Güvensizliğin
had safhaya
ulaştığı
bir yerde,
sevgi ve saygıyı
aramak;
milli ve manevi değerleri
yüceltmek
zordur...
Değerler manzumesinin
vazgeçilmezlerinin
bilinçli olarak
yozlaştırılmak istenmesiyle
başlayan
bu süreç
içinde estirilen
ekonomik, sosyal ve kültürel
yalan fırtınalarının
hedefi;
dayanışma ve paylaşma
duygularıyla
tasada ve kıvançta
bir olma
hasletidir...
Yani, o yalanlarla
birlik ve beraberliğimize
nifak tohumları
serpiştirilmektedir...
Geçmişte yokluklar
vardı ama
birbirimize bağlıydık...
Ailelerin
çocuklarına
ilk öğrettiği şeylerden
biri, "Sakın yalan söyleme"
idi...
Bu tembihin
hem dini
hem de
sosyolojik bir nedeni
vardı. Yalan söylemek,
günahtı. Aynı zamanda da
yalan söyleyenler, toplum içinde
itibarsızdı...
Yalan söyleyen
birinin, her türlü
kötülüğü kolayca yapacağı
inancı hakimdi...
Çocukluk yıllarımızda,
yalan üzerine
yazılmış öyküler
okur ve dinlerdik...
Mesela, yalanın büyük felaketlere
yol açacağını anlatan en güzel öykülerden biriydi,
"Yalancı çoban"...
Güvensizliğin
temel nedenlerinden
biri olan yalanın,
toplumun
milli ve manevi değerlerinin
yozlaştırılması
hedefinde
bir "katalizör"
gibi kullanıldığını
göremezsek,
"yandık" demektir...
Hangi etnik
kökenden olursa olsun,
bu topraklarda
doğmuş büyümüş,
ekmeğini yemiş, havasını teneffüs etmiş,
yine bu topraklarda
en sevdiklerini
kaybetmiş
herkes,
birliğimiz ve dirliğimize
kurulan
bu kumpası
fark etmek
zorundadır...
Ağzından
"Allah" kelamını
eksik etmeyip,
Rabbimin
emretmediği
işlerle uğraşan,
tüyü bitmemiş yetim hakkı
olan milletin
parasını
güle oynaya çalan,
konuşurken
dürüst,
icraata gelince
namussuzluğun en alasını
yapan,
yemin billahla
aldığı borcun üzerine
yine aynı söylemle
yatmaya kalkışan,
aile yakınlarını
ve arkadaşlarını
dolandırmaktan
utanmayan,
makam ve mevki
için entrikalar
peşinde koşup,
kumpaslarla
koltuk kapmayı
marifet sayan,
kifayetsiz muhterisleri
ehliyetli insanlardan
üstün tutan,
iyilikleri çok çabuk unutup,
üç kuruşluk menfaat için
eski dostlukları
bir kalemde silip atan,
riyakarlığı bir meziyet
gibi anlatan,
iftira ve düzmece belgelerle
insanların hayatını
karartan,
haksızlıklar karşısında
"dilsiz şeytan" gibi susan,
insanları hakir gören
ve marifetleri
iltifatsız bırakan
bir anlayışı
toplumda hakim
kılmak
isteyenler,
hainlerin
ortağıdır aslında...
Çünkü, bu toplum yozlaşıp,
milli ve manevi değerlerini
kaybettiğinde;
Sevr senaryolarını
sahneye koymak
daha da kolay olacaktır...
Emperyalistlerin,
sömürge haline
getirdiği
ülkeleri,
savaşmadan nasıl teslim aldığına
dair tarihi gerçekler
ortadadır...
O yüzden bizi
biz yapan
değerleri
yalanlarla yıkmaya
çalışanlara aldanmayın!..