Referandum için
yollara
düşen siyasilerin
demokrasi ile
bağdaşmayan
davranışlara
maruz kalmaları,
"hayırcı" ve "evetçi"
olarak bilinen
grupları
birbirine
düşürme çabaları,
afişlerin
yırtılması
ya da araçların
taşlanması
gibi
olaylar
karşısında,
"provokasyon"
endişesi taşıyorum...
Bu ülkenin
hem içeride
hem dışarıda
düşmanı çok!..
Geçmişte bizleri, sağ-sol
ve mezhep çatışmalarına
sürükleyenlerin
son dönemde de bin yıllık Türk-Kürt kardeşliğini
yıkmak için
ne tezgahlar
kurduklarını
unutmadık herhalde...
Referandumdaki
bu tür gerginlikleri
artırmak,
onların ekmeğine
yağ sürmektir...
Çünkü, bu ülkede kaos yaratmak için
fırsat kollayan
birtakım karanlık güç odakları,
münferit gibi görünen
bu tür küçük olayları
büyütmek için tetikte beklemektedir...
Kararı, "Evet" ya da "Hayır"
olan insanlar,
Patagonyalı değil,
bizim insanımızdır...
Bu ülkenin insanları arasına
nifak tohumları
ekmeye kalkışanların
kahpe oyunlarını
bozmak
için öncelikle siyasilerin
gerginlik yaratacak sözcükleri
kullanmaktan
vazgeçmeleri gerekir...
Liderlerin, karşı oldukları
görüşün de
çadırlarını
ziyaret etmelerinin
toplum üzerinde
yarattığı
olumlu etkiyi
hep birlikte hissetmedik mi?..
"Demokrasi budur"
demedik mi?..
Ekonomik ve sosyal sıkıntılar
içinde psikolojik
travma yaşayan
toplumun
beklentisinde,
düşmanlığın değil,
kardeşliğin yükseltilmesi
var...
Referandum sona erdiğinde;
liderler öyle veya böyle birbirinin
yüzüne bakacak,
diğer siyasiler de...
O yüzden ileride
utanılacak
sözlerden
kaçınmak; ülkede demokrasinin
gelişmesine de
katkı sağlayacaktır...
Volter'in,
o ünlü sözü
demokrasinin
özüdür aslında...
"Düşüncelerine katılmıyorum, ama senin düşüncelerini savunma hakkını sonuna kadar destekleyeceğim"