıtını verdi.

'330'un altında olursa gitmez'
Referandum fikriyle ilgili ise Kılıçdaroğlu, 'Hukuk kuralları içerisinde bu çalışır. 330'un altında olursa gitmez. 82 Anayasası yüzde 92 oyla kabul edildi. Yüzde 92 halk 1982 Anayasası'na evet dedi. Olağanüstü kurallar vardı. Demokrasi askıdaydı, şimdi yine demokrasi askıda. Hangi demokrasiden söz ediyoruz biz. Hapishanelerinde 146 gazetecinin tutuklu olduğu bir ülkede demokrasiden söz edebilir miyiz? Birbirimizi kandırmayalım. Türkiye bu kafayla giderse ve bu kafayla yönetilirse çok daha büyük sorunlara gebe olur Türkiye' değerlendirmesinde bulundu.

'Ama öyle milletvekilleri var ki teklifi görmeden boş kağıda imza atıyorlar'
Meclis Genel Kurulunda teklifin 330'u bulabileceğini düşünüp düşünmediği sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, milletvekillerinin kendi iradesinin her milletvekili sandığa giderken ülkeyi düşünmek zorunda olduğunu ifade ederek, 'Ama öyle milletvekilleri var ki teklifi görmeden boş kağıda imza atıyorlar. Bu boş kağıda imza atan milletvekilleri akıllarını kime kiraya verdiler? Boş kağıda neden imza atarlar. Milletvekili kendi geleceğini bir kişiye ipotek etmiştir. Eğer boş kağıda imza atan bir milletvekili 'ben imza atmazsan bu boş kağıda önümüzdeki seçimlerde üstüm çizilir' kaygısı içinde imza atıyorsa ona milletvekili de denmez. Bu boş kağıdı imza atanlar yarın referandum olduğunda millete ne diyecekler,'sizde gözünüzü kapatın imza atın' diyecekler. Bırakın Türkiye'yi başkaları düşünsün siz kendi keyfinize bakın gidin 'evet' oyunu kullanın diyecekler. Türkiye'nin geleceği konusunda emin olan ciddi kaygılarım var. Sokaktaki vatandaş aynı kaygıları taşıyor' dedi.

'Çok basit, parlamenter demokratik sistemimi istiyoruz yoksa işlevi olmayan, yargının bütün güçlerin tek kişinin elinde toplandığı bir sistem mi istiyoruz'
Halka sistem değişmemeliyi CHP'nin nasıl anlatacağı sorusuna Kılıçdaroğlu, 'Çok basit, parlamenter demokratik sistemimi istiyoruz, yoksa işlevi olmayan, yargının bütün güçlerin tek kişinin elinde toplandığı bir sistem mi istiyoruz. O sisteme diktatörlük diyoruz. Bunun örnekleri Hitler'dir, Mussolini'dir. Önce bir metin çıkacak onu görmeden bir şey söylemiyoruz ama başkanlık sisteminin öngörülen yasama, yargı ve yürütmenin ayrışmadığı bir sistem Türkiye'yi felakete götürür. Bu tarihte onlarca, yüzlerce örneğini gördüğümüz uygulamalara Türkiye'yi sürüklemiş olur' açıklamasında bulundu.