OMÜ Devlet Konservatuvarı Müdürü Prof. Dr. Olga Hasanoğlu, müzik eğitiminin ilkokul yıllarında başlaması gerektiğini belirterek, buna dair girişimlerinin YÖK tarafından reddedildiğini söyledi. Samsun'un potansiyeli yüksek bir kent olduğunu ifade eden Prof. Dr. Olga Hasanoğlu, eğitim alamadığı için yetenekli çocukların müziği bırakmak zorunda kaldıklarını kaydetti. Hasanoğlu, piyanoyla yaptığı müziği sonsuz özgürlük olarak tanımladı.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Sizi tanıyabilir miyiz?

Olga HASANOĞLU: Azerbaycan Bakü doğumluyum. 30 yılımı, konservatuvar yıllarımı Bakü'de geçirdim. 1992'den bu yana Türkiye'de yaşıyorum. Burada da akademik kariyerime devam ettim. İstanbul'da Mimar Sinan Üniversitesinde doktora çalışmam oldu. 14 yıl Trakya Üniversitesinde çalıştım. Daha sonra Edirne'den Kars'a geçtim. Kafkas Üniversitesinde de 6 yıl görev yaptım. Bu sayede Türkiye'yi tam anlamıyla tanımış oldum. Bakış açımız genişlemiş oldu. Çoğul konuşuyorum çünkü ailecek hareket ediyoruz. Eşim ve çocuklarım da müzisyen, çalışmalarımızı beraber sürdürüyoruz.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Sonrasında Samsun'a geldiniz…

Olga HASANOĞLU: Evet, Kars Kafkas Üniversitesinde geçirdiğimiz yılların ardından o zamanki konservatuvar müdürünün daveti üzerine Samsun'a geldim. 5 yıldır da buradayım.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Türkiye'ye geldiğiniz ilk yıllarda zorluklar yaşadınız mı?

Olga HASANOĞLU: Bunu öğrenim süreci olarak değerlendirecek olursak zorluk olarak gelmiyor. Ama geldiğim ilk yıllarda tabi ki zorluk olarak algıladığımız şeyler vardı. Sonrasında gördüm ki zorluk olarak düşündüğüm şeyler pozitif olarak sonuçlandı.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Müzisyen bir aileye mensup olmak nasıl bir duygu, bu durum çalışmalarınızı ne yönde etkiliyor?

Olga HASANOĞLU: Bu konu yoruma açık. Bir yandan rahat çünkü aynı dili konuşabiliyorsunuz. Bir diğer yandan da birbirinizi eleştiriyorsunuz. Bilgiye dayalı, derinden eleştiriler zaman zaman zorlayabiliyor. Çok sesli müzikte ahenk söz konusudur. O ahenk sağlanırsa ortaya güzel müzik çıkıyor. Hayatınızda da bunu sağlamaya çalışırsanız o zaman her şey çok güzel oluyor.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Mesleğinizi nasıl seçtiniz. Müzik yolculuğunuz ne zaman nasıl başladı?

Olga HASANOĞLU: Yeteneğim ve merakım vardı ama mesleğimi, daha çok annemin yönlendirmesiyle seçtiğimi söyleyebilirim. Kendisi de müzik ile ilgili eğitim aldı. Doğduğum ülkede, müzik eğitimi buradaki ilkokul süreci gibiydi. Her mahallede sanat okulları vardı. Dolayısıyla müzik eğitimine bu devlet okulları sayesinde 5 – 6 yaşından itibaren başlayabiliyordunuz. Ben de bu şekilde başladım. Bu okullar yarı zamanlı. Yani bir yandan ilkokul eğitiminiz sürüyor bir yandan da müzik eğitiminiz. Bu eğitimin sonunda da mesleğimi seçme gibi bir fırsatım da olmadı aslında. Hem hocalarım hem de annemin yönlendirmesiyle bu yola başladım.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: 'Bu mesleği değil de başka bir mesleği seçmeliydim' dediğiniz, pişmanlık duyduğunuz oldu mu hiç?

Olga HASANOĞLU: Hayır, böyle bir durum hiç yaşamadım. Çünkü müzikte şuan, istediğim noktada değilim. Daha tüketmediğimi söyleyebilirim. Hep daha iyisini yapmak istiyorum. Aynı zamanda da diğer branşlardan da uzak kalmamaya çalışıyorum. Mesleğimi severek yapıyorum. müzik yapmak ve öğretmek bana çok büyük mutluluk veriyor.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: OMÜ Konservatuarı kadrosu ve işlevinden bahsedecek olursak neler söyleyeceksiniz?

Olga HASANOĞLU: Ondokuzmayıs Üniversitesinde konservatuvar kağıt üzerinde çoktan kuruldu. Ama fiziki eksiklikler, kadro eksikliği söz konusu oldu. Bunlar yavaş yavaş tamamlanmaya başlasa da şuan yolun yarısında bile değiliz. Sadece bir ana sanat dalı (Geleneksel Türk Müzikleri) açık. Burada da eksikler olsa da eğitim güzel şekilde sürdürülüyor. Müzikoloji, tiyatro vb. gibi bölümler şuan devrede değil. İki yüksek lisans programımız mevcut.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Öğrenciler açısından değerlendirecek olursanız, Samsun'a bu konuda nasıl bir potansiyel var sizce?

Olga HASANOĞLU: Samsun, potansiyeli çok yüksek bir şehir. Gençler yetenekli ve girişimci Konservatuvar konusunda da geç kalındığını düşünüyorum. Çok yetenekli çocuklar kaliteli bir eğitim sürdüremedikleri için ya başka illere taşınmak zorunda kalıyorlar ya da müziği bırakıyorlar. Bu, çok üzücü. Öğrenciler bizlere kendilerini tanıtıp yeteneklerini göstermek için geliyor ancak biz onları başka illere yönlendirmek mecburiyetinde kalıyoruz.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Müzik eğitiminin verimliliği ve faaliyetlerin kalitesi noktasında neler söyleyeceksiniz?

Olga HASANOĞLU: Konservatuvarı ilköğretim seviyesinden kurmak çok önemli bir noktadır. Türkiye'de bu süreç zor geçiyor. Ne yazık ki bu şekilde çalışma sadece 12 ilde yapılıyor. Onun dışında müzik eğitimi lisanstan itibaren başlıyor. İstediğimiz kalite sağlanamıyor. Müzik eğitimini spora da benzetebiliriz. Erken yaşta başlamış olmak çok büyük öneme sahip. Bence, çocuk zorlanmamalı kendisi isterse yönelmeli. Müzik eğitimi en geç 12-14 yaş aralığında başlamalı. Ama o süreci bir türlü oturtamıyoruz böyle bir oluşumu YÖK desteklemiyor. Programları lisanstan açıyor bir taraftan da kalite istiyor aslında burada bir çelişki söz konusu. Verilen hizmet yetersiz kalıyor kişiler de mutsuz oluyor. 20 yaşında okuma yazma öğrenen kişi güncel olabilir mi, böyle düşünmek gerekiyor aynı şey müzik için de geçerli. Müzikte normal bir eğitim süresi 20 yıldır. Ne zaman başlanır onu bilemem (gülüyor)

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: OMÜ Devlet Konservatuarı Uluslararası Festivali hakkında neler söyleyeceksiniz?

Olga HASANOĞLU: Yaptığımız yeni yıl etkinliklerini bu sefer biraz daha genişlettik. Beş konser ve çalıştaydan oluşan bir organizasyon yaptık. Hem İstanbul'dan hem de Avusturya'dan gruplar vardı.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Sizin için yeni yıl ne ifade ediyor?

Olga HASANOĞLU: Her şeyden önce bir başlangıç ben, yenilenme ve ferahlama olarak yorumluyorum.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Özel ilgi alanınızın piyano olduğunu biliyoruz. Nasıl bir duygu piyano çalmak, neler hissettiriyor size?

Olga HASANOĞLU: Çok pahalı ve zahmetli olmasına rağmen piyano eğitimi ve çalma isteği hem dünyada hem de Türkiye'de çok yaygın. Bu noktada özel ilgi alanımın piyano olması şaşırtıcı bir durum değil diye düşünüyorum. Piyano çalmanın tatmin edici olduğunu söyleyebilirim. Piyano çaldığınızda etrafınızda başka bir enstrümana ihtiyaç duymuyorsunuz. Sadece piyanoyla bir dünya oluşturabiliyorsunuz. Piyano için yazılan eserler çok derin konular içerir.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Piyanonun elit müziği olarak algılandığını biliyoruz. Sizin buna dair yorumunuz ne olacak?

Olga HASANOĞLU: Piyano belli bir maddi imkan gerektiriyor. Ancak doğduğum ülkede durum böyle değildi ve biz devlet okullarında çok küçük bir maddiyatla piyano öğrenebiliyorduk. Onun için de elit müziği gibi algılanmıyordu. Şuanda bu enstrümanı öğrenmek uzun yıllar ve belli bir maddiyat istiyor siz bunu sağlayabiliyor ve aileniz de buna dayanabiliyorsa ister istemez elit oluyorsunuz. Her gün spor yapan insana duyulan saygı gibi düşünebiliriz bunu. Ben şuana kadar üç konservatuvarla çalıştım ve dışarıdan bize yönelik yaklaşım özellikle memur düzeyinde oldu. Öğretmenlerin, doktorların ilgisiyle karşılaştık ancak iş dünyasından böyle bir çaba görmedik. Bizlere köylerden ulaşan çocukların olduğunu da söylemeliyim. İnsanların piyano için mesafeli durmalarını bu müziği elit, uzak değerlendirmelerini istemem.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Ülkemizde takip ettiğiniz, başarılı bulduğunuz piyanistler kimler?

Olga HASANOĞLU: Türkiye'deki piyanistleri çok başarılı buluyorum. Örneğin İdil Bired olağanüstü bir piyanist. Dünyada tek olduğunu söyleyebilirim. Yine Gülsin Onay çok değerli. Fazıl Say'ın da çok özgün olduğunu düşünüyorum. Hem besteci hem piyanist. Hem de etkileyiciliği sayesinde onu izleyip müziğe başlayan çok kişi olduğunu biliyorum.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Hedefleriniz neler?

Olga HASANOĞLU: İlk hedefimiz ilköğretim seviyesinde konservatuvar açabilmek. Ondan sonra devamı gelecektir. Trakya Üniversitesinde yapılan bir çalışma var. Bir okul orkestrasından söz ediyorum. Bu çalışmanın bir benzerini de Samsun'da yapmayı hedefliyorum.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Samsun'da böyle bir çalışma ne zaman olur tahminen çalışmalar ne aşamada?

Olga HASANOĞLU: Biz bununla ilgili bir başvuru yaptık ancak YÖK tarafından reddedildi. Bir kez daha başvuru yapmayı düşünüyoruz. İkna edip edemeyeceğimizi bekleyip göreceğiz.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Müzik ve özgürlük bağlantısı nedir sizce? Bir toplumda müzisyenlere düşen görevler nelerdir?

Olga HASANOĞLU: Sözsüz, yalnızca enstrüman tarafından yapılan müzik sonsuz özgürlüğü içerir. Söz olduğunda tarafınız bellidir sınırlar vardır ama söz olmayınca istediğiniz duyguyu, fikri ifade edebilirsiniz.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: 2018 yılından beklentiniz nedir?

Olga HASANOĞLU: Öncelikle, hepimiz için barış diliyorum. Sağlıklı, mutlu, rahat, verimli, yaratıcı yıl olsun istiyorum. Size de çok teşekkür ediyorum.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Biz teşekkür ederiz.

Röportaj: Burcu DÜZGÜN ÇOBAN

Fotoğraf: Pirsu DÜZGÜN