Başkan Yardımcısı Habip Yıldırım, koplumların demokratik gelişmesine katkıda bulunması bakımından medyanın artık hayatımızın vazgeçilmez bir unsuru olduğunu dile getirdi. Yıldırım, 'Zamanla çeşitlenen, imkanlarını ve kanallarını artıran, neredeyse hayatın her alanına ve anına nüfuz eden medyanın bu zengin içeriği, şeffaf ve denetlenebilir olmayı da zorunlu kılmıştır' dedi. Toplumsal yapının demokratikleşme sürecinde ortaya çıkmış olması, onu dördüncü kuvvet olarak demokratik işleyişin esas unsuru durumuna getirdiğini dile getiren Başkan Yıldırım, 'Hatta toplum iradesinin gasp edilmek istendiği kimi durumlarda basının kuvvet önceliği daha da önemli olabilmektedir. Çünkü hak ve özgürlük esaslı demokratik ortamlarda en etkili kitle iletişimi medya yoluyla kurulmaktadır. Bu anlamda medya geniş katılımlı bir tartışma, haberleşme, bilgilenme zeminidir. O nedenledir ki, toplumun tercih ve yönelimlerine saygısız ceberut yapılar basını susturmanın, karartmanın veya onu kendi maksatlarına alet etmenin ve aracı kılmanın yollarını denemişlerdir. Hemen bütün darbelerde toplumun algısı, yalan yanlış haber ve bilgiler yaymakla görevlendirilen basın tarafından yönlendirilmiştir. 28 Şubat post modern darbe sürecinde yaşanan bu tarz toplum mühendisliği çabaları dürüst, gerçek gazetecilik adına utanç verici olmuştur. Ama diğer taraftan 15 Temmuz'da gazetecilerimizin genel olarak cesur, korkusuz, milletten ve demokrasiden yana takındıkları tavır, özgür gazeteciliğin ne ölçüde önemli olduğunu bir defa daha göstermiştir. Ayrıca bu milletin yanında, yanıltmayan, etik ve ilkeli tutum, gazeteciliğe ve gazetelere daha fazla itibar kazandırmıştır' şeklinde konuştu. Medyanın imkan ve etkisi, hak ve özgürlükleri tezyif edici tarzda kullanılmamalıdır diyen Yıldırım, 'Medyanın artan imkan ve etkisi, haber alma hak ve özgürlüğü başta olmak üzere, insanın diğer hak ve özgürlüklerini tezyif edici tarzda kötüye kullanılmamalıdır. Ancak her modern gelişmede olduğu gibi, bu etkinin kimi güçler tarafından istismar edilerek zaman zaman baskı ve şantaj aracına dönüştürüldüğü de bir gerçektir. Basının bir baskı ve zihin yönlendirme aracı olarak bütünüyle siyasi, ekonomik amaçlar için kullanıldığını biliyor, görüyoruz. Bugün bütün dünyada basının kendisinden umulan yarar dışında adeta bir silah ve tehdit aracı gibi kullanılmasına esefle şahit olabiliyoruz. Yalan yanlış haberlerle gerçeği çarptırmak, doğru bilgiye ulaşmayı engellemek bakımından esasen bir insan hakkı gasbıdır. Hak ve hukuku en çok gözetmesi gereken gazeteciler, maalesef kimi yanlış ilişkiler ağı içinde böyle bir çelişki içinde olabilmektedir. Bunların toplum ve hukuk nezdinde gördükleri karşılık mesleğini hakkıyla yapan gazetecilerin saygınlığını azaltmaz. Başta terör faaliyetleri olmak üzere, her türlü suçla gazeteciliğin yan yana anıldığı durumdan en fazla gazeteciler rahatsız olmuştur, olmalıdır. Eğitim Bir-Sen olarak, yaptığımız faaliyetlerin kamuoyuna duyurulması noktasında katkılarını gördüğümüz basınımıza ve değerli çalışanlarına teşekkür ediyor, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününün, sosyal ve ekonomik hakların teslim edildiği bir gün olmasını temenni ediyoruz. Basın emekçilerinin mesleklerini daha rahat ve verimli icra edebilmeleri için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı, yasaların uygulanmasında ihtimam gösterilmelidir. Çalışan gazetecilere, bir kez daha çalışma hayatlarında başarılar diliyor, görevini yaparken hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyoruz' diye konuştu.