FETÖ terör örgütünün 15 Temmuz darbe girişimi ardından alınan OHAL kararının, bitiminin ardından 3 ay daha uzatılacağı bildirildi. OHAL, 19 Ekim'den itibaren 3 ay daha uzatılacak.

Numan Kurtulmuş açıkladı

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Bakanlar Kurulu kararıyla OHAL'in 3 ay daha uzatıldığını söyledi.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde toplanan Bakanlar Kurulu sonrasında açıklama yapan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, MGK'nın tavsiye kararına uyularak OHAL'in 90 gün süreyle uzatıldığını açıkladı.

OHAL'in uzatılması tavsiye kararının Bakanlar Kurulu'nda ele alındığını açıklayan Kurtulmuş, 'Halen devam etmekte olan, 21.08.206 tarihinde yürürlüğü giren ve 19 Ekim'de sona erecek olan 90 günlük OHAL'in uzatılması ve 19 Ekim günü saat gece yarısı 01.00'den den itibaren 90 gün süreyle OHAL'in yenilenmesi kararıdır. Bildiğiniz gibi bu yöndeki karar Milli Güvenlik Kurulu'nun geçen hafta Çarşamba günü Beştepe'te yapmış olduğu toplantıda alınan bir tavsiye kararıdır. Bakanlar Kurulumuz da bugünkü 20'inci toplantısında bu tavsiye kararına uyarak OHAL'i üç ay süreyle, 90 gün süreyle uzatma kararını almıştır' dedi.

Belediyelere kayyum ataması

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Bakanlar Kurulu'nun ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Bölücü terör örgütü ile bağlantısı olduğu tespit edilen veya FETÖ ile bağlantısı olduğu belirlenen belediyelere kayyum atanmasına ilişkin sorulan bir soruya Kurtulmuş, şu cevabı verdi:

'FETÖ mensubu olduğu ve özellikle PKK mensubu olduğu için yerlerine vekil atanan 30 belediye vardır. Bu belediyelerin her birisi ya teröre destek verdikleri destek dolayısıyla, bir kısmı da FETÖ örgütü ile irtibatları dolayısıyla görevden alındılar. Eğer ihtiyaç duyulursa terör örgütleri ile herhangi birisiyle irtibatlı olduğu ortaya konulan gerçek olduğu bilinen ve eldeki somut deliller ile değerlendirmesi yapılan belediye başkanları hakkında da gerekli kararlar alınır. Bu Türkiye'nin teröre karşı vermiş olduğu mücadelenin tabi sonucudur. Devletin vermiş olduğu imkanlar ile milletin vermiş olduğu oylarla iktidara gelen bir belediye başkanının, elindeki kamyonu veya iş makinasını çukur açmak için kullanması hangi ülke için kabul edilebilir bir durumdur. Bombaların, belediyeye ait araçlarla yada belediyenin taşeron firmalarının araçlarıyla taşınması hangi demokratik ülkede kabul edilebilir. Bunlar zorunluluk çerçevesinde alınmış kararlardır. Başka zorunluluklarda ortaya çıkarsa bu kararları almakta da hükümetimiz terörle mücadele bakımından asla tereddüt etmez. Aksi taktirde siz bir taraftan terörle mücadele edeceksiniz bir taraftan da kamu imkanlarını kullanan bir takım kuruluşların teröre destek vermesine göz yumacaksınız. Bu birbiri ile çelişen iki farklı tavır olur.'

İstihbarat birimleri ile ilgili çalışmaların devam ettiğini sözlerine ekleyen Kurtulmuş, 'Türkiye'de bu konu belli bir noktaya geldiği takdirde Bakanlar Kuruluna gelir. Bunun kararı alınır ve kamuoyu ile bunlar paylaşılır' diye konuştu.

