Aslında
her şey
gayet açık ortada...
Ülkenin
yaşayacağı sıkıntıların
habercisi;
2003 yılında
AK Partili
80 milletvekilinin
"ret", 19'unun da çekimser
oy vermesiyle
1 Mart Tezkeresi'nin
TBMM'den
geçirilememiş olmasıydı...
Söz verilmişti ama
iktidar kanadında
Meclis Başkanı
Bülent Arınç ve bazı bakanlar,
tezkereye
karşı düşüncelerini
açıkça
beyan etmişlerdi...
TSK da
Irak'a girilmesini
sakıncalı buluyordu...
İşte, bugün
yaşananlar
o günlerin
hesaplaşmasıdır...
Planlar bozulmuştu...
Bölgedeki petrol kaynaklarını
Türkiye'nin
katkılarıyla
daha az masrafla
ele geçirmek isteyen
küresel sermayenin
tetikçisi ABD,
"şok" olmuştu...
Erdoğan'ın
artıları, onların gözünde
eksiye dönüşmüştü...
Tezkerede,
kamuoyunun
kafasını
karıştıran
maddeler de vardı...
Irak'a operasyon
yapacak
Amerika'nın,
Samsun ve Trabzon
limanlarında
asker bulunduracak olması,
ne anlama geliyordu?..
"Deve kini" bulunan
ABD;
bunun hesabını
sormadan edemezdi ve
4 Temmuz 2003'te
Irak'ın Süleymani'ye
kentinde, Türk Özel Kuvvetleri'ne mensup
askerlerin
başına çuval geçirildi...
Artık hedefte sadece Erdoğan değil,
TSK da vardı...
Nitekim; TSK ile ilgili
düzmece ve iftira nitelikli
haberler,
FETÖ'nün desteklediği
yayın organlarında
akıl almaz biçimde
yer almaya başladı...
Ve ardından Ergenekon, Balyoz ve Poyrazköy
kumpas operasyonları geldi. Emekli kuvvet komutanları,
terfi bekleyen muvazzaf askerler,
yazarlar, gazeteciler ve
birçok üniversitenin
öğretim üyesi hapse atıldı. Emekli olduktan sonra
eski Genelkurmay Başkanı
İlker Başbuğ da tutuklanmıştı...
Bu kumpaslardan en çok
Donanma Komutanlığı
etkilenmiş,
Oramiral rütbesinde
kimse kalmamıştı...
Bu operasyon da
FETÖ'cü subayların
önünü açtı...
Emniyet, zaten ele geçirilmişti...
Plan ne kadar büyüktü...
Erdoğan,"Ben bu davaların savcısıyım"
diyecek kadar aldatılmıştı...
Başbakan Erdoğan,
"Benden devleti istiyorlar" dediğinde
Gezi olayları başlamıştı bile...
O parktaki gençlerin
çadırlarını sabaha karşı
yakan polis ve zabıta,
kim adına o fitili ateşlemişti...
Sonradan öğrenildi ki
o devlet görevlileri
ve onlara bu emri verenler
FETÖ'cü idi...
Amerika, Erdoğan'ı
kafaya takmıştı...
Takvim yaprakları
7 Şubat 2012'yi gösterdiğinde
MİT Müsteşarı
Hakan Fidan, Erdoğan'ın ameliyata gireceği
saatlerde
gözaltına alınmak istenmişti. Hedef aslında
yine Erdoğan'dı...
Başarılı olamadılar!..
Bir yıl sonra
17-25 Aralık
operasyonu ile
Türkiye sarsıldı. Recep Tayyip Erdoğan
için hazırlanan iddianamede
"Dönemin başbakanı" ibaresi vardı. Recep Tayyip Erdoğan,
kendi atadığı hatta altına zırhlı araç verdiği
FETÖ'cü savcıların
ihanetine uğramıştı. Kumpas davalarda
arkalarında durduğu o savcılar,
Erdoğan'ı algı ve yargı darbesiyle
iktidardan devirecekti...
Belki onlarca kere
sınır ihlali yapan
Rus savaş uçaklarından
birinin düşürülmesi de
Türkiye'nin
yalnızlaştırılması
operasyonunun
bir parçasıydı...
Barıştık barışmasına da
ama hala
sıkıntının
izleri ortadan kalkmış değil...
Ve bu operasyonların,
başarısız oldukları 15 Temmuz darbe
girişiminden sonra
son bulacağını sananlar,
yine yanıldı. Amerika, yine o FETÖ'cü hainleri
kullanmıştı...
"Tabanı ibadet, ortası ticaret" olarak
tanımlanan FETÖ'nün tavanındaki "İhanet"
milyar dolarla toz olmuştu...
Garibanlar hapse atılırken,
bu ihanet şebekesinin
kaçmasına
kim ya da kimler göz yummuştu?..
İktidar aynı biçimde
"ambargoyu delen" Rıza Sarraf'ın
başına gelecekleri
bile bile Amerika'ya
gidişinin ve orada tutuklanışının analizini de iyi
yapamadı;
dahası hafife aldı...
Başımıza
gelen bu sıkıntıların
nedeni;
sorunlar çıktığında
çözüm üretmek yerine
günü kurtarmaya
çalışan
sözüm ona
yalaka takımıdır...
Rıza Sarraf olayının
bu noktaya geleceği
ve Amerika'nın
yeni bir hamle geliştirerek,
hem Erdoğan hem de ülkeyi
zora sokabileceği
söylenmeliydi...
Erdoğan'ın icraatını ve
siyaset yapma biçimini
üslup adabı içinde
eleştirmek,
herkesin hakkıdır...
O, her siyasetçi gibi
yanlışının da doğrusunun da
karşılığını sandıkta
alacaktır...
Ancak Sarraf olayı,
kişisel bir mesele olmaktan öteye gitmiştir...
Bir devlet bankamızdan adeta "avanta" alır gibi
20 milyar dolar ceza uygulaması
gündemdedir...
Bu para, davada söz konusu kişilerin
değil, milletin cebinden
çıkacaktır...
Bizim derdimiz budur...
Recep Tayyip Erdoğan'ı
bu davayla ilişkilendirerek ondan kurtulmak
için ellerini ovuşturanlar,
olayın bu boyutunu
göremezse, yazık olur
hepimize!..