Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları;

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Soçi'de gerçekleştirilen Suriye konulu Üçlü Zirve Toplantısı'nda önemli açıklamalarda bulundu. Konuşmasına dün İran'da gerçekleşen saldırıda hayatını kaybedenler için İran halkına baş sağlığı dileyerek başlayan Erdoğan, "Kritik bir dönemde çok kritik bir zirve icra ediyoruz. 8 yıldır silahların ve bombaların gölgesinde hayata tutunmaya çalışan Suriye halkı, bizden kalıcı siyasi çözüm yolunda sevindirici haberler bekliyor. Aynı şekilde 4 milyona yakın Suriyeli mültecinin Türkiye'de misafir edildiğini düşündüğümüz zaman bu Irak'takilerle beraber 4 buçuk milyonu buluyor. Vatan hasretiyle yanan Suriyeli mülteciler, evlerine dönebilmek için gün sayıyor" dedi.

Bugün düzenlenen üç toplantıda da beklentilerin boşa çıkarılmadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Siyasi sürecin ilerletilmesi, sükunetin sağlanması, ateşkesin tahkimi ve terörle mücadele konularında gerçekten önemli mesafeler aldık. Tüm sıkıntılara, görüş ayrılıklarına, hatta aramızı açmaya yönelik kimi provokasyonlara rağmen Astana ruhunu kararlılıkla muhafaza ettik" diye konuştu.

"Astana platformu Suriye'de akan kanın sona erdirilmesi için somut çözümler üreten en başarılı girişimdir" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ateşkes tesisinden gerginliği azalma bölgelerine, insani yardımlardan 12 Şubat'ta gerçekleştirilen tutukların değişimine kadar sahada birçok olumlu gelişmeye yine bu platform imza atmıştır. Öte yandan, biz nasıl Suriye'de akan kanı durdurmak için mücadele veriyorsak başkaları da çatışmaların sürmesi için gizli açık çalışıyor. Basiret, feraset ve uzlaşıyla hareket ederek şimdiye kadar bu çevrelere bekledikleri fırsatı vermedik. Süreç içerisinde önümüze çıkan ve çıkartılan engelleri işte bugün burada olduğu gibi diyalog yoluyla aşmayı başardık."

Şair Sadi Şirazi'nin dizelerine atıfta bulunan Erdoğan, "Sadi Şirazi 'Hakiki dost, saadet zamanında değil, sıkıntılı zamanında el tutan kimsedir' buyuruyor. Türkiye olarak biz de Suriye halkının en zor zamanlarında yanında olduk. Şu ana kadar 35 milyar dolar gibi bir yardımı mültecilere her alanda yapmış vaziyetteyiz. Komşumuz Suriye'nin bir an önce huzura, barışa, refaha kavuşması için elimizden geleni yaptık yapmayı da sürdürüyoruz" şeklinde konuştu.

Konuşmasında ev sahipliği için Putin'e teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'İran halkına dünkü saldırıdan dolayı taziyelerimi iletmek istiyorum. Saldırıda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum. 34 yıldır terörle mücadele eden on binlerce vatandaşını PKK terörüne kurban veren bir ülke olarak İranlı kardeşlerimizin acısını çok iyi anlıyoruz. Kim ve ne adına yapılırsa yapılsın terörün sonu hezimettir. Gerek ülkemizi gerekse İran'ı hedef alan terör örgütleri eninde sonunda kaybetmeye mahkumdur' dedi.

'Suriye'de yeni insani krizlerin, yeni dramların yaşanmasını istemiyoruz'

Samimi görüşmeler gerçekleştirildiğini kaydeden Erdoğan, 'Suriye'de barış ve istikrar ortamının tesisi yürüttüğümüz ortak çalışmaları gözden geçirdik. Çatışmaların sona erdirilmesi amacıyla birlikte atabileceğimiz adımları istişare ettik. İdlib başta olmak üzere Suriye'de ateşkesin sağlanması ana gündem maddelerimiz arasında idi. İdlib'deki durumun muhafazasına verdiğimiz önemin altını özellikte çizdim. Suriye halkı, özellikle İdlib'te hayata tutunmaya çalışan kardeşlerimiz son 8 yılda yeterince acı çektiler, çok ciddi bedeller ödediler. Ne İdlib'te ne de Suriye'nin başka bölgelerinde yeni insani krizlerin, yeni dramların yaşanmasını istemiyoruz. Türkiye sahanın zorluğuna, kimi ülkelerin kışkırtmasına rağmen İdlib'te sükunetin muhafazası için olağanüstü çaba harcadı. İdlib muhtırası ile üzerimize düşeni yapmaya devam edeceğiz. Rejimin ateşkese uyması noktasındaki beklentimizi de Rus ve İranlı mevkidaşlarıma ilettim' ifadelerini kullandı.

'Kurulacak güvenli bölgede de terör örgütünün serpilip büyüyeceği alan olarak taahhüt edilmemeli'

'İdlib'in gerginliği azaltma bölgesi statüsünün kurulması ve bölgedeki provokatif girişimlere karşı ortak mücadele etme kararlılığımızı teyit ettik' diyen Erdoğan, 'Görüşmede ABD'nin Suriye'den çekilme kararını da değerlendirdik. Sayın Trump'ın aldığı karar gerçekleşmesi halinde son derece önemli. Çekilme sürecinin PYD-YPG ve DEAŞ'ın istismar edeceği bir güç boşluğuna yer vermeden yürütülmesi şarttır. Astana platformundaki işbirliğimiz temelinde ABD'nin çekilme sürecinde Rıusya ve İran ile yakın eş güdüme önem veriyoruz. Sürecin hem terör tehdidini bertaraf eden hem de Suriye'nin toprak bütünlüğünü gözeten bir anlayışla ele alınması gerekiyor. Kurulacak güvenli bölgede de terör örgütünün serpilip büyüyeceği alan olarak taahhüt edilmemeli' ifadelerini kullandı.

'Denizi geçmişken derede boğulamayız'

'Türkiye olarak güney sınırımız boyunca terör koridoru oluşmasına izin vermeyeceğimizi özellikle ifade etmek istiyorum' diyen Erdoğan, açıklamasını şu şekilde sürdürdü:

"Güvenli bölge tesisi dahil bu yönde atacağımız adımlara Astana ortaklarımızın desteğini bekliyoruz. Bunun yanında 1998'deki Adana Mutabakatı çerçevesi içerisinde de de geleceğimizi buna göre yorumladığımızı da buna göre ifade etmek istiyorum. Bugün aynı zamanda siyasi süreçte gelinen noktayı ve neler yapılabilineceğini de görüşmemizde ele aldık. BM ile koordinasyon halinde muteber ve dengeli komitenin en kısa sürede faaliyete geçmesini arzu ediyoruz. Üç garantör ülke olarak bugüne kadar siyasi çözüm yolunda ciddi mesafeler aldık. Suriye krizine siyasi çözüm umutları daha önce hiç bu kadar filizlenmemişti. Denizi geçmişken derede boğulamayız. Kaos ve sürdürülebilir istikrarsızlıktan beslenen çevrelere rağmen süreci muhakkak başarıya ulaştırmalıyız. Komitenin kuruluş sürecinin en kısa süre tamamlanması için mutabakata vardık."