Yozgat'taki içkili mekan tartışması

Bir basın mensubunun, 'Yozgat valiliği içkili mekanların kapatılması ile ilgili karar aldı. Bu konu Bakanlar Kurulu'nda görüşüldü mü?' sorusuna Kurtulmuş, 'Bu konu gündeme gelmedi. İçişleri Bakanlığı bu konu ile ilgili gerekli çalışmaları yapar' yanıtını verdi.

Şehir efsanesi

14 Temmuz'da darbeden bir gün önce Putin'in özel temsilcisinin Türkiye'de yaptığı bazı görüşmelerde, TSK içinde bir kıpırdanmanın olduğunu bildirdiği iddialarının sorulması üzerine Kurtulmuş, '15 Temmuz'dan sonra çok sayıda şehir efsanesi üretildi. Bu söylediğiniz de onlardan bir tanesidir' yanıtını verdi.

7 Alman vekilin İncirlik ziyareti

7 Alman vekilin İncirlik ziyareti ile ilgili ise Kurtulmuş, 'İncirlik Üssü, Türkiye'ye ait bir üstür. Tamamıyla milli bir askeri üstür. Buranın nasıl kullanılacağı Türkiye'nin emir komutası içerisinde belirlenmiş bir husustur. Türkiye, gerek NATO kapsamındaki anlaşmalar gerekse de ikili anlaşmalar neticesinde bazı ülkeler buradaki üsten, Türkiye'nin vermiş olduğu izin çerçevesinde yararlanabilir. İncirlik'te Alman askerleri de var. Alman askerleri de karşılıklı anlaşmalar ve NATO çerçevesinde İncirlik'te bulunuyorlar. Türkiye'nin vermiş olduğu bu izin tamamen Alman yetkililerin Alman askerleri denetlemesi ile ilgili bir meseledir. Bunun üzerinden de bazılarının yanlış bazı kanaat ve yorumlar ile kamuoyunu meşgul etmesini asla istemeyiz. Alman yetkililer gelip İncirlik'teki Türklerin yönetiminde olan İncirlik Üssü'nü denetliyor değillerdir. Burada tamamiyle kendi askerleri ile onların denetlenmesi ile ilgili almış oldukları bir karardır. Türkiye'de ikili anlaşmalar gereği buna müsaade etmiştir' ifadelerini kullandı.

Başika'daki Türk askeri varlığı

Türkiye'nin Başika kampına asker sevkiyatı yaptığı iddialarına ilişkin bir soru üzerine Kurtulmuş, iddiaları yalanlayarak, 'Musul operasyonu ile ilgili tavrımız açıktır. Türkiye'nin Başika'daki varlığının Musul operasyonuyla hiçbir ilgisi yoktur. Türkiye orada peşmergelerin ve özellikle Musul'un kurtarılmasıyla ilgili yerel güçlerin isteği doğrultusunda oradadır. Bildiğiniz gibi hem peşmergelere hem oradaki yerel unsurlara uzunca bir süredir Türkiye Başika'da eğitim vermektedir. Dolayısıyla bunu Musul'un kurtulması meselesinden ayrı görmemiz lazım. Türkiye'nin oradaki muhtemel bir operasyonla ilgili görüşünü de paylaştım. Türkiye operasyonlarında PYD/YPG unsurlarının 'DEAŞ'ten buraları kurtarıyoruz' diye kullanılmasına tamamen karşıdır. Musul, Irak'ın en önemli şehirlerinden biridir. Musul'un çok etnik bir yapısı var. Geleneksel olarak Araplar'ın, Türkler'in, Kürtler'in olduğu bir bölgedir. Bütün bu unsurlardan oluşacak olan yerel unsurların merkezde olduğu bir operasyon ancak sonuç verir. Aksi halde burada başka unsurlarla, Musul'la dokusu uyuşmayan bir takım başka terör gruplarını Musul'a götürüp operasyonun bir parçası haline getirmek asla operasyonun başarı sağlamasına katkı sağlamaz. Böyle bir durum Musul operasyonunun başarısızlığını ortaya koyar. Türkiye bu tezlerini açıkça Amerikalılar ve ilgili diğer ülkelerle de paylaşıyor' açıklamalarında bulundu.

'KHK çıkarma yetkisi OHAL kapsamında bütünüyle hükümete aittir'

Kurtulmuş, 'Meclis'te dört partinin katılımıyla Kanun Hükmünde Kararname Komisyonu kuruldu. Bu komisyonun çalışma kapsamı nasıl olacak?' yönündeki soruya, 'KHK çıkarma yetkisi OHAL kapsamında bütünüyle hükümete aittir. Bizim burada yapmak istediğimiz eğer diğer partilerin bu konularla ilgili görüşleri, tespitleri varsa bunların bildirilmesidir. Bu sürecin daha düzgün, daha işbirliği içerisinde yürütülmesini temin etmektir. Bu bir yetki devri değildir. Yetki tamamen hükümetin elinde olan bir yetkidir' cevabını verdi.

TBMM'yi yeni yasama yılında yoğun çalışma günleri beklediğini söyleyen Numan Kurtulmuş, Yenikapı ruhuna değinerek, '15 Şubat tarihinden itibaren Türkiye'de oluşmaya başlayan Yenikapı ruhu dediğimiz milli birlik ve dayanışma ruhunun bu dönemde de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde artarak devam etmesi, siyasi partiler arasındaki görüş ayrılıklarına, fikir ayrılıklarına rağmen milli meselelerin çözümü noktasında ortak hareket edilebilmesi bakımından da önemli bir sınavı vereceğimizi düşünüyoruz. Dolayısıyla temennimiz milli birlik ve dayanışma ruhunun devam etmesidir. Yenikapı ruhunun yeni bir ruh olarak, demokrasi, milli birlik, memleketin sorunlarını diyalogla, müzakere ile çözme yanlısı yeni bir siyaset dili ve üslubunu ortaya koymasını temenni ediyoruz. Ayrıca bu dönemde TBMM'nin hayati önemde meselelerle karşı karşıya olduğunu da ifade etmek isterim. Türkiye bir taraftan terör örgütlerinin bütününe karşı mücadelesini sürdürecek, aynı zamanda Türkiye 2023 ve hatta 2053 hedeflerine ulaşabilmek için yeni bir atılım ruhu ile hareket edecek. Bu atılım ruhunun ortaya çıkacağı yer TBMM'dir. İktidar partisi ile muhalefetiyle, milletin temsilcisi olan 550 milletvekili arkadaşımızın tamamının büyük bir atılım ruhuyla hareket edeceğini ümit ediyoruz. Türkiye terör örgütleriyle mücadele ederken hem demokratik standartları yükseltme konusundaki kararlılığını sürdürecek hem Türkiye'nin ekonomik bakımdan daha ileriye gitmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi üzerine düşen sorumlulukları yerine getirecektir. Bu bakımdan bu Meclis'in hedefi, özellikle bu yılki çalışmalarında hem terörü yok edecek ortamı sağlamak için katkı sunmak hem de güçlü, büyük Türkiye'nin kurulması için üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmek olacaktır' dedi.

'Eylül ayının 10'unda gönderilen dosya ilgili kişinin tutuklanması ile ilgi bir taleptir'

Bakanlar Kurulu toplantısında İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın sunum yaptıklarını kaydeden Kurtulmuş, 'Bu sunumlar çerçevesinde bu 4 bakanlığımızı ilgilendiren, Türkiye'nin gündemini de ağırlıklı olarak işgal eden konular üzerinde çok detaylı konuşmalar, çok detaylı görüşmeler yapıldı. Bu çerçevede İçişleri Bakanlığımız FETÖ, PKK ve DAEŞ başta olmak üzere terör örgütleriyle mücadelede gelinen noktayı bütün teferruatıyla Bakanlar Kurulu'nda takdim etmiş oldu. Bu çerçevede bundan sonraki süreçte personel, teknoloji ve istihbarat bakımından gerekli düzenlemelerin neler olacağı konusundaki görüşlerini paylaştı ve atılacak adımlar üzerinde de Bakanlar Kurulumuzda karşılıklı görüş teatisinde bulunuldu, kararlar alındı. Adalet Bakanlığımız çeşitli konularla ilgili gelişmeleri Bakanlar Kurulu'na taşımıştır. Bunlardan birisi cezaevlerindeki son durumun gözden geçirilmesi, darbecilerin mahkeme süreçleri ile ilgili yargılama süreçleri ile ilgili gelişmelerin paylaşılması ve özellikle de FETÖ lideri Feto'nun Türkiye'ye iade edilmesi ile ilgili olarak bakanlığımızın yapmış olduğu çalışmalar. 15 Temmuz öncesinde 4 dosya Amerika Birleşik Devletleri makamlarına Feto'nun iadesi ile ilgili sunulmuştu. 15 Temmuz'dan sonra da Feto'nun tutuklama talebi ile ilgili olarak hazırlanan dosya Amerikan makamlarına 10 Eylül 2016 tarihinde takdim edildi. Amerikan makamları, e-mail ortamında bu belgelerin alındığını, bu dosyanın alındığını 23 Eylül 2016 tarihinde Türkiye'ye bildirdi. Bizim FETÖ konusundaki tavrımız açıktır, bir kere daha tekrar etmek istiyorum. Türkiye 15 Temmuz'da büyük bir darbe teşebbüsü ile karşıya kalmıştır. Bu toprakların gördüğü en büyük ihanet ile karşı karşıya kalmıştır. Bu örgütünün başındaki kişi Amerika'da Pensilvanya eyaletinde 15 yıldır mukim olan Feto'dur. Bu kişinin Türkiye'ye iade edilmesi ile ilgili olarak Amerikan makamlarının üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi için ilgili görüşmeler yapılıyor, bu konudaki talepler gerçekleştiriliyor. Ama Amerika Birleşik Devletleri ile her alanda stratejik ortak olan bir ülke olarak ve özellikle Suçluların İadesi Anlaşması'nı yapmış olan bir ülke olarak bu karar Amerikan yargısı tarafından verilene kadar adı geçen kişinin Türkiye'ye iade edilmek üzere tutuklanmasını, bulunduğu yerde tutuklanmasını talep ediyoruz. Bu çerçevede son Eylül ayının 10'unda gönderilen dosya, ilgili kişinin tutuklanması ile ilgi bir taleptir ve bu da bizim Amerika Birleşik Devletleri ile Suçluların İadesi Anlaşması'nın 10. maddesinden kaynaklanan bir hakkımızdır. Bu başvurunun da en kısa zamanda karşılanacağını, başvuru ile ilgili olarak adımların atılacağını ümit ediyoruz' diye konuştu.

'PYD'nin Musul ve Rakka operasyonlarında esas unsurlardan birisi olarak görülmesi Türkiye tarafından kabul edilebilir bir husus değildir'

Üçüncü sunumun Dışişleri Bakanlığı ile ilgili olduğunu vurgulayan Numan Kurtulmuş, 'Fırat Kalkanı Operasyonu, Türkiye'nin Suriye'nin bütünlüğünün korunması, Türkiye topraklarının DAEŞ başta olmak üzere PYD ve benzeri terör örgütlerinin saldırılarından korunması ve Suriye'nin kuzeyinde bir terör koridorunun oluşmasını önlemek için yaptığı, milli birlik ve menfaatlerimizi korumak üzere yaptığı, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanarak yaptığı bir operasyondur. Burada ÖSO'nun unsurlarına Türkiye destek vermektedir. Bu çerçevede operasyon bizim açımızdan başarılı bir şekilde devam etmektedir. Operasyonunun ilk günü söylediğimiz kırmızı çizgilerimizin tamamı devam etmektedir. Dolayısıyla Fırat Kalkanı ile ilgili sürdürmüş olduğumuz bu mücadele özellikle DAEŞ ile ilgili bir mücadeledir ve kararlılıkla sürdürülecektir. Bu bölgenin DAEŞ'ten temizlenmesi, bu bölgenin güvenli bölge haline gelmesi ve Cerablus halkının olduğu gibi diğer şehirlerin halklarının da kendi memleketlerinde güvenli bir şekilde geri dönmesini sağlamak öncelikli hedeflerimizdendir. Ayrıca Suriye'de ve Irak'taki DAEŞ'e karşı sürdürülen operasyonlarda Musul ve Rakka ile ilgili muhtemel operasyonlar konusundaki pozisyonumuz da net ve açıktır. Türkiye DAEŞ'in Suriye ve Irak'taki siyasi istikrarsızlıkların ve dağınıklığın bir sonucu olduğunu, sebebi olmadığını başından beri ifade ediyor. Bunun için bu bölgenin bütünüyle terör örgütlerinden temizlenmesi için uluslararası koalisyonla işbirliği halinde her türlü adımı atmaya hazır olduğunu ifade ediyor. Ancak bununla birlikte Türkiye'nin başından itibaren söylediği bir başka husus daha var, Suriye Suriye halkınındır. Bütün Suriye halkları kendi şehirlerinin esas sahipleridir, terör örgütlerinden temizleme bahanesiyle bir başka terör örgütüne bu şehirlerin peşkeş çekilmesini doğru olmadığını Türkiye defaatle dile getirmektedir. Yani Musul ve Rakka operasyonları yapılacaksa bu operasyonlarda mutlaka yerel unsurların o şehrin unsurlarından oluşan mukavemet birimlerinin sahada olması, uluslararası koalisyonun da bu mukavemete destek vermesi meselenin aslıdır. Türkiye bu çerçevede Rakka ve Musul operasyonları ve diğer operasyonların yürütülmesini düşünür ve bu çerçevede de oradan DAEŞ çıkarılırken oraların başka bir terör örgütüne bırakılmasını da asla kabul etmez. PYD'nin Musul ve Rakka operasyonlarında esas unsurlardan birisi olarak görülmesi Türkiye tarafından kabul edilebilir bir husus değildir. Türkiye'nin bu operasyonların içerisinde yer almasının temel şartlarından birisi PYD ve YPG unsurlarının bu operasyonlarda asla yer almamasıdır. Bu da ilgili muhataplarımıza bildirilmiştir' şeklinde konuştu.

'Milli Eğitim Bakanlığımız Ekim ayının 9'unda mülakatla 20 bin öğretmeni daha alacak'

Milli Eğitim Bakanlığı ile ilgili de Bakanlar Kurulu'nda bir sunum gerçekleştirildiğinin altını çizen Kurtulmuş, 'Milli Eğitim Bakanlığımızın Ekim ayının 9'unda mülakatla 20 bin öğretmeni daha alacağını burada bir ülke olarak ifade etmek isterim. Bu öğretmen kardeşlerimizin özellikle kalkınmada birinci derecede öncelikli bölgelere atanacağını söylemek isterim. Geçen yıl Şubat ayında 30 bin öğretmen Milli Eğitim Bakanlığı'na alınmış ve onların geçiş süreçlerindeki eğitimleri tamamlanmıştır. 31 öğretmenimiz de bu ders yılı itibariyle Milli Eğitim'in esas kadrosuna geçmiştir. Böylece bu 20 bin kişiyle birlikte de 50 bin yeni öğretmenimizin Milli Eğitim Bakanlığı kadrosuna geçeceğini sizlerle paylaşmak isterim' açıklamasında bulundu.