Bilecik Belediyesi Şeyh Edebali Kültür ve Kongre Merkezinde gerçekleştirilen buluşmaya Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Hüseyin Yayman, Star Gazetesi Yazarı Halime Gökçe, Sivil Toplum Dayanışma Platformu Yönetim Kurulu üyesi aynı zamanda programın moderatörü Mehmet Şahin, Emekli Diplomat ve Yazar Akın Özçer ile Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Yardımcı Doç. Dr. Hüseyin Aykut konuşmacı olarak katıldı. Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başlayan programa Bilecik protokolünden Bilecik Belediye Başkanı Selim Yağcı, Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Taş, Bilecik Giyim Mensucat Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Haşim Balcı, AK Parti İl Başkanı Fikret Karabıyık, ilçe belediye başkanları, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile çok sayıda vatandaş iştirak etti.
Programda konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Yardımcısı Hüseyin Yayman, Türkiye'nin çok önemli bir yol ayrımında olduğunu belirtti. Yayman, 'İnşallah güzel günler göreceğiz. Hani o şair var ya 'Güzel günler göreceğiz çocuklar. Motorları maviliğe süreceğiz' diyen şairin lafıyla inşallah Türkiye'miz 2023'e, 2053'e, 2071'e Bilecik'ten başlıyoruz. Bu çok önemli. Çünkü burası imparatorluğun tohumlarının atıldığı, 'İnsanı Yaşat ki Devlet Yaşasın' diyen Şeyh Edebali'nin şehri. Ben size Cumhurbaşkanlığı sistemi iyidir, kötüdür, faziletleri şunlardır, faydaları bunlardır anlatmayacağım. Ben size mevcut durumun bir fotoğrafını çekeceğim' ifadelerini kullandı.

'Çok kararlıyız, bu konuda çok inançlıyız inşallah'
Bakan Yardımcısı Hüseyin Yayman, 'Biz bir daha Türkiye'de inşallah başbakanlar idam edilmesin, bakanlar idam edilmesin diye bir sistem değişikliğini savunuyoruz' diyerek, şöyle devam etti:
'Bu fotoğrafı unutmayınız lütfen. Yassıada'da illegal bir çete tarafından yargılanan başbakanımız Adnan Menderes'in fotoğrafı. Türkiye'de 10 yılda bir darbe oluyor. Biz çok partili hayata 1950 yılında girdik. 1950 ile 60 yılları arasında Demokrat Parti vardı. 10 yılın sonunda 27 Mayıs 1960 darbesi oldu. Tüm kötülüklerin anası olan ve masum başbakanımızı idam eden bu darbe. Daha sonra 12 Mart darbesi oldu. 10 yıl sonra 12 Eylül darbesi oldu. 16 yıl sonra 28 Şubat darbesi oldu. Yetmedi 17 Nisan'da e-bildirisi oldu. Yetmedi hain FETÖ'cü namussuz ve alçak FETÖ'cü darbe girişimi oldu. Çok dertliyiz kardeşlerim çok dertliyiz. Bu sistemi savunanlara şunu soruyorum. Siz neyi savunduğunuzun farkında mısın? Her 10 yılda bir darbelere kapı aralayan, siyaseti değersiz hale getiren, siyasetçiyi cuntacı haline getiren bir sistem var Türkiye'de. Biz bu sistemin artık değişmesini istiyoruz. Kim ne derse desin milletin dediği olacak 16 Nisan'da. Çok kararlıyız, çok bu konuda inançlıyız inşallah. Millet ne derse o olacak. Türkiye'de sistemin bilançosu bu. Türkiye'de 1950 ile 2017 arasında Türkiye'de büyük bir istikrarsızlık vardı. Türkiye'de büyük siyasi krizler oldu. Ekonomik krizler oldu, toplumsal krizler oldu. Türkiye'de sistemin ana fikri şuydu. Her şeyi unutsanız bile lütfen şu cümleyi unutmayın.'

'Biz bürokratik cumhuriyetten artık sıkıldık'
Türkiye'de sorun çözen bir sistem değil sorun üreten bir sistem var olduğunu öne süren Hüseyin Yayman, 'Türkiye maalesef bu askeri darbelerde 500 milyar dolar kaybetti. Her darbenin Türkiye'ye çok ciddi bir ekonomik maliyeti oldu. Her darbe Türkiye'deki kutuplaşmayı, kamplaşmayı daha da arttırdı. Her darbe demokrasiyi yeniden tasfiye etti. Her darbe bu milletin demokrasiyle buluşmasına mani oldu. Demokrasinin kurumsallaşmasına mani oldu. Her darbe Türkiye'de bürokratik Cumhuriyeti yeniden inşa etti. Her darbe cumhuriyetin demokratikleşmesinin önüne yeni bir set çekti. Onun için biz diyoruz ki bu sistem değişmelidir. Biz bürokratik Cumhuriyet'ten artık sıkıldık. Biz Türkiye'de demokratik bir Cumhuriyet istiyoruz. Milletin dediği olsun söz de karar da yetki de inisiyatif de milletin olsun istiyoruz. Millet artık hakem olmaktan çıkıp özne haline gelsin. Milletin hükumeti kurulsun istiyoruz. Şimdi bu Cumhurbaşkanlığı meselesinin ya da başkanlık meselesini ilk defa burada çok değerli konuşmacılar da ifade ettiler sanki Recep Tayyip Erdoğan kendi şahsı için istiyor diyorlar. Biz Recep Tayyip Erdoğan'ı seviyor olabiliriz. Bu başka bir mevzu fakat Recep Tayyip Erdoğan dediğiniz o şahıs ve bu parti 5 tane genel seçim, 3 tane yerel seçim, 2 tane referandum, 1 tane de Cumhurbaşkanlığı toplam 11 seçim kazandık. 11 seçim kazanmış ve son seçimde yüzde 52 oy almış bir liderden bahsediyoruz. Bir dünya liderinden bahsediyoruz. Onun için bu sistemin adı parlamenterizm olmuş, Cumhurbaşkanlığı olmuş, başkanlık olmuş bunlar teferruattır' dedi.

'Bu mesele milletin meselesi'
Türkiye bir kez daha yazar kasa fırlatma krizi, bir kez daha anayasa kitapçığı fırlatma krizi yaşamasın diye bu sistemin değişmesi gerektiğini anlatan Bakan Yardımcısı Yayman, şöyle konuştu:
'Özal'la Mesut Yılmaz aynı partideydi sorun çıktı. Tansu Çiller'le Süleyman Demirel aynı partideydi. Biri başbakan biri cumhurbaşkanıydı sorun çıktı. Süleyman Demirel şunu söyledi. 'Eğer kadın olmasaydın seni camdan aşağı atardım.' Ahmet Necdet Sezer'i Bülent Ecevit Cumhurbaşkanı yaptı. Hatta bir parti, bir bakan nankör kedi dedi ona sorun çıktı. Türkiye'de kişilerden bağımsız, partilerden bağımsız bir sistem sorunu çıktı. Bunu böyle bileceğiz ve herkese anlatacağız. Bu mesele AK Parti meselesi değil. Bu mesele milletin meselesi. Bu mesela bizim meselemiz, Türkiye'nin meselesi. İşte 3 Kasım 2002 sessiz devrimin başladığı dönem. Yol yapıldı, köprü yapıldı, memlekette barajlar yapıldı. 3. Havalimanı, Kanal İstanbul çok şey yapıldı. En önemlisi şu oldu biz artık milletçe, dünyanın mazlum devletlerinin yanında olan bu devlet bu aziz millet, bu necip millet şunu söyledi. 'Evet biz başarabiliriz. Biz yapabiliriz.' Tayyip Erdoğan'ın bu millete sağladığı en büyük avantaj biz yapabiliriz oldu. Onun için AK Parti sadece Türkiye'nin siluetini değiştirmedi. Siyasetin karar alma mekanizmasını değiştirdi. Türkeş, Erbakan, Demirel, Özal ve Erdoğan hepsi başkanlık sistemini istedi. Hem de 50 yıldır.'
Dünyada başkanlıkla yönetilen ülkelere de değinen Hüseyin Yayman, şunları da kaydetti:
'Hani sadece Tayyip Erdoğan istiyordu? Hani Tayyip Erdoğan diktatör olmak için istiyordu? Allah sizi ıslah etsin. Mesela Tayyip Erdoğan meselesi değil, mesele Türkiye meselesidir. Mesele sistem meselesidir. Elinizi vicdanınıza koyun torunlarınızın da geleceği için bu sisteme evet diyin. Başkanlık sistemi 21'inci yüzyılda bize 'Güçlü Bir Türkiye' getirecek, istikrarlı bir yönetim getirecek. Hızlı kararlar almaya, aşırılıklara, kimlikçi siyasetçilere, Aleviciliğe, Kürtçülüğe, zıtlaşmalara fırsat vermeyen bir uzlaşma kültürünü getirecek. İnşallah 21'inci asrın Türkiye'nin asrı olması için başkanlık sisteminin olması lazım. Demokrasi ve refahın büyüdüğü, evrensel ölçekte bir düzenin olduğu, Türkiye'nin dünya baltasının IMF'nin kapısında muhtaç hale gelmediği bir Türkiye için sistem değişikliğine evet diyoruz.'
Öte yandan, programın sonunda halkın sorularını cevaplandıran Bakan Yardımcısı Yayman ve katılımcılara plaketler takdim edildi.

Bakan Yardımcısı Hüseyin Yayman: