Prof. Dr. Abdullah Özkırış, şeker hastalarına göz sağlığını korumaları için tavsiyelerde bulunarak; 'Şeker hastalığı; özellikle göz, kalp, böbrek, beyin, el ve ayaklarımızı hasara uğratır. Göz ise vücudumuzun her şeyidir. Onun için kıymetini bilmeli ve korumalıyız. Aksi taktirde diyabetin sonu karanlık bir dünya. Şeker hastaları hastalıklarından korkmasınlar. Sadece onunla nasıl baş etmek gerektiğini öğrensinler. Sağlıklı bir bedenin en önemli ögesi olan gözlerinizi ve diğer organlarınızı hafife almayın. Önemli 5 hususu var. Diyabetik Retinopatinin tedavisi, erken teşhisin yanında, hastanın diyabet tedavisine ve diyetine çok dikkat ve itina göstermesi ile ilgilidir. İdeal kiloya ulaşmak için egzersizi asla ihmal etmeyin. Kan şekerini sıkı ve düzenli kontrol edin. Sigarayı mutlaka bırakın. Stresten uzak durun veya kontrol altına alın. Diyabette en sık tutulan organ göz ve maalesef uygun bir şekilde tedavi edilmezse sonu körlük' dedi.
'Her yıl 6 ayda bir muayeneye gidin'
Türkiye'nin yetiştirdiği sayılı bilim adamlarından olan hem Türkiye'de hem de yurtdışında onbinlerce göze işlem ve ameliyatları ile insanlara ışık tutan Kayseri DoktorÖZ Göz ve Cerrahi Lazer Merkezi Başhekimi Prof. Dr. Abdullah Özkırış; vatandaşlardan kendisine ulaşan sorulara da cevap verdi. 'Diyabetik Retinopati'yi açıklayan Özkırış; 'Gözün arkasındaki sinir liflerini içeren doku olan retinayı (ağ tabaka) besleyen küçük kan damarlarındaki değişiklikler ve hasardır. Körlüğe sebebiyet veren ve diyabetin tek tedavi edilebilir durumudur. Çoğunlukla iki göz etkilenir. Hastalığın başlangıcında hiç şikayet olmayabilir, bulgular zamanla ortaya çıkar. Diyabet ne kadar uzun süreli ise, hastalık ihtimali de o kadar daha fazladır. Çocukluk çağı diyabetinde, daha küçük yaşlarda başlar. Katarakt oluşumunu da tetikler' dedi. Özkırış'a gelen bazı sorular ve cevapalrı ise şu şekilde;
Soru: 'Hastalarımıza ilk olarak ne tavsiye edersiniz?'
Prof. Dr. Özkırış: 'Evet bu çok önemli. Erken safhada yakalanan hastaların tedavileri mümkündür. Bu sebeple hastaların hiçbir şikayeti olmasa da yılda bir defa göz hekimine retina muayeneleri gerekir. Buluğ çağı, gebelik, katarakt ameliyatı, insüline yeni geçiş gibi dönemlerde muayene aralığı sıklaştırılmalıdır'
Soru: 'Risk faktörleri nelerdir?'
Prof. Dr. Özkırış: 'Bütün şeker hastalarının risk altında olduklarını hatırlattıktan sonra şunları sıralayabilirim; iyi kontrol edilemeyen kan şekeri seviyeleri, yüksek kan basıncı, kolesterol, hamilelik, şişmanlık, böbrek hastalığı'
Soru: 'Kişi hasta olduğunu nasıl anlayacak?'
Prof. Dr. Özkırış: 'Çok doğru. Diyabetik Retinopati'nin belirtileri çok değişik şekilde ortaya çıkabilir. Bunların belli başlılarını ise şöyle sıralayabiliriz; diğer göz rahatsızlıklarında görülen batma, çapaklanma, ağrı gibi şikâyetler olmaz. Sadece görmede azalma olur. Bu da yavaş yavaş olur. Görme alanında fark edilen, örümcek ağları gibi küçük uçuşan cisimcikler, ışık çakmaları, görmeyi engelleyen, siyah yarıklar ya da kırmızı bir şerit, görme kaybı, bulanık görme, görme merkezinde, siyah veya boş bir nokta, gece görmesinin zayıflaması, parlak ışıktan gelip daha loş bir ortama uyumda güçlük, görüş alanında oluşan karanlık gölgeler, görüşün perdelenmesi, kısa süreli görme kaybı'
Soru: 'Teşhis nasıl yapılır?'
Prof. Dr. Özkırış: 'Diyabetik Retinopatiye ait belirtiler varsa, sızdıran kan damarlarını tespit etmek için damardan flöresein boya verilerek Fundus Flöresein Anjiyografi (FFA) çekimi yapılmalıdır. Boya retina damarlarından geçerken art arda fotoğrafları çekilerek hasarlı bölgeler tespit edilir. Ayrıca sinir tabakası ve görme merkezinde hasar su toplaması var mı yok mu bunun için Makula OCT tetkiki çok önemli. Tedavinin başarılı olması için erken teşhis çok önemli. Gelişen teknoloji sayesinde Diyabetik Retinopati'nin birçok tedavisi mevcuttur. En iyi tedavi ise korunmak, kontrole gitmek ve çok ileri safhalara gelmeden yüzde 100 tedavi mümkündür. Hastalığın tedavisini 3'e ayırarak planlıyoruz: Güncel tedaviler (ilaç ve iğne), lazer tedavisi, Vitrektomi ameliyatı. Güncel tedavileri şöyle sıralayabiliriz; göz içine yapılan iğne, gözün durumu ve hasarına göre göze uzun etkili kortikosteroid ve anti-Vegf ilaçlar. Bu ilaçlar kısa sürede görme artışlarına yol açabilir ve bu tedaviler lazer ile beraber yapılabilir. Lazer tedavisi 20. yüzyılın en önemli buluşlarındandır. Günümüzde yaygın olarak tercih edilen bu yöntem, bu hastalıkta nasıl uygulanıyor? Hastalığının son evresine kadar kişinin gözünde ödem oluşmadığı sürece ve hafif retina hasarı var ise genellikle tedaviye gerek yoktur. Ciddi hasar mevcutsa, son evre bozuklukların tedavisi için lazer yöntemi kullanılmaktadır. Lazer tedavisinde en az iki ve daha üstü seanslar şeklinde mevcut görmenin korunması sağlanır. Burada hastanın gözünde sonradan oluşan kan damarlarının yakılarak kapatılması amaçlanır. Kanama başlamadan önce uygulanan lazer daha yararlı olur. Lazer ehil ve tecrübeli ellerde çok etkili bir tedavi silahımızdır. Tedavi için geç kalmış ve bazen lazere rağmen ilerleme gösteren hastalarda, mikroskop altında gözün içine 1 milimden ince özel aletlerle girilerek uygulanan bir cerrahidir. Göz içi sıvısı (vitreus) içindeki kanamaların ve çekinti yapan bantların temizlenmesi ve retinanın tekrar eski yapısına kavuşması hedeflenir. Ameliyatın en sık görülen yan etkisi, katarakt gelişimini hızlandırmasıdır. Yüzde 70 vaka ameliyattan sonra görmesinde artma kaydeder. Son söz olarak; hastalar diyabetten korkmasınlar. Mutlaka 6 aylık kontrollerini retina konusunda uzman ve ehil kişilere yaptırsınlar. Bu kontrollerde gereken tedavi yapıldığı takdirde bu hastalar ömür boyu kendilerini idare edecek görme imkanına kavuşacaklardır.'