'Mülteci meselesini gündemde tutanlar iş sorumluluk yüklenmeye gelince ne yazık ki ortada görünmüyorlar'

Zirvede Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönüşü konusunun da görüşüldüğünü kaydeden Erdoğan, 'Mültecilerin gönüllü ve güvenli biçimde BM ile eşgüdümlü halde geri dönüşlerine olumlu bakıyor, destekliyoruz. Nitekim Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatı bölgelerine bugüne kadar 310 bin kardeşimiz bu şekilde geri dönmüştür. Hastanelerinden okullarına kadar alt yapı, bütün bunların restorasyonlarına kadar adımları attık. Bu insanlar ülkemizin güvenli hale getirdiği alanlarda artık terör korkusu duymadan, kendi vatanlarında özgür bir şekilde hayatlarını sürdürüyorlar. Geri dönüşlerin önünü açan bu modelin terörden arındırılmasını müteakip Münbiç'e ve Fırat Nehri'nin doğusunda da tatbik edileceğine inanıyorum. Geri dönüşleri kolaylaştıracak insani alt yapının hazırlanması için üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Ancak adil yük paylaşımı çerçevesinde uluslararası toplumun da bu konuda elini taşın altına koymasını bekliyoruz. Maalesef bu noktada ciddi zafiyet yaşanıyor. Mülteci meselesini gündemde tutanlar iş sorumluluk yüklenmeye gelince ne yazık ki ortada görünmüyorlar. Bugünkü zirveden çıkan sonuçların Suriye'de barış ve istikrarın tesisine katkıda bulunmasını özellikle temenni ediyorum. Üç garantör olarak Suriye ihtilafının BMGK 2254 sayılı kararı temelinde çözüme kavuşturulmasına yönelik çabalarımızı sürdürmekte kararlıyız. Zirve toplantılarını devam ettirmek hususunda da sayın Ruhani ve Putin ile mutabıkız. Bu vesile ile bir sonraki toplantımıza önümüzdeki aylarda zirveye Türkiye'de ev sahipliği yapma arzumuzu da kendileri ile paylaştık' dedi.

Putin'in açıklamaları;

Zirvenin açılış konuşmasını yapan ev sahibi Putin, üç ülkenin işbirliği sayesinde Suriyelilerin evlerine dönmeye başladığına dikkat çekerek, 'Son 6 ay içerisinde çok sayıda Suriyeli mülteci kendi evlerine dönebildi. Ve çatışmadan etkilenen bölgelere insani yardım da yapılabildi' dedi.

'Ön koşul olmadan herkese yardım edilmeli'

Üç ülkenin koordinasyonunun uluslararası camiaya örnek olması gerektiğinin altını çizen Putin, 'Hala birçok insanın insani yardıma ihtiyacı olduğunu biliyoruz. Birçok insana Suriye içerisinde insani yardım yapılmasına rağmen, hala birçok insanında bu yardıma ihtiyacı var. Bu noktada uluslararası camia da herhangi bir ön koşul koymadan bu yardımları yapmalı' ifadelerini kullandı.

"Astana süreci barışa vesile oldu"

Putin yaptığı açıklamada, 'Şimdi Suriye'nin topraklarının hemen hemen tamamında çatışmasızlık rejimi muhafaza ediliyor. Bu bizim somut ve pozitif ortak neticemizdir. Astana, Suriye için kalıcı bir siyasi çözüm sürecine vesile oldu. Rusya, Türkiye ve İran ortak çabalarla Suriye'deki hayatın normale dönmesi için çalışıyor. İdlib'de gerginliğin azaltılması konusunda anlaşmamız gerekiyor. Bu da teröristlerin varlığına katlanmamız gerektiği anlamına gelmiyor' ifadelerini kullandı.

'Görüşmenin Suriye'nin birliğine katkı sağmasını umuyorum'

Üçlü zirve hakkında umutlu olduğunu söyleyen Putin, 'Bugünkü görüşmelerimizin, verimli geçmesini ve Suriye'de barış ve güvenliğe katkı yapmasını umuyorum ve Suriye'nin birliğini, toprak bütünlüğünü korumaya ve istikrarı, Orta Doğu'nun genelinde tesis etmeye katkı yapmasını umuyorum' diye konuştu.

Ruhani'nin açıklamaları;

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Soçi Zirvesi ardından düzenlenen basın toplantısında, terörizm ile mücadelenin devam edeceğini belirterek, "Bu doğrultuda başta Türkiye olmak üzere komşu ülkelerin güvenliği dikkate alınmalı" ifadelerini kullandı. Ruhani, başta ABD olmak üzere yabancı güçlerin bir an evvel Suriye'yi terk etmesi gerektiğine vurgu yaptı. İranlı lider üç ülkenin Suriye meselesi dışında diğer sahalarda da işbirliği yapmasını istediğini belirtti.

Soçi Zirvesi görüşmeleri ardından düzenlenen basın toplantısında Rusya Cumhurbaşkanı ardından konuşan İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, "Terörizm ile mücadele devam etmeli. Suriye'de başta İdlib olmak üzere geriye kalan bölgelerin de teröristlerden temizlenmesi gerekiyor. Teröristler hangi unvan ve isim ile olursa olsun, Suriye'den çıkmalıdır" ifadelerine yer verdi. Ruhani açıklamalarının devamında üç ülkenin de ABD'nin DEAŞ'ı Afganistan'a taşımayı hedeflemesi ve bu yönde çabalamasından ötürü endişe duyduğunu belirtti.
Ruhani "ABD ile ilgili ikinci endişemiz ise, ABD'nin görünüşte Suriye'den çıkması ancak müdahalelerine devam etmesidir. Kaç ABD'linin Suriye'de bulunduğunun bir önemi yok, önemli olan Suriye halkına kendi ülkesi için karar almasına izin vermektir" şeklinde konuştu.

İranlı lider, "Suriye'nin toprak bütünlüğü ve güvenliği büyük bir öneme sahip. Elbette bu doğrultuda başta Türkiye olmak üzere komşu ülkelerin de güvenliği dikkate alınmalı. Suriye'nin toprak bütünlüğü, yabancı güçlerin müdahalelerinin durdurulması, terörizm ile mücadelenin devam etmesi ve Türkiye'nin güvenliğinin sağlanması dikkate alınması gereken konular arasında yer alıyor" dedi.

Ruhani, İsrail'in Suriye hava sahasını defalarca ihlal ettiğine değinerek, "İsrail uçakları bölgede istediği zaman Suriye veya Lübnan topraklarında harekete geçip, istediği bölgeyi hedef alıyor ve bunun karşısında BM sessiz kalıyor" ifadelerine yer verdi. Üç garantör ülkenin Suriye ile ilgili işbirliğinin devam edeceğine, Suriye probleminin çözülmesi için çözüm yolunun siyasi olacağını ve askeri bir çözüm yolunun söz konusu olmadığını söyleyen İran Cumhurbaşkanı Ruhani, "Bölgenin üç önemli ülkesi olarak Suriye probleminin çözüm yolu doğrultusunda yaptığı işbirliği, olağanüstü bir önem taşımakta. üç ülkenin işbirliği bölge ve dünyanın güvenliği için büyük bir önem taşıyor" diyerek konuşmasını sürdürdü.

Ruhani açıklamasının sonunda İran, Türkiye ve Rusya'nın Suriye problemi dışında diğer sahalarda da işbirliği yapmasını istediğini söyledi.

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Soçi'de gerçekleştirilen Üçlü Zirve'de, 'Suriye ile Türkiye arasındaki bağların güçlendirilmesine katkıda bulunmak istiyoruz' dedi. Yabancı güçlerin de Suriye hükümetinin izni olmadan ülkede bulunmaması gerektiğine dikkat çeken Ruhani, 'İsrail siyonist rejimi de Suriye topraklarını işgalden vazgeçmeli' dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Rusya'nın Soçi kentinde Üçlü Zirve kapsamında bir araya geldi. Zirvede ev sahibi Putin, konuşmasının ardından sözü Ruhani'ye bıraktı. Ruhani, 'Suriye'deki ve Suriye halkı için hayatlarını feda eden halklara teşekkür ederim. Çabamıza da devam edeceğiz. Son derece önemli bir görüşme yaptık. Önemli kararlar almak için çalışmaya devam ediyoruz. Alacağımız kararlar Suriye halkına fayda getirsin diye umuyoruz, Suriye halkının da kendi amaçlarını yerine getirsin istiyoruz. Amacımız dış müdahale olmaksızın Suriye halkının amaçlarına kendilerine ulaşmaktır' dedi.

İran Cumhurbaşkanı Ruhani, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Bütün teröristlerle mücadele etmeliyiz ve diyaloğu da genişletmeliyiz, mültecilerin geriye dönmesini hep birlikte sağlamak durumundayız. Suriye ne başka ülkelerin tehdidi altında olmalı ne de başka bir müdahalenin Suriye'ye gelmesine, Suriye'nin de içeriden bir terör tehdidine maruz kalmamasına çalışmalıyız. Suriye'nin hem ulusal hem de toprak bütünlüğü çok önemlidir. Suriye'nin bütün çocukları kendi ulusal haklarını kullanabilmeli ve sadece Suriyeliler kendi kaderlerine karar verebilmeli. Başkaları Suriye'ye ve Suriye'nin iç işlerine müdahale etmemeliler. Bizler ateşkes için büyük çabalar gösterdik. Büyük oranda başarılı olduk. Farklı gruplar arasında diyaloğun da gerçekleşmesinde etkili olduk. Savaşı geniş anlamı ile sona erdirdik. Sınırlı bölgeler haricinde istikrarı ve barışı sağlamış durumdayız. Uluslararası hukuk çerçevesinde bunu yapmak için elimizden gelen çabaya devam ediyoruz, insani felaketi sona erdirmek durumundayız.'

'Terör ne bu ülkede ne de başka ülkede olmamalı'

Yapılan çalışmalarla Suriye'nin ulusal bütünlüğünün sağlanmasının amaçlandığını kaydeden Ruhani, 'Bu noktada attığımız adımlarla Suriyeliler ile diyalog penceresini açık tutabildik ve silahların bırakılması konusunda, taraflar arasında barış tesis edilmesi konusunda da çalışıyoruz. Terör ne bu ülkede ne de başka ülkede olmamalı. Herkes barış içinde yaşamalı ve teröristlerin hamileri de şunları bilmeli ki terör onların kullanabilecekleri araç değildir, olamaz da. ABD hükümeti ve diğer unsurlar Suriye ve Irak'taki teröristlere destek vermekteler ve Suriye'deki terör gruplarını kendi amaçları doğrultusunda kullanmaktalar. Bu noktada ABD'nin Suriye içerisinde DEAŞ terörist gruplarına yardım ettiklerini, İsrail'deki siyonist rejimin de Suriye'deki terörist gruplarına yardım ettiklerini gösteren birçok gerçek var. Siyonist rejimin aynı zamanda kendileri de bu yardımları yaptıklarını söylüyorlar. Uluslararası camia bu tip faaliyetlerle de mücadele etmeli. Uluslararası camia bu noktadaki mücadelesini gün be gün devam ettirmelidir' ifadelerini kullandı.

'El Nusra terör gurubunun da oradan çıkması gerekiyor'

Geçtiğimiz Eylül ayında İdlip anlaşmasının Rusya-Türkiye ve İran tarafından imzalandığını kaydeden Ruhani, 'Şüphesiz garantör ülkeler bu anlaşma ile İdlip bölgesinde insani krize son vermeyi amaçlıyor ve bu anlaşmayı devam ettirmeliyiz. Aynı zamanda İdlip'ten İdlib bölgesinin yüzde 40'ını elinde bulunduran El Nusra grubu da bu bölgeyi terk etti. Hama, Halep bölgelerinde Suriye ulusu için önemli yerler. O yerlerde de adımların atılması gerek. İdlip'in yüzde 90'ını elinde bulunduruyor. Bu da şunu gösteriyor; İdlib Anlaşması bölgede önemli bir soruna da yol açabilir. Dolayısıyla El Nusra terör gurubunun da oradan çıkması gerekiyor. Başka isimler de alıyorlar, sivil halkın arasına saklanıyorlar, kendi terörist amaçlarını hayata geçirmek için çalışıyorlar' açıklamasını yaptı.

'Suriye ile Türkiye arasındaki bağların güçlendirilmesine katkıda bulunmak istiyoruz'

ABD Başkanı Donald Trump'un Suriye'den çekilme açıklamasına değinen Ruhani, 'Bu kuvvetler, uluslararası camianın izni olmadan Suriye'de bulunuyor. Uluslararası camianın ve Birleşmiş Milletler'in kararı ve izni olmadan ABD kuvvetleri işgalci güç olarak oradalar. ABD'nin bu politikaları yeniden gözden geçirilmeli, çünkü Suriye halkının faydasına değil. Suriye'nin doğusu ve kuzeyi de uluslararası camia ile işbirliği yapmalı. Suriye halkının haklarının korunması konusundaki bu insanlar arasında bölgede yaşayan Kürtler de var. Bunlar da Suriye ulusunun ayrılmaz parçasıdır, onların haklarının da korunması gerekmekte. Türkiye'nin de bu noktada endişeleri var. Bu noktada Türkiye'yi anlıyoruz. Suriye'nin bu bölgede bu endişeleri giderme noktasında Suriye'nin meşru hükümeti ile işbirliği yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye ile Suriye arasında bir Adana Anlaşması var ve İran İslam Cumhuriyeti de geçmişte olduğu gibi Rus dostlarımızla birlikte üzerimize düşen rolü oynamaya devam edeceğiz. Suriye ile Türkiye arasındaki bağların güçlendirilmesine katkıda bulunmak istiyoruz' ifadelerini kullandı.

'İsrail siyonist rejimi de Suriye topraklarını işgalden vazgeçmeli'

Taraflar arasında atılacak adımların Suriye'deki durumu olduğundan daha karışık hale getirmemesi gerektiğine vurgu yapan Ruhani, açıklamasını şöyle tamamladı:
'Bütün taraflar Suriye'nin yeniden inşası için, alt yapısını yeniden inşa etmesi, insani alt yapısı için çalışmalı. Bunu yaparken diğer tarafların Suriye'nin içişlerine müdahale etmemesi gerekiyor. Aksi halde Suriye krizi daha da derinleşerek devam eder. Mültecilerin de evlerine geri dönmesinin kolaylaştırılması için hem Suriye halkına hem de hükümetine yardım edilmesi gerekiyor. Bu noktadaki düşmanlıklar ortadan kaldırılmalı. Suriye halkı ülkesini yeniden inşa etmeli, anayasa çerçevesinde önemli reformları gerçekleştirmeliler. Burada Üçlü Zirve gerçekleştiriyoruz ama Cenevre'de, Tahran'da, Moskova'da defalarca bir araya geldik. ABD'den de üzerimizde baskı var. Bugüne kadar bunda başarılı olamadı. BM misyonuna da destek veriyoruz. Sonuç olarak bu konulara dikkat çekmek istiyorum. Suriye görüşmeleri barışın tesisi için yapılıyor. Buradaki asıl amaç, Suriye'nin dışarıdan müdahaleye maruz kalmaması, Suriye'nin içişlerine karışılmaması, toprak ve ulusal bütünlüğünün korunması. İkinci olarak ise uluslararası camia mültecilerin evlerine dönüp ülkelerinin inşasına destek vermeli. Üçüncüsü, terörist grupların hepsi ile mücadele etmeliyiz ki buradaki bütün yabancı güçlerin de, özellikle de Suriye hükümetinin izni olmadan orada olmaması gerekir. İsrail siyonist rejimi de Suriye topraklarını işgalden vazgeçmeli.'