Tüküreyim öyle erkekliğin içine. Tüküreyim öyle adamlığa. Bir adam, sözde bir adam, hem de bir erkek, sözde bir erkek ve bir kadın ve bir bıçak… Bir kol geriliyor bir kol menteşesinden boşanmış bir yay gibi ileriye fırlıyor ve bir bıçak bir vücuda giriyor. Giriyor çıkıyor… Yetmiyor bir daha giriyor bir daha çıkıyor… Ne kol yoruluyor ne bıçak köreliyor. Ve kadın on dokuz bıçak darbesiyle kanlar içinde yere seriliyor.

Lanet olsun böylesi erkekliğe… Lanet olsun bu anlayışa… Ve lanet olsun insanların insan kılıklılar tarafından insanlık dışı cinayetlere kurban verildiği bu dünyaya…

Ne kadını suçlamak ne de erkeği lanetlemek tek başına çözümdür. Gücün merhameti, nefretin sevgiyi, ihtirasın sabrı, alayişin sadeliği, ihanetin sadakati kovduğu ve tüm değerlerin hızla değersizleştiği bir dünyaya ha vardık ha varacağız. Belki de çoktan vardık da, kabullenmek zor olduğu için itiraf edemiyoruz.

Geldik gidiyoruz, yolun çoğu bitti azı kaldı. Her geçen gün serseriliğin, yiğitliğin yerini alışını, nezaketin, zarafetin ve kibarlığın, kabalığın, nobranlığın, küstahlığın ayakları altında can çekişmesini görmek son demlerini yaşadığım hayatımın en büyük acısı.

Böyle değildik, nasıl böyle olduk? Özü kabuğa, mazrufu zarfa, niteliği niceliğe böyle kolay nasıl kurban verdik? Görece olarak daha yoksulduk belki ama gözümüz çok daha toktu. Biz o az olanı da bugünün çoğu varsılında daha büyük bir cömertlikle paylaşırdık. Yüreğimiz hepten eşindi, dostundu, yoldaşındı, kısacası insanındı, insan olanındı.

Başka bir şey yazacaktım bugün bu sütunda; yazmıştım da. Haber Müdürümüz Irmak aradı 'bir kadın on dokuz yerinden bıçaklandı bu kentte'' dedi. 'Onu manşet yapacağım' dedi. Ve ben yazımı değiştirdim. O kanlı bıçak sadece adını bilmediğim herhangi bir kadını öldürmedi, o kanlı bıçak tüm erkekliği, hayır sadece erkekliği de değil, tüm insanlığı öldürdü.

Lanet olsun böyle erkeliğe… Lanet olsun böyle insanlığa… Ve lanet olsun böyle dünyaya…

Hayır, biz bu değiliz… Biz bu değiliz… Değiliz… Biz bu olamayız… Olmamalıyız da…