Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Şırnak'ta düzenlenen AK Parti 6'ncı Olağan İl Kongresi'nde yaşadığı olaydan yakın korumaları dahil tüm güvenlik birimlerinin ders alması gerekir...
Güvenlik duvarını aşarak Erdoğan'ın yanına ulaşan her kişi, o şehit yakını gibi samimi ve içten olmayabilir...
Nitekim, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, o kişiyi iteklemesinden sonra güvenlik güçleri olaya müdahale etmiştir...
Dedim ya, şehit yakınının iyi niyetinden elbette hiç şüphe yok!..
Ancak, böylesine hassas bir dönemde ve de Şırnak'ta bu tür güvenlik zafiyetinin yaşanması, akıl alacak iş değildir!..
"Salona girenler aranmıştı" diyenlere, 18 Haziran 1988'de rahmetli Özal'a ANAP Kongresi'nde yapılan suikast girişimini hatırlatırım...
O kurşun mikrofon ayağına isabet etmeseydi, Özal, o gün "Allah'ın verdiği canı, ancak Allah alır" diyemeyecekti...
Allah korudu elbette...
Ya, Nobel Barış Ödülü sahibi, İzak Rabin'in 4 Kasım 1995 tarihinde, Tel-Aviv'de barış yanlısı gösteri sırasında İsrailli aşırı sağcı bir genç tarafından tabancayla katledilmesi olayı...
Dünyanın en güçlü istihbarat örgütlerinden biri olan MOSSAD'a rağmen bu saldırının gerçekleştirilmesi aynı zamanda düşündürücüdür de...
Erdoğan'ın hem içeride hem de dışarıda düşmanları var...
Kudüs olayından sonra "deve kinli" ABD'nin dahası Trump'ın BM'de aldığı yenilginin hesabını bir biçimde sormayacağını sanıyorsunuz!..
Erdoğan'ı sevmek ya da sevmemek başka; 15 Temmuz'da olduğu gibi, benzer kahpe tuzaklarla onu siyaset arenasının dışına atmak başka şeydir...
Kabul etsek de etmesek de o bu ülkenin Cumhurbaşkanı'dır...
Ona yapılmış böylesi eylemler, Türk milletine karşı yapılmıştır...
Hele de dünyanın kritik bir süreçten geçtiği dönemde...
Erdoğan'ın birçok gezisinde insanlar ona sarılıyor, elini sıkıyor ve dertleşiyor...
Ancak, yakın korumaları her an tetikte...
Oysa, Erdoğan'ın Şırnak'ta partisinin kongresinde karşılaştığı durum bunlardan farklıdır...
Bu olay, tam bir güvenlik zafiyetidir ve ders alınması gerekir!..