Samsun'da tiyatronun nasıl bir tarihçesi var. Geçmişte durum neymiş, günümüze yansımaları neler olmuş?

Cumhur Kocaoğlu: Samsun'un geçmişine baktığımızdaysa tiyatro ile ilgili ilginç detaylar karşımıza çıkıyor. Örneğin 1883 yılında Samsun'da bir tiyatro binası olduğunu görüyoruz yani o kadar eski. Yine 1907 yılında Samsun'da bulunan Meşrutiyet Tiyatro Binası tam bin kişilik. Şuan Samsun'da bin kişilik bir tiyatro salonu yok. Geçmiş yıllarda Samsun'da tiyatro binası sayısının da bir hayli fazla olduğunu görüyoruz. Cumhuriyet Meydanı'nın arka tarafında ahşap bir salon olduğu, bir başka tiyatro binasının da deprem nedeniyle yıkıldığı ifade ediliyor. Sonrasında bizim meşhur oda tiyatrosu dönemi var. 1966-1969 yıllarında Karagöz Hacivat, Tiyatro Merasimi, Bizim Koğuş, Hababam Sınıfı gibi oyunlar bu şehirde sahnelenmiş. 1966-1968 yıllarında oda tiyatrosunda Halit Akçatepe oyunlar sergilemiş. Ayrıca 1967 yılında oda tiyatrosuna İstanbul'dan gelen Cemal – Latife Vuruşkan çiftinin Kör isimli oyunu oynadıklarını biliyoruz. 1981 yılına geldiğimizde belediye konservatuarına tiyatro bölümü ekleniyor. 1988 yılında da Şu anki Gazi Müzesinin alt kısmında 115 kişilik bir oda tiyatrosu yapılıyor. 1997 yılına kadar orada oda tiyatrosunda oyunlar sergileniyor. Ben de orada dört oyun oynadım. Sonrasında orası da tadilat çalışmaları nedeniyle kapandı. 1997 yılında da Gazi Sahnesi kuruldu. Ben Samsun'da Gazi Sahnesi'nin, el değiştirmesi sürecinin bir kırılma noktası olduğunu düşünüyorum. Ayrıca bildiğiniz gibi, şehrimizde yeni bir salon hayata geçti ve inanılmaz güzel bir enerji söz konusu. Canik Kültür Merkezi, Atatürk Kültür Merkezi ve Atakum Sanat Merkezi de faal. Geçmişteki kadar olmasa da iyi bir atmosfer var.

Tiyatro ile ilgili özel bir çabanız olduğunu biliyoruz. Samsun'a bir sahne kazandırdınız. Nedir bu tiyatro tutkunuzun sebebi?

Cumhur Kocaoğlu: Ben tiyatronun ileriye değil de geriye gitmesi taraftarıyım. Seyirci açısından da yanı şeyi söyleyebilirim. Teknoloji çok hızlı ilerledi. Ekran bağımlılığı o kadar arttı ki gençlerde tiyatro alışkanlığı göremiyorum. Gidip takip ettiklerini de düşünmüyorum. Bu anlamda da bir savaş vermek gerektiğini düşündüm. Bu konuda tiyatrocuların da çuvaldızı kendilerine batırmaları gerektiğini düşünüyorum. Yeter ki insanlar tiyatroya gelsinler. Bunun için çabalıyorum. Bu yıl Hülleci oyunuyla 3 bin 500 4 bin civarında seyirciye ulaştık. Bu insanlardan bazılarına tiyatroyu sevdirebilsek ne güzel olur. Bu potansiyeli kaybetmemek için de tiyatrolara görev düşüyor. Bunun için de cebimizden harcıyoruz.

Tiyatronun, sizi en çok etkileyen yönü nedir?

Cumhur Kocaoğlu: Oyun bittikten sonra aldığınız alkış sizi müthiş teşvik ediyor. Oyun öncesi büyük heyecan yaşıyorum. İlk replikten sonra bir anda oyunun sonu geliyor ve sonrasında 'bir daha olsa' düşüncesi beliriyor. Bu hissi hiç kimse parayla satın alamaz.

Peki, sizin için sahne ne ifade ediyor?

Cumhur Kocaoğlu: Ben özel tiyatroya 'ne olursa olsun hayallerinizin peşinden koşun' deyip başladım düşünsenize bir tiyatro sahnesiyle tarihe iz bırakıyorsunuz.

Tiyatro kimileri için bir eğlence kaynağı kimileri içinse mesaj vermesi gerekiyor. Siz bu görüşler hakkında neler söylersiniz?

Cumhur Kocaoğlu: Tiyatronun, güldürürken mesaj vermesinden bahsedilir. Hatta bu da tiyatronun tanımlarından biridir. Ben, tiyatronun mutlaka bir mesajı olmalı fikrine katılmıyorum. Tiyatro, yönetmensiz, sahnesiz olur ama seyircisiz olmaz. Siz, çok güzel bir oyun hazırlarsınız ancak seyirci, 'gülemedim ben bu oyunu beğenmedim' de diyebilir. Örneğin Nejat Uygur 'un bazı noktaları eleştirmiştir ama o binlerce insana tiyatroyu sevdirdi. Bence tiyatro tek tip değildir. Yani illa ki güldürecek ya da illa ki mesaj verecek diye bir şey yok bence. Her tiyatro kendi izleyicisini, gerçeğini ve misyonunu yaratır. Tiyatronun gerçeklerinin her dönem için de değiştiğini düşünüyorum. Yani öyle bir dönem olur ki tiyatroların mesaj vermesi gereklidir ve tiyatroların bir kısmı ya da hepsi bunu yapar. Ben şahsen gençleri yakalamaya çabalıyorum. Mesajı, draması ağar işler yapmıyorum. İnsanları günlük streslerden uzaklaştırmayı amaçlıyor ve komedi yapıyorum. İnsanların tebessüm etmesini istemeye yanlış denilemez diye düşünüyorum.

Tabi ki tıpkı şiddetle mücadele noktasında mesajlar veren bir oyuna yanlış denilmeyeceği gibi…

Cumhur Kocaoğlu: Örneğin Samsun Sanat Tiyatrosu yıllardır çok önemli işler yapıyor. Herkes aynı şekilde tiyatro yapacak diye bir durum yok. Renkliliği de sağlamamız gerekiyor.

Siz çocuk tiyatrosu da yapmış, yapan bir isimsiniz o nasıl bir his?

Cumhur Kocaoğlu: Öncelikle oyun merkezli değil, çocuk merkezli oynamak zorundasınız. Diğer yandan çocuk tiyatrosu yapmak şuanda çok zorlaştı. Oyun anlamında baktığınız zaman zor olduğunu söyleyebilirim. Çünkü çocuklar çok acımasızca eleştiriyor. Dikkatleri dağılırsa hemen konuşmaya başlıyorlar. Bu, oyuncu olarak bizim hatalı olduğumuzu gösteriyor. Dolayısıyla sahnede daha fazla çabalamak gerekiyor. Bir diğer yandan da müthiş bir keyif, anlatılamayacak bir haz. Belki de bir çocuğun hayatına dokunuyorsunuz. Çocuğun oyunu tiyatro salonunda izlemesi de onun bu kültürü kazanması açısından bence çok önemli.

Salonun atmosferi oyunu ve oyuncuyu nasıl etkiliyor?

Cumhur Kocaoğlu: Tıpkı çocuklarda olduğu gibi yetişkinlerde de salonun ambiyansı çok önemli. Bu noktada belirtmek istediğim bir husus var. Lütfen tiyatro salonlarına patlamış mısır vb. yiyeceklerle gelmeyiniz. Eskiden insanlar takım elbiseleriyle, adeta bir davete gelir gibi tiyatroya gelirlermiş. Keşke yine öyle olsa, bunu sağlamak için de yine bizlere büyük görevler düşüyor.

Oyun başlamadan hemen önce nasıl bir süreç söz konusu?

Cumhur Kocaoğlu: Oyunun hemen öncesinde oyuncular dekordan delikler bulup, mutlaka seyirciyi görmek ister. Oyuncuların farklı konsantrasyonları vardır ama genel manada büyük bir heyecan söz konusudur.

Yönetmenler ve oyuncular arasında nasıl bir ilişki söz konusu?

Cumhur Kocaoğlu: Kavga gürültü (gülüyor). Oyuncuların sürekli okuması oyunu analiz etmesi gerekiyor. Oyuncu bir yandan kendini yönetmene teslim edecek bir yandan da ondan bilgi almaya çalışacak. Dolayısıyla sürekli soracak. Yönetmenler katı ve disiplinlidir. Çok fazla söz hakkı vermezler, bu gereklidir yoksa oyun çıkmaz.

Hülleci'den bahsedelim dilerseniz nasıl bir oyuncu kadrosu var bu oyunun?

Cumhur Kocaoğlu: Ekibin içerisinde profesyonel oyuncular olduğu gibi sahneye ilk kez adım atanlar da var. Bir tiyatro yönetmeni için bu hiç de kolay değildir. İki farklı oyuncu topluluğu bu oyunda bir arada. Bizde iyi bir sonuç ortaya çıktığında 'oyuncu güzel oynadı', kötü olursa da 'bu nasıl yönetmen ' denir.

Hülleci, Reşat Nuri Güntekin'in eserlerinden ve çok sıcak bir hikaye…

Cumhur Kocaoğlu: Evet yüz yıl önce yazılmış olmasına rağmen eskimeyen bir eser. Tiyatronun evrenselliği durumu söz konusu olduğu için aynı eser farklı şekillerde yorumlanabiliyor. Hülleci Samsun'da Nisan ayının sonuna kadar sahnede olacak.

Aynı zamanda da sosyal sorumluluk çalışmaları da yapıyorsunuz değil mi?

Cumhur Kocaoğlu: Evet, örneğin 8 Mart'ta kadınlara ücretsiz oynadık. Kütüphane haftasında, 'bir kitap getirene bir bilet' kampanyası yaptık. Kitap ve tiyatroyu bir araya getirdik o arada da seyirciler bizim en büyük karımız oldu. Sokak hayvanları için oynadık. Bu şekilde projelere imza atmaya devam edeceğiz.

Tiyatro ile ilgili son olarak nasıl bir mesaj verirsiniz?

Cumhur Kocaoğlu: Bir büyüğümüzün söylediği bir cümle vardı onunla noktalamak isterim: Hiç kimse bir tiyatro salonunda savaş çıkartamaz.

Çok teşekkür ederiz.

Röportaj: Burcu DÜZGÜN ÇOBAN

Fotoğraf: Pirsu DÜZGÜN