Fatih Aktaş'ın sunduğu Gençlerle Büyük Buluşma programında Mahir Ünal, AK Parti'nin 14 yıldır vesayet odakları ile mücadele ederek bugünlere geldiğine dikkat çeki ve '411 el kaosa kalktı, genç subaylar rahatsız; gibi manşetleri gençler pek hatırlamaz. Ama bizim gençliğimiz hep bunlarla geçti. Türkiye'de demokratikleşme mücadelesi, bir demokrasi ve siyasal kültürün oluşması için verilen mücadele bizi bugünlere getirdi. Ayrıca 16 Nisan Süreci'nin de kıymetini hem hatırlattı hem de artırdı' dedi.
'MANŞETTEN AYAR VERMEK, KÖTÜ HATIRA'
'Karargâh Rahatsız' manşetini kötü bir hatıra olarak yorumlayan Ünal, Sayın Başbakan'ın dediği gibi; biz siyasiler kendi seçim bölgelerimizde çalışıyoruz. Her bir siyasetçi, Türkiye'nin dört tarafında toplumsal ihtiyaçları, kamuoyu taleplerini ve bizim ne yapacağımızı anlatarak oy alıyoruz, seçiliyor ve Ankara'ya geliyoruz. Ankara'ya geldiğimizde ise bir takım elit ortaya çıkıyor ve diyor ki; 'Bir dakika, siz seçildiniz; ama kararları biz veririz.' Biz AK Parti iktidarları olarak 14 yıldır bu vesayet odakları ile mücadele ediyoruz. Bu kimi zaman askeri vesayet oldu, kimi zaman yargı vesayeti; kimi zaman da böyle medya vesayeti olarak ortaya çıktı. Bütün bu vesayet odaları 14 yıldan beri, 'Her ne pahasına olursa olsun AK Parti'den kurtulmalıyız' düşüncesi ile hareket ediyor. Cumhuriyet Mitingleri de gördük, 'Ordu göreve' pankartları da yaşadık. Yani aslında her şey, biz yaşarken oldu. Biz 'kapatma davaları' gördük. '27 Nisan e-muhtıra' gördük. Gezi'yi gördük, 17-25 Aralık'ı gördük. En son bir de 15 Temmuz'u gördük' ifadelerini kullandı.
'BİZ RAHATSIZLIKLARIMIZI SÖYLERSEK, EZİLİRLER'
Bütün bu mücadele, aslında 'Devleti kim yönetecek' sorusunun cevabı niteliğinde… Yani; devleti milletin kendi eli ile seçtiği temsilciler mi yönetecek, yoksa kendisini devletin sahibi olan gören elitler mi yönetecek? 'Karargâh rahatsız' manşeti de bu mücadele içinde kötü bir hatıra olarak ortaya çıktı. Hepimize, eski ve hatırlamak istemediğimiz pek çok şeyi yeniden hatırlattı. Sayın Başbakan da sayın Milli Savunma Bakanı da buna gerektiği gibi cevap verdi. Cumhurbaşkanı, başkomutandır. Bu ülkenin siyasi olarak bir başbakanı vardır, bir savunma bakanı vardır. Bütün bunlar varken, siyasi irade varken; birilerinin de çıkıp 'Karargâh rahatsız' demesi kadar rahatsızlık verici başka bir şey olamaz. Hele hele 15 Temmuz'u yaşamış bu millete, gençlere biri kalkıp da neyin rahatsızlığından bahsediyorlar? 15 Temmuz-16 Temmuz günleri bizim yaşadığımız rahatsızlıkları biz dile getirecek olursak; altında ezilirler.
'BİZ HİÇBİR ZAMAN DEVLETİMİZE KÜSMEDİK'
Ünal, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın belediye başkanlığı döneminde mahkûm edildiği Pınarhisar Cezaevi'ne giderken söylediği sözü hatırlattı ve 'Biz AK Parti olarak her zaman şunu yaptık; biz hiçbir zaman devletimize küsmedik. Sayın Cumhurbaşkanı, belediye başkanlığı yaparken; bir şiir okuduğu için Pınarhisar Cezaevi'ne konuldu. Hüküm giymeye giderken; kullandığı bir cümle var: 'Ben devletime asla küsmem.' Biz de her zaman mücadelemizi demokratik siyasetin çizdiği zeminde verdik' diye konuştu.
'SANDIKTAN ÇIKANIN KARŞISINDA KONUŞACAK GÜÇ YOKTUR'
Mahir Ünal, sözlerini, 'Bizi sistem dışına itmek istediler. Marjinalleştirmek istediler. Ama biz her zaman meşru zeminde kaldık, siyasetin zemininde kaldık ve biz millete inandık. Sandıktan çıkarak buraya geldik. Sandıktan çıkanın karşısında konuşacak hiçbir güç yoktur. Tek bir güç vardır; o da sandığın sahibidir. Millet ancak kendi temsilcisine ayar verebilir. Bizim hesabımızı ancak millet görebilir. Onun dışında birilerinin rahatsızlık duyması, birilerinin eski, kötü alışkanlıklarını tekrar hatırlamış olması, bizim yeniden onlara bir gerçeği hatırlatmamız gerektiği anlamına geliyor' şeklinde devam etti.
'MİLLET HAİN İLE ADİL OLANI HER ZAMAN AYIRMIŞTIR'
'Millet olarak ordumuz ile alakalı bir sorun hiçbir zaman yaşamadık' diyen Ünal, 'ama' vurgusuyla sözlerini şöyle tamamladı: 'Hep birileri ordu ve karargâh adını kullanarak seçilmişlere parmak salladı. Ordu içinde birileri, 1960 Darbesi'ni yaptı, yine birileri 12 Mart Muhtırası verdi. 1980 Darbesi de birileri tarafından yapıldı. 'Bin yıl sürecek' diye kurguladıkları; 28 Şubat mesela… Ama bu millet, her zaman sabırla ak ve kara olanı birbirinden ayırdı. Ordusuna hiçbir zaman düşman olmadı. Ama ordu içinde kendisine karşı bir takım hesap içine giren, tavır alanları da her zaman temizledi. Bu millet Kenan Evren'in yargılandığını gördü. Bunu sabırla yaptı. 12 Eylül'cülerin, 28 Şubat'çıların ne hâle düştüklerini hepimiz gördük. 15 Temmuz'da da bu millet bu defa, bizzat kendi eliyle, ordu içindeki asker kıyafeti giymiş alçakları çekip aldı. O yüzden biz, toplum olarak hiçbir zaman ordu ile karşı karşıya gelmeyiz. Bizim nezdimizde ordu, peygamber ocağıdır. Orada bizim evlatlarımız var. Onların görevi de bizi korumaktır. Türkiye'nin güvenliğini sağlamak için bugün El Bab'da savaşan Mehmetçikler gibi… Millet her zaman hain ile adil olanı birbirinden ayırmıştır.'