Bunlardan en çarpıcı olanı ve belki de insanların en çok ilgisini çeken antikansorejen özelliğe sahip olmasıdır. Bunu da yetkililer yapılan birçok çalışma ile ortaya koymuşlar. Hem laboratuvar hem de klinik tabanlı çalışmalarda bu faydanın üzerinde durmuşlardır.

Çin'de yapılan bir çalışmada özellikle mide kanserine yakalanan kişilerdeki ölüm oranı ile sarımsak tüketimi arasında ters orantılı bir ilişki olduğunu tespit etmişler.

SARIMSAĞIN MİDE KANSERİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Buradan sarımsak tüketenlerin mide kanserinden ölme oranının düşük olduğunu epidemiyolojik olarak tespit edildiğini görüyoruz. Yine bu konuda benzer bir çalışma İtalya ve Amerika'da da yapılmış. Bu çalışma ile de sarımsak tüketiminin, kolon kanserine yakalanma riskini çok ciddi oranda düşürdüğü gözlemlenmiş. Bu çalışmalar laboratuvar ortamında kanserli doku üzerine yapılan çalışmalardır.

'SARIMSAĞI ÇİĞ OLARAK TÜKETİN'

Ancak burada çok önemli bir noktayı vurgulamak gerekiyor. Sarımsağı pişirdiğimiz zaman içerisindeki antikansorejen olduğunu düşündüğümüz bu etkeni kaybediyor. Yani sarımsak pişirme işlemine maruz kaldığında yahut da 1o saniyelik bir mikrodalga fırına koyduğumuzda şifalı olma özelliğini kaybediyor.

SARIMSAĞIN İÇİNDEKİ HANGİ BİLEŞENLER SARIMSAĞI ÖNEMLİ KILIYOR?

Sarımsak öyle önemli bir bitki ki adeta bir kimya fabrikası gibi. İçerisinde 200'den fazla bileşik barındırıyor. Fakat bunlar ağırlıklı olarak, sarımsağın karakteristik kokusunu oluşturan sülfür bileşikler diyebileceğimiz bir grup var. Bunlardan en bilinenlerden bir tanesi alisin denilen bir kimyasal maddedir. Bu kimyasal normalde aktif değilken, sarımsağı ezdiğiniz zaman hücreler içerisinde bir takım kimyasal reaksiyonlar gerçekleşmeye başlıyor. Bu sayede alisin açığa çıkıyor. Yani sarımsağa kokusunu ve veren şifalı olma özelliğini kazandıran moleküllerden bir tanesi alisindir.

Amerika'da sıcaklığın alisin üzerindeki etkisini test etmek üzere bir çalışma yapılmış. Bir hayvan grubundan elde ettikleri kanserli epitel hücreleri kullanılmış. Sarımsağı 60 saniye mikrodalga ısıttıktan sonra ya da herhangi bir fırında 45 dakika ısıtıldıktan sonra antikansorejen özelliğini kaybettiğini söylemişler. Bunu da genelde içerisinde aktif olarak bulunan sülfür bileşiklerinin formasyonunun engellendiği gerekçesi ile sunmuşlar. Tüm bu bulgulardan yola çıkarak sarımsağın çiğ ve dövülmüş olarak tüketilmesini öneriyoruz.

'SARIMSAK KOKUSUZDUR'

Sarımsak bilindiği üzere toprak altında yetişmektedir. Toprak altında birçok mikrobiyel patojen mevcut. Bu hastalık yapıcı maddeler anlamına geliyor. Sarımsağın dişleri parçalanmamış, kesilmemiş ya da ezilmemişse normalde kokusuzdur. Fakat yapılan başta anatomik çalışmalar göstermiş ki sarımsakta kokuya neden olan alisin maddesinin oluşmasını sağlayan bazı reaksiyonlar var. Bu reaksiyonların meydana gelmesi ise ancak sarımsağın kendine bir savunma mekanizması oluşturması ile gerçekleşiyor. Bir mikrobiyel patojen geldiğinde normalde inaktif olan enzimler bu zararlı etkeni püskürtmek adına bu molekülleri oluşturuyor.

'SARIMSAĞIN KENDİNE ÖZGÜ BİR SAVUNMA MEKANİZMASI VAR'

Yani sarımsağın oluşturduğu savunma mekanizması insan için bir şifa kaynağına dönüşüyor.

PATOJEN NEDİR?

Patojen hastalık yapıcı etken demektir. Hastalık yapıcı bakterilere karşı genellikle tıp dünyasında antibiyotikler kullanılır. Hastalık yapıcı patojen o kadar çeşitli ki, yukarıda belirttiğimiz patojen bakterilerin çeşitli suçları bulunduğunu da vurgulamak gerekiyor. Bunlardan bazıları direnç geliştiriyor. Dolayısıyla bu bakteriler kendi genetik yapılarını (DNA) o kadar hızlı değiştiriyor ki piyasa bulunan bazı antibiyotiklere karşı dahi direnç sağlayabiliyorlar.

Çünkü basit yapılı canlılar, kendi genetik yapılarını hızlıca değiştirerek var olan antibiyotikleri etkisiz hale getiriyorlar. Buna örnekle insan ve memeli bağırsağında bulunan ekoli, bağırsak florasında bulunduğu sürece sıkıntı yok ama alanının dışına çıktığı zaman patojen etkiye sahip bir bakteri haline geliyor. Özellikle Kurban Bayramı döneminde bu durum sıkça meydana geliyor ve insan sağlığı için olumsuz bir koşul sağlıyor.

'SARIMSAK ANTİBİYOTİKTEN DAHA ETKİLİ'

Bu bakterilere karşın laboratuvar ortamında yapılan çalışmalar ise sarımsaklarla hazırlanan ekstraktların antibiyotiklerle yarıştığını gösteriyor.

Tabii buna karşın bazı etkisiz olduğu durumlar da var. Örneğin bazı bakterilerin oluşturduğu bir takım toksinler vardır. Bu toksinlere karşı üretim noktasında etkisiz kaldığı gözlemlenmiştir. Bunlar tabii ki çok spesifik çalışmalar. Çok sayıda patojen bakteri mevcut. Aynı biçimde de çeşitli hastalıklara sebep oldukları biliniyor. Ancak piyasada var olan sarımsak ekstraktları genelde başarı sonuçlar vermiştir. Bu durumda konsantrasyon düzeyleri çok önemli. Tüm bunlardan elimizdeki antibiyotikleri kaldırmamız gerektiği sonucuna varmak yanlış bir çıkarım olur. Sarımsağın doğal bir antibiyotik olduğunu vurgulamak gerekir.

SARIMSAK NEDEN ANTİBİYOTİK GİBİ KULLANILIYOR?

Alisin maddesi ile ilgili birçok labatuvar tabanlı çalışma mevcut. Bu çalışmalar şöyle gerçekleşiyor. Mevcut olan patojen bakterilerin sarımsaktan elde edilen ekstasyonlara karşı duyarlı olduğu tespit edilmiştir. Hatta bazı çalışmalar göstermiş ki antibiyotiklerin gösterdiği etkiden çok daha efektif olduğunu ortaya koymuştur.