Kısa bir süre öncesine kadar sadece aday adaylarını konuşuyorduk. Artık daha çok adayları konuşuyoruz. En geç bu hafta sonunda kalan anlaşmazlık ya da belirsizlikler de sonuçlanacak, ortada aday adayı diye bir şey kalmayacak. Merak ediyorum biz ondan sonra neyi konuşacağız? Kimin kazanacağını yahut kaybedeceğini mi yoksa kentin ne kazanıp ne kaybedeceğini mi?

Gözüken o ki şu ana kadar tartışmalar akıl, sağduyu, plan ve proje ekseninde değil daha çok sempatiler ve antipatiler üzerinden yapılıyor. Duygular aklı bastırmış gözüküyor. Kimimizde bir hayal kırıklığı, kimimizde bir isyan ve kimimizde de zafer sarhoşluğu var. Kırgınlıklar ve isyanlar ortada, hatta biraz da abartılı bir şekilde orta yerde ama zafer sevinçleri, sarhoşlukları şimdilik toplum karşısında bastırılmış görünüyor. Eğer bir coşku yaşanıyorsa anlaşılan o ki, o coşku da dar bir çevrede ve gözlerden ırak köşelerde ortaya çıkıyor.

Kimin kim olduğu ne zaman bir kenara bırakılacak da kimin ne yapacağı, hangi plan ve programı seçmene sunacağı şimdilik ne biliniyor ne de merak ediliyor. Elbet sıra ona da gelecek ama ne zaman? Zaman çok hızlı geçiyor, seçmenin sandığa gitmesine iki aydan birkaç gün fazla bir süre kaldı. Bu zaman ne doğru dürüst sorgulamaya ne de sunuma yeter. Seçmen sandığa yeterli bir sorgulama ve bilgilendirme ile değil ya daha önceden bağlandığı ideolojilerin ve partilerin sadakat anlayışı içerisinde gidecek ya da sevgi ve kızgınlıklarının etkisinde.

Asıl mesele kimin kazanacağından çok bu şehrin ne kazanacağı olmalı. Allah'ın verdiği müthiş potansiyeli ne yazık ki bugüne kadar hak ettiği ölçüde değerlendirilemeyen bir kent gerçeği var karşımızda. Ne olacağına bir türlü karar verilemeyen ve her şey olması istenirken -hiçbir şey demeyelim ama- esaslı bir veya iki konuda öne çıkamayan, çıkartamadığımız bir kentten bahsediyorum.

Ne kentiyiz biz? Sanayi mi, tarım mı, turizm mi, sağlık mı, lojistik mi, eğitim mi? Neyiz? Hepsi olacağımız söylemlerine rağmen ne yazık ki henüz hiçbir değiliz. Her şey olmaya kalkışanların hiçbir şey olamayacakları/olamadıkları gerçeği burada da karşımıza çıkıyor.

Bir an önce kimlikleri, kişilikleri bir kenara bırakıp planlar, projeler, öncelikler üzerinde konuşmamız lazım. Yoksa 31 Mart'ta birileri makam ve koltuk kazanır ama bu kent hiçbir şey kazanmaz.