Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Sizleri tanıyabilir miyiz?

Rafiye KALAYCIOĞLU: Samsun Tırmanış İhtisas Spor Kulübü Genel Sekreterliği, Türkiye Dağcılık Federasyonu 2. Kademe Antrenörlüğü ve Türkiye Dağcılık Federasyonu Spor Tırmanış Antrenör ve Hakemliği yapıyorum. Bunların dışında bisiklet sporu ve dağcılıkla da ilgileniyorum.

Osman KALAYCIOĞLU: Beden eğitimi öğretmeni olarak görev yapıyorum. Bunun yanı sıra doğa sporlarıyla uğraşıyorum. Samsun Tırmanış İhtisas Spor Kulübü Başkanlığı ve Türkiye Dağcılık Federasyonu 3. Kademe Antrenörlüğü yapıyorum. Uzun yıllar Türkiye Dağcılık Federasyonu bünyesinde eğitim kurulu üyeliği yaptım. Çok sayıda kulüpte yönetici ve kurucu üye olarak görev aldım. Samsun'da da 10 yıldır dağcılıkla ilgili çalışmalar yapıyorum.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Spor nasıl girdi hayatınıza? Dağcılıkla hayatınız ne zaman kesişti?

Rafiye KALAYCIOĞLU: Aile olarak doğayı seven insanlarız ve spora yönelişimiz de bu sayede oldu. Voleybol, bisiklet çocukluğumuzdan bu yana hayatımızdaydı. Dağcılıkla tanışmam ise üniversitede oldu. Federasyonun eğitimlerini tamamladım. 99 depreminden sonra insanlara yardım edebilmek için başladığım dağcılıkta sonrasında milli takım sporcusu oldum. Aynı şekilde badminton da her zaman hayatımda oldu. Şimdiyse antrenörlük yaparak aynı ışığı sporcularla sürdürdüğümü söyleyebilirim. Bu da ayrı bir mutluluk.

Osman KALAYCIOĞLU: Benim spor sevgim mahallede başladı. Dağcılık sporuyla 1994 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde tanıştım. Hocamızın zorlamasıyla 12 Mart'ta Palandöken'e yapılan zirve tırmanışına katıldım. Türkiye Dağcılık Federasyonu eğitimlerine 1996 yılında gittim. Sonrasında yardımcı eğitmen olarak çalıştım. Ağrı Dağı'nda mihmandarlıkta bulundum. Öğretmen olarak görev yaptığım illerde de çalışmaları sürdürdüm.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Nasıl tanıştınız ve öğrendiğimize göre düğün merasiminiz Ağrı Dağı'nda 5137 metrede gerçekleşmiş, kısaca anlatır mısınız?

Rafiye KALAYCIOĞLU: 2002 dünya dağlar yılı olarak kabul edilmişti. O dönem 10 zirve planı vardı. Bunun ilki Erzurum'du. Ben o dönem Sakarya'daydım. Zirve için Erzurum'a geçtik. İl temsilcisi eşimin arkadaşıymış. Onun aracılığıyla tanışmış olduk. Zirveyi yaptık ve dönüşünde kayak yapmaya karar verdik. Orada ayağımı kırdım. Osman Bey bana yardım etti. Diğer zirve için Van Süphan'a gitmemiz gerekiyordu, ayağım alçıda olduğu için gidemedim. O süreçte görüşmelerimiz başladı ve iki yıl boyunca devam etti. Ağrı Dağı'nda Atatürk adına 30 Ağustos zirve tırmanışımız vardı ve 30 Ağustos aynı zamanda da benim doğum günüm. Zirvede İstiklal Marşı, saygı duruşu sonrasında federasyon başkanımız beni çağırdı. Gittiğimde eşimin elinde yüzükler vardı. Evleneceğim kişinin beni anlamasını istiyordum. Osman da tam olarak beni anlayan biri. Türkiye'nin çatısında düğünümüzü yapmış olduk. 14 yıldır beraber bu hayata devam ediyoruz.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Osman bey sizin hayalinizde de böyle bir evlilik mi vardı?

Rafiye KALAYCIOĞLU: Dağcılıkla tanıştıktan sonra bazı şeylerin farklı olması gerektiğini anladım. Diğer insanlardan farklı bir hayat sürme isteği vardı. Şimdilerde sıra dışı evlilik teklifleri yapılıyor ama o zamanlar böyle bir evlilik teklifi diğerlerinden farklıydı. Ben de bunu istiyordum yani hayal ettiğim gibi oldu.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Ayrıştığınız noktalar oluyor mu? Böyle bir ilişkinin zorlukları var mı?

Rafiye KALAYCIOĞLU: 5 yıl boyunca özgürce istediğimiz dağa gittik. 5 yılın sonunda çocuğumuz olunca annelik daha ön plana çıktı. Ülkemizde erkekler bu konuda çok daha rahat. Dağcı bir kadın 0-2 yaştaki çocuğunu asla dağa götüremiyor. Ama baba istediği şekilde gidebiliyor. Sonrasında kızımı sırtımda taşıyarak çeşitli faaliyetlere katılmaya başladım. Şimdiyse kızımız 8 yaşında ve dağlara onunla birlikte döndük diyebilirim.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Mesleğinizin oluşturduğu bakış açısı ilişkinize nasıl yansıyor?

Rafiye KALAYCIOĞLU: Dağcılık sporunu yaparken zirveye tek başınıza çıkıyor, o 40-50 kiloluk çantaları tek başınıza taşıyorsunuz. Dolayısıyla zorluklara alışkın hale gelmiş oluyorsunuz. Bu da ilişkilerinize, anneliğinize yansıyor.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Samsun Tırmanış ve İhtisas Kulübü'nü neden ve ne zaman kurmaya karar verdiniz?

Osman KALAYCIOĞLU: 10 yıldır Samsun'da dağcılıkla ilgili, il temsilciliği ve diğer spor kulüpleriyle sürekli iletişim halindeydik. Bizimle birlikte hareket eden genç arkadaşlarımızın 'sizde tecrübe bizde gençlik var, bir kulüp kuralım' söylemiyle yola çıktık. Sporla ilgilenen gençleri yetiştirmeyi amaçladık. Kulübü 3 Mayıs 2017'de kurduk. Kulübümüzün ana felsefesinde şimdiye kadar edinmiş olduğumuz bilgiyi gençlere, Samsun halkına iletebilmek var. İnsanların, artık tabiata yönelmeleri gerektiğine inanıyorum. Samsun'da çok yüksek dağ yok belki ama hafta sonu faaliyeti anlamında çok fazla yer var. Biz de çalışmalarımızla bu yerleri halkımıza tanıtmayı istiyoruz. Bir çok belediyemizin imkanları doğrultusunda bir mücadele verildiğini de söylemek isterim.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Nasıl bir üye profiline sahipsiniz?

Osman KALAYCIOĞLU: Üyelerimiz, doğasever insanlar. Samsun'un doğa sporlarıyla ilgili geniş bir yelpazesi var. En büyük gücümüz geçler. İlkadım Kent Konseyi ile gençleri bilinçlendirmek için çalışmalarımız mevcut. Türkiye Dağcılık Federasyonu'nun 2018 yılı faaliyet programında yer alan 'gençlerle 81 ilde kamp' projesi söz konusu. Bu kapsamda Mamur Dağı'na bir kamp okulu açmayı planlıyoruz. Gençleri ilerleyen zamanda dağcılık federasyonunun kamplarına yönlendirmeyi amaçlıyoruz.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Dağda olmak ne ifade ediyor sizin için?

Rafiye KALAYCIOĞLU: O ortamda elektronik, şehir hayatına ait hiçbir şey olmuyor. Herkesin aşağıdan gördüğü yerde oluyorsunuz. Dağcılığın en güzel yanlarından biri bu bence. Zirveden tüm güzellikleri görebilmek harika bir duygu. Kramponla buzul üzerinde yürümek bana topuklu ayakkabıyla yürüyormuş hissi veriyor. Zirveye çıkarken mücadele etmek gerekiyor. Doğayı hissetmek bana mutluluk veriyor.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: İlk tırmanışınızda neler hissetmiştiniz?

Rafiye KALAYCIOĞLU: Benim ilk zirvem Kayseri Erciyes'ti. Oradaki tehlikelerle mücadele şekli ve zirvedeki kilise beni çok etkilemişti. Ayrıca dağda rütbelerin geçmemesi, yardımlaşmanın hat safhada oluşu da bu sporu devam ettirmemdeki en önemli etkenlerden.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Osman bey, size göre bu sporun çekici yanları nedir?

Osman KALAYCIOĞLU: Artık insanların yaşam tarzları değişiyor. İnsanlar yazın güneşinde kumsalda yanmak yerine, yaylaları, dağları tercih ediyor. Dağcılık bizim için bir yaşam felsefesi oldu. Bu noktada biz artık sadece kendi başımıza değil arkadaşlarımızla da faaliyet yapma aşamasına geldik. İnsan ne yaparsa yapsın günün, haftanın yorgunluğunu atabilmek istiyorsa tabiata yönelmeli bence.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Samsun'da doğa sporlarıyla ilgili nasıl bir potansiyel söz konusu ve eksikler var mı?

Osman KALAYCIOĞLU: Bundan 14-15 yıl önce dağcılık faaliyetlerinde kullanılan bir kumaş arayışım olmuştu. Samsun'da bunu ararken birkaç kişiyle konuştum ve onların da dağcılıkla ilgilendiklerini öğrendim. Bence Samsun'da dağcılığın geçmişi çok geniş bir yelpazeye sahip. Ama genelde bireysel olarak devam etmiş. İl merkezinde 8- 10 kulübümüz mevcut. Ama bunlar ilçelere yayılamamış. Şimdilerde yeni yeni yayılmaya başlıyor. Güzel gelişmeler de söz konusu. Örneğin, Türkiye'de ilk kez, Gençlik Spor İl Müdürlüğü'nün salonuna yapılan bir tırmanış duvarımız var. Bir proje kapsamında gençler servislerle bu alana getiriliyor ve onlara tırmanış tanıtılıyor. 2020 ve 2024 olimpiyatlarında spor tırmanışın da olacağı düşünüldüğünde, bence bu güzel bir alt yapı. Onun yanı sıra dağcılıkla ilgili de Samsun'da güzel gelişmeler var. 2008 yılında Samsun'dan milli eğitim faaliyetleri için yurtdışına giden iki kişiden biri bendim. Bu çalışmaların daha geniş, hafta sonlarına yansıyacak şekilde de yapılması gerekiyor. Dağcının dağcıdan başka dostu yoktur ve onun için dağcılar birbirlerinin yanında olmalı.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Hayaliniz nedir?

Rafiye KALAYCIOĞLU: Bir dağcının hayalinde Everest vardır. Türkiye'nin çatısında evlendim. Dünyanın çatısından da insanlara el sallamayı çok isterim. Sporcularla ilgili olarak da engelli sporcularımızla ilgili çalışmalar yapmaya devam etmek isterim. Onların özel insanlar olduğunu düşünüyorum. Badminton antrenörlüğü de yapıyorum ve bir sporcum dünya şampiyonasına gitti. Bu çok büyük bir mutluluk benim için.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Çok teşekkür ederiz.

Röportaj: Burcu DÜZGÜN ÇOBAN

Fotoğraf: Pirsu DÜZGÜN