Farklı kültürlerde

yetişen insanlar,
dostluklarda ortak bir çizgiyi
bulamıyorsa,
iki taraftan biri
baskın olmaya
çalışıyor ve
çatışmaların fitili de
böyle ateşleniyor...
Rüya gibi başlayan
ve evlilikle
sonuçlanan aşklarda,
bir zaman sonra
o ortak çizgiyi
bulmak yerine
baskın olma
dürtüsü öne çıkınca
yuvalar çatırdıyor...
Atalarımız ne güzel de söylemiş,
"Davul dengi dengine vurur" diye...
Hadi, lafı uzatmayayım da
"Babam haklıymış" öykümle
sizi baş başa bırakayım...


* * *

Ziya, arkadaşları arasında hem yakışıklı hem güçlü hem de cesaretli
bir delikanlıydı. Arkadaşları, hep okuldandı ve zengin çocuklarıydı. Babası Mustafa Bey,
bir devlet bankasında
memurdu. Annesi Zekiye Hanım da
ev kadınıydı. Mustafa Beyin
maaşı yetişmediği için
Zekiye Hanım, örgü makinesinde
komşulara kazak,bere, atkı gibi
şeyler örerek geçimlerine
katkı veriyordu. Oturdukları ev,
Zekiye Hanımın babasından kalmıştı.
Ziya'nın büyük harcamaları olmasa,
gecenin geç vakitlerine
kadar örgü örmek zorunda
kalmayacaktı. Akşam yemeğinde
olağanüstü bir durum yoksa,
birarada olunurdu.
O akşam, yine
birlikte sofradaydılar. Mustafa Bey,
yorgunluktan neredeyse sofrada
uyuyakalacaktı. Ziya, "Biz yarın arkadaşlarla
dağda kamp yapacağız. Bana 200 lira lazım" deyince,
Mustafa Bey irkildi. "Ne, 200 lira mı?" dedi. Ziya, "Evet baba" diye karşılık verdi.
Mustafa Bey, oğlunun yine zengin arkadaşlarıyla
birlikte olacağını anlamıştı. Ünlü işadamı Şevket Beyin kızı Büşra ile
olan arkadaşlık ilişkilerini biliyordu. Oğluna her zamanki
sözünü bir daha hatırlattı: "Oğlum, davul dengi dengine vurur"
Lise son sınıf öğrencisi olan Ziya,
babasının bu sözüne çok gıcık oluyordu. "Ne demekti, şimdi bu?" Babasına
adeta isyan ederek, "Baba, her zaman aynı sözü söylemek zorunda mısın?"
diye çıkıştı. Zekiye Hanım, oğluna işaret etti o sırada. "Tamam, ben vereceğim" der gibi. Ziya sustu. Babası da
yatak odasına çekildi. Ana-oğul, Mustafa Bey duymasın diye,
sessizce konuşmaya başladı. Annesi, bu parayı vereceğini söyledi.

Aradan aylar geçmiş, Ziya liseyi bitirmişti. O yaz her gün Büşra ile birlikteydi. Ziya'nın masrafları da artmıştı. Çünkü, kız arkadaşının kendi yanında ödeme yapmasına asla izin vermiyordu. Delikanlılıkta, kadına para verdirmek yakışır mıydı? Büşra, Ziya'nın giyiminden kuşamına kadar her şeye müdahale etmeye başlamıştı. En pahalı giysileri ona aldırıyordu. Gidecekleri her yer, Büşra'nın tercihiydi. Ziya, zaman zaman bu duruma içerlese de
sesini çıkarmıyordu. Ziya'nın babasıyla da arası açılmıştı. Zekiye Hanım, biricik oğlunun kız arkadaşı karşısında mahcubiyet yaşamaması için sabahlara kadar çalışmaya başlamıştı.
Üniversite sınav sonuçlarının açıklandığı gün, Ziya büyük sevinçle telefonla Büşra'yı aradı. Ankara Siyasal Bilimler Fakültesi'ni kazandığını söyledi. Büşra'nın puanı ise Kuzey Kıbrıs'taki bir özel üniversiteye girmeye yetiyordu ama babası onu Amerika'da okutacaktı. Bu sözleri duyduğunda, Ziya'nın dünyası yıkıldı adeta. Büşra, "Üzülme aşkım. Seni seviyorum" dedi. Ziya, bitkin bir biçimde,"Ben de" dedikten sonra telefonu kapattı.

Yıllar geçmişti. Ziya, kaymakamlık sınavına girmiş sonuçları
bekliyordu. Büşra, California Üniversitesi'nde Uluslararası Halkla İlişkiler Bölümü'nde master yapmaya karar vermişti. Ziya, Büşra'nın Amerika'da kalacağını anlamıştı. Büşra, "Sen de Amerika'ya gel" dedi. Ziya,
gerçekleşmesi mümkün olmayacak bu teklif karşısında sustu. Büşra, Amerika'da akademik bir kariyer yapmak istiyordu.
Ziya, kaymakamlık sınavında sözlüden de geçmiş,
ataması Samsun Valiliği'ne kaymakam adayı olarak yapılmıştı. Büşra'yı bir kere daha aradı. Atamasının yapıldığını
söyledi. Büşra, "Sen Samsun'da kalsan iyi de. Oradan, hangi küçük ilçeye atanacaksın kim bilir?" dedi. Ziya, bu sözlerdeki aşağılayıcı tavır karşısında üzüldü. "Öyle mi?" diyebildi ve telefonu Büşra'nın yüzüne kapattı.
Morali çok bozuktu. O gün eve erken gitti. Babası henüz gelmemişti. Annesiyle dertleşti. Ana-oğul birbirine sarılarak ağlaştı. Annesi, "Oğlum, sana kız mı yok? İleride vali olacaksın. Boşver üzülme" diyerek,
oğlunu teskin etmeye çalışırken, kapı zili çalmıştı. Gelen Mustafa Beydi. Yine yorgun görünüyordu. Ziya, ilk kez babasının o haline acıdı. Büşra için ne çok kırmıştı bu adamı. Bazen onunla konuşmadığı günler bile olmuştu. "Zavallı babam. Sana ne yanlışlar yapmışım" dedi içinden. Yüreği paramparça idi. Ziya, ilk kez babasını kapıda karşılamıştı. Terliklerini verdi. Mustafa Bey, oğlundaki bu değişikliğe bir anlam verememişti. "Koskoca kaymakam oldu, değişti elbette" diye düşündü. Bu arada, babasına sımsıkı sarılınca, hepten şaşırdı. Zekiye Hanımla göz göze geldi. Eşinin gözleri buğuluydu. Bir şeyler olmuştu, ama neydi?..
Mustafa Bey, salona girdiğinde, Ziya babasının ellerine sarıldı. "Affet babacığım beni" dedi. "Çok haklıymışsın. Davul dengi dengine vururmuş."

* * *
Bugününüz dünden daha iyi olsun. sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle...