Dün, bir arkadaşımın ablasının cenaze töreninde uzun süre görüşemediğimiz dostlarımızla görüşme imkanımız oldu. İnsanların gündeminde maalesef suya yapılan zam konusu vardı. Üzücü ama gerçek. İnsanlar neler neler söylüyorlar, bir bilseniz.

Su zammının hem oranı çok yüksek, hem de zamanlaması çok kötü oldu. İnsanları gerçekten üzdü.

Asgari ücretle çalışan bir insanın durumunu bir düşünün. Zira, borç içinde kıvranan, akşam evine götüreceği bir ekmeğin hesabını bile yapan insanların ağırlıklı olduğu bir toplumda, suya yüzde 25 zam yapmak ne demek? Üstüne üstlük, her ay da TÜFE artışını da otomatiğe bağlamak…

Her gün gelen sayısız telefonlar ve mailler insanların içinde bulunduğu zorluğu, tepkilerini, isyanlarını çok açık ortaya koyuyor ve insanı gerçekten de üzüyor. Bir gazeteci olarak, onların hissiyatına tercüman olmaya, dertleriyle dertlenmeye, sıkıntılarını dile getirmeye elimden geldiği kadar sürdüreceğim.

Dün bir vatandaşımız mail göndermiş, samimi ve içten. Mail aynen şöyle; ''Bugüne kadar hiç Haber Gazetesi almadım. Okuyordum ama para vermedim. Eyyam yapmamanız beni şaşırttı. Bunu ne kadar devam ettirebilirsiniz bilemiyorum.Yazılarınızı çok beğeniyorum ve her gün heyecanla okuyorum. Gazeteci, doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilmeli. Diyemezse, zaten gazeteci olamaz. Doğru yoldasınız, sizi tebrik ediyorum. Ben de, 1 Haziran'dan itibaren her gün bir tane Haber Gazetesi alacağım. Sırf size destek için. Allah yardımcınız olsun…''

Varsın Mustafa Demir, ' su zammından dolayı beni eleştiriyorlar ' diye Haber Gazetesi'nin aboneliğini iptal etsin, önemi yok. Şu samimi insanların destekleri, hissiyatları bize yeter.

Şunu çok açık yüreklilikle belirtmekte fayda görüyorum; Benim ne Mustafa Demir ile ne de bir başkasıyla asla bir problemim yok, olamaz da. Olsa bile, zerre kadar işime yansıtmam. Benim yaptığım eleştiridir. Yazılarımda ne yanlış vardır, ne iftira vardır, ne de hakaret. Gazeteci de aslında bir kamu görevi yapar. Bizim yaptığımız da bir kamu görevidir. Bu görevi hakkaniyetli şekilde sürdürmek bizim boynumuzun borcudur. Eleştirilere açık olmayan, eleştirilerden ders çıkartmayan insan yanlış yapmaya devam eder. Yanlışta ısrar, insanı felakete götürür.

Bizim derdimiz bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek. Biz üzüm yemeye hep devam edeceğiz. Gazeteci bazen eleştirecek, bazen yol gösterecek, bazen de yapılan iyi işleri alkışlayacak. Yapması gerekeni yapacak. Kimliğini kaybetmeyecek. Kimliğini kaybeden zayii olur.

İnsan, bugün böyle, yarın öyle olamaz, olmamalıdır. İnsanın bir duruşu olur. Gazetecinin de bir gazetecilik duruşu olmalıdır. Bizim yaptığımız da budur. Biz, bundan böyle de, 'doğruya doğru, yanlışa yanlış ' demeye devam edeceğiz. Kimsenin şüphesi olmasın.