İlk tanıdığımda "Eyvah" diyerek hayıflanmıştım, "Eyvah ki eyvah, sert insanlar diyarı Çarşamba'da bu başkan ne yapar, nasıl yapar, yazık" demiştim.Halim selim hatta tabir biraz kaba olacak ama -bağışlayınız beni lütfen- süklüm püklüm bir hali vardı ya da Nazif Kılıç gibi bir Çerkez beyinden sonra bana öyle görünmüştü Hüseyin Dündar. Kısa bir süre sonra "yanıldığımı" itiraf zorunda bıraktı beni. Nereden bilebilirdim o halim selim dış görünüşün altında "tunçtan bir iradenin" yattığını. Yüzüne karşı da söyledim yanıldığımı, konusu açıldığında gaybubetinde de dillendirdim, şimdi de yazıyorum.

İKİ AY ÖNCE KONUŞTUK

Yaklaşık iki ay önce uzun uzun konuştuk, sorular sordum, cevaplar aldım, yazacaktım, yazmadım. Aday adaylarının siyaset meydanına çıktığı bir dönemdi ve böyle bir röportaj taraf tutmak gibi algılanabilirdi. Oysa ben konumum itibariyle partiler ve siyasiler karşısında tam bir tarafsızlık sembolü olmalıydım, olabilmeliydi.

NEDEN ŞİMDİ?

"Dün yayınlamadın da bugün niye yayınlıyorsun?" diye sorulacaktır elbet; sorulmadan söyleyelim bari: O kanıdayım ki artık yapılacak tüm araştırmalar yapıldı, alınacak tüm görüşler alındı ve alt kademenin görüşleri bir dosya halinde "üst makama/üstün ve belirleyici iradeye" sunuldu. Bundan sonra hiçbir yazının, hiç bir eylem ve söylemin nihai karara bir etkisi olmayacaktır. Onun içindir ki artık yayınlamam da bir mahzur olmadığı kanısıyla yazıyorum o iki ay önceki sohbetin bende kalan anılarını.

YORULMAZ KOŞUCU

İlk tanıdığımda beni şaşırtan o insan artık benim için herhangi bir insan değil "hayallerinin peşinde koşan" bir insan. Kavuştuğu her hayalinden sonra yeni bir hayale sevdalanan ve onu kovalayan bir yorulmaz koşucu. Ben Türk'ün Kızılelma idealini 'yaklaştıkça uzaklaşan ideal/hedef' diye tanımlarım. Bu yetinmemektir, bu tükenmeyen bir soluk, bu ufuklar ötesine duyulan bir hasrettir.

O CEVABI HERKES BİLİYOR

'Çarşambaya neler yaptın?' diye sormadım, abesle iştigal gibi geldi bana. Ne yaptığını, ne yapamadığını da Çarşambalı ya da Çarşamba'yı gezmeye gelenlere anlatmaya kalkmak tereciye tere satmak gibi bir işgüzarlığa soyunmak değil de nedir? Köyde doğan bir gencin Samsun'da İmam Hatip Lisesi'nde filizlenen, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde dal budak salan ve çiçekler açan sevdasını anlamak da anlatmak da kolay değil. Ama o sevdanın Çarşamba'da olgunlaşan meyvelerini görmek yeter de artar diye düşünürüm.

HAYALLERİNİ FORMATLADI

Onun İmam Hatip lisesine gitmesi babasının istediğiydi, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine gitmekse Onun hayali, seçimi idi. Hayalinin peşinde koştu ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandı. O sohbet anında ben 'İstanbul sizin hayalinize cevap verdi mi yoksa hayal kırıklığı mı yaşattı?' diye sordum, o da 'Öğrenciliğim sonrasında benim hayalim yurt dışına gitmek, İstanbul gibi bir de dünyayı görmek, iyi bir üniversitede lisansüstü eğitimi almak ve üniversitede kalmaktı. Birkaç tercih imkanım vardı. İngiltere ve Almanya'yı yazmıştım. Sonraki yıl da rahmetli babam benim memlekete dönmemi istedi. Ben aslında bu hayallerimin peşinden gidecektim. Çünkü rahat kazanabileceğim bir şeydi. Hayalimin peşinde gidemedim babamın isteğiyle memlekete döndüm ve hayallerimi Çarşamba'ya hizmet yolunda yeniden formatladım' dedi.

KARARLAR DEĞİŞEBİLİR

Ve sonra şunları ekledi: 'İnsanın kendi aldığı kararlar da zaman içerisinde değişebiliyor. Nihayetinde döndüm memlekete. Hiç avukatlık yapacağımı hesap etmiyordum. Memlekete dönünce burada avukatlık yapmanın daha uygun olacağını stajım sırasında bu gördüm. Stajımı Av. Arif Yılmaz Üney'in yanında yaptım. Kendisini de buradan şükranla yad ederim. İki dönem de baro başkanlığı yapmıştı. Arif abi benim mesleğe ve memlekete bağlanmamda etkili oldu. İyi bir avukatın, mükemmel bir insanın yanında mesleğe başlamayı Allah nasip etti.'

HEPSİ SİYASET MEYDANINDA

Kısa denecek ömürde uzun bir hikaye yatar, hayallerle, koşularla dolu ve hep siyaset meydanında geçen. Kaybedilen seçimler de var elbet ama yarıştan çekilmek yok, pisti terk etmek yok. Kovalanan sevda perisini yakalamak 2004'de ve de 33 yaşında nasip olur Hüseyin Dündar'a. O tam on beş yıldır Çarşamba belediye başkanıdır ve partisinin üç dönem kuralına takılmıştır. Kural esner mi esnemez mi, bilinmez. Çok az esneyeceği söylenir ama ona isabet eder mi etmez mi bilinmez. Daha doğrusu bir bilen vardır ama bizce bilinmez. O üstün irade ne zaman açıklarsa biz de cümle alemle birlikte o zaman bilenler safında yer tutarız.

Sonuç ne olursa olsun Hüseyin Dündar benim gözümde hep hayali olan ve hayalinin peşinde yılmadan, durmadan koşan bir adam olarak kalacaktır.

Osman KARA