Küresel İklim Değişikliği sadece doğada yaşanmıyor. Küresel Ekonomik Sistemde de ciddi bir değişim ile karşı karşıyayız. Değişimi önceden görüp ekonomik iklimlerini oluşturabilenler yoluna emin adımlar ile devam ederken , diğerlerinin ekonomik olumsuzluklarla karşılaşma riski oldukça yüksek!...

Kafamızı Kuma Gömüyoruz

Muhteşem üçlü ; Kur,Faiz ve Enflasyon gündemimizin her zamanki gibi baş köşesinde. Dünya ekonomisi farklı bir yöne evrilirken bu muhteşem üçlü bizim kafamızı kuma gömmemize sebebiyet veriyor.

Evet bu muhteşem üçlü ekonomimizi yakından ve derinden etkiliyor ancak

sorun bu üçlüde değil. Sorun ekonomik iklimde ve sistemde. Yapısal reformlar , üreten ekonomiye geçebilmek , katma değeri yüksek ürünler/hizmetler üretebilmek , bilim ve akıl anahtar başlıklar olmalı hepimiz için.

Tarife Dışı Engeller Savaşı

Dünya Ticaret Savaşları olarak adlandırılan, ülkelerin imzaladıkları uluslararası anlaşmaların boşluklarından yararlanarak tarife dışı engellerle yönlendirdikleri bir Küresel Ekonomik Savaş içerisindeyiz. Dünya genelinde meydana gelen bir toplumsal olayda, iç çatışmalarda ve/veya ülkeler arası çatışmalarda kök sebebi sorguladığımızda karşımıza çoğunlukla 'Ekonomi' çıkar. Böyle bir dünya üzerinde yaşadığımızı artık görmeli, proaktif yaklaşımla her türlü gelişmeye hazırlıklı olmalıyız. (Arap Baharı ile ülkelere demokrasi gelmedi ama petrol gelirlerinin dağılımında küresellerin geliri arttı !...)

Fırtına Çıktığında Uyuyabilmeliyiz

İşletmelerimizin ulusal ekonomik iklimi ve küresel düzeni değiştirebilecek gücü olmadığını çok , çok iyi bilmeleri gerekiyor. Kendi bilgileri ve birikimleriyle Türkiye gibi bir ülkede imalatçı olmayı göze alabilmiş bu değerlere akıl vermek, yol göstermek haddim değil. Ancak akılcı davranmaktan asla vazgeçmesinler ve fırtınada uyuyabilecek şekilde hazırlıklı olsunlar.

'Yıllar önce bir çiftçi, fırtınası bol olan bir tepede bir çiftlik satın almıştı. Yerleştikten sonra ilk işi bir yardımcı aramak oldu. Ama ne yakındaki köylerden ne de uzaktakilerden kimse onun çiftliğinde çalışmak istemiyordu. Müracaatçıların hepsi çiftliğin yerini görünce çalışmaktan vazgeçiyor, burası fırtınalıdır, siz de vazgeçseniz iyi olur diyorlardı. Nihayet çelimsiz, orta yaşı geçkince bir adam işi kabul etti. Adamın haline bakıp 'çiftlik işlerinden anlar mısın?' diye sormadan edemedi çiftlik sahibi. 'Sayılır' dedi adam, 'fırtına çıktığında uyuyabilirim'. Bu ilgisiz sözü biraz düşündü, sonra boş verip çaresiz adamı işe aldı. Haftalar geçtikçe adamın çiftlik işlerini düzenli olarak yürüttüğünü de görünce içi rahatladı. Ta ki o fırtınaya kadar: Gece yarısı, fırtınanın o müthiş uğultusuyla uyandı. Öyle ki, bina çatırdıyordu. Yatağından fırladı, adamın odasına koştu: 'Kalk, kalk! Fırtına çıktı. Her şeyi uçurmadan yapabileceklerimizi yapalım.' Adam yatağından bile doğrulmadan mırıldandı: 'Boş verin efendim, gidin yatın. İşe girerken ben size fırtına çıktığında uyuyabilirim demiştim ya.' Çiftçi adamın rahatlığına çıldırmıştı. Ertesi sabah ilk işi onu kovmak olacaktı, ama şimdi fırtınaya bir çare bulmak gerekiyordu. Dışarı çıktı, saman balyalarına koştu: Aaa! Saman balyaları birleştirilmiş, üzeri muşamba ile örtülmüş, sıkıca bağlanmıştı. Ahıra koştu. İneklerin tamamı bahçeden ahıra sokulmuş, ahırın kapısı desteklenmişti. Tekrar evine yöneldi; evin kepenklerinin tamamı kapatılmıştı. Çiftçi rahatlamış bir halde odasına döndü, yatağına yattı. Fırtına uğuldamaya devam ediyordu. Gülümsedi ve gözlerini kapatırken mırıldandı: 'Fırtına çıktığında uyuyabilirim' '

Verimliliği artırıcı projelere odaklanmak, yurt dışı alternatif pazarlar oluşturabilmek, öz kaynakları güçlendirerek dış finansmanları azaltabilmek, yalın ve proaktif düşünerek akılcı hareket edebilmek imalatçılarımıza söyleyebileceklerim.

Sağlıcakla...