İsimlerini çok sık duymadığımız keten, ısırgan ve kenevir, Karