Samsun'da, mülteci gençlerin karıştığı olayların sonuncusunda, film sahnelerinde görülebilen bir 'meydan kavgası' çıktı...

Iraklı bir gencin, faytoncuyu bıçaklamasından sonra çıkan kavgaya, duygusal bir refleksle Türk gençleri de karışınca, ortaklık adeta savaş alanına döndü...

Bu ilk değil elbette...

Medyaya yansıyan benzer olayları daha önce de yaşadık...

Irkı, dili ve dini ne olursa olsun, bu ülkeye sığınan herkes bizim için "Tanrı misafiri"dir...

Her türlü derdi, sıkıntısı da bizimdir...

Tarihin derinliklerinden günümüze kadar bu kadim topraklar, çığlığını duyduğu her mazlum milleti bağrına bastı, korudu ve besledi...

Osmanlı döneminde, İspanya ve Portekiz'den kovulan binlerce Yahudi'ye sahip çıkan bu millet; Kafkaslar, Kırım, Polonya'dan Arnavutluk, Bulgaristan, Yugoslavya, Romanya ve Yunanistan'dan Anadolu'ya geçen kardeşleriyle et-tırnak olmadı mı?...

Cumhuriyet döneminde de mübadeleler dışında, Balkanlar'dan milyonlarca Müslüman için de Türkiye bir "huzur limanı" değil miydi?..

1950'lerde Çin mezaliminden kaçan Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz, 1979 yılında İran ve 1980'lerde Afganistan rejimlerinden rahatsız olan Müslümanlara kapısını açan da bizdik!..

1988 yılında Saddam'ın bombaladığı Halepçe'den Türkiye'ye sığınan yüz binlerce Kürt'e sıcak bir yuva veren Türkiye değil miydi?..

1989'larda Bulgaristan'dan kopup gelen büyük 'göç dalgası' karşısında bu millet "gık" dedi mi?..

1992 yıllarında Sırp katliamından kaçan Bosnalı kardeşlerimize, 1999- 2001 yılları arasında iç karışıklık nedeniyle on binlerce Kosova ve Makedonyalı Müslümanlar, bu ülkede huzurla buluşmadı mı?..

1991 yılında başlayan Körfez Savaşı, 2011'de Suriye'de çıkan iç savaş sonrası milyonlarca Iraklı ve Suriyeliye, Avrupa ülkeleri kapılarını kapatırken, Türkiye onların insanca yaşayabilecekleri ortamları sağlamadı mı?..

Yiyeceğini, giyeceğini ve hatta aylıklarını vermedi mi?..

Bu kadar borca rağmen 'bizi ilgilendirmez' dedik mi?..

Osmanlı'dan günümüze dek, Anadolu'yu "vatan" kabul etmiş milyonlarca insan arasından bakanlar, milletvekilleri, bilim adamları, gazeteci-yazar, sporcu ve ticaret erbapları çıkmış, bu ülkeye hizmet etmişlerdir...

Bir anlamda vefa borçlarını ödemeye çalışmışlardır…

Şimdi demem o ki, dini, dili ve ırkı ne olursa olsun, her mazluma kucak açmış bu milletin huzurunu bozacak davranışlardan kaçınmayıp, "adam" gibi bu ülkede yaşamak istemeyenlere "defol nankör" demek, hepimizin hakkıdır…