Unutmayalım,

bu ikinci oldu...
Birincisinde şehrin bir bölümüne
doğalgaz verilmemişti. İkincisinde ise
bütün Samsun
perişanlık yaşadı...
Hastaneler, oteller,
alışveriş merkezleri, restoranlar,
işyerleri ve evler...
Günlerden
cumartesi
olmasaydı,
kamu kurum ve kuruluşlarındaki
trajikomik durum
ile "Bu çağda bu manzara"
manşetleriyle
tarihe geçerdik...
Düşünsenize; palto ve mantolarla
çalışan memurlar,
elektrik sobasıyla ısınan personel,
kapıda odun yakan
güvenlikçiler...
Dün Vali İbrahim Şahin'in
açıklamasında
doğalgazın kademeli olarak
verileceğini öğrendim. Sevindim. Çünkü,
en az 3 gün doğalgaz verilemeyeceği
söyleniyordu. Ekipler, iyi çalışmış demek ki...
Vali Şahin, asıl meseleye de
değinmeden geçmemişti
açıklamasında...
Samsun'u
felç eden bu sorumsuzluğun
"Hesabını soracağım"
diyordu...
Hani, birinci olayda
doğalgaz ana hat borusunun
fore kazık makinesiyle
patlatılması
kazaen oldu...
Olur elbette... Sorun yok!..
Ancak, ikincisine ne demeli?..
Doğalgaz borularının
nereden ve kaç metre derinlikten
geçtiği belli. Boruların çevresi korunaklı
ve renkleri dikkat çekici...
Planlama yapılmadı, diyelim...
Gece geç vakitte çalışılıyordu,
onu da kabul edelim...
Peki, bu makineyi kullanan
operatör ve onun
yardımcısı,
delicinin
sert bir cisme rastladığını da
mı anlamadı?..
Nereden bakarsak bakalım,
sorumsuzluğun daniskası var orta yerde...
Bizi bu çaresizliğin içine sürükleyenler,
hesap verecek elbette...
Ne var ki, ben bu olayın
işyimser yanını da
görenlerdenim...
Bizim nesil, doğalgazlı ve klimalı
evlerde büyümedi. Bir sobanın
başındaydı bütün her şey...
Yeni nesil, yokluğun
ne demek olduğunu da
bir nezbe gördü sanırım...
Bu yoklukta,
bizler de tüpgaz kuyruklarını
hatırlayarak,
"Ne günlerdi" diye
nostalji yaptık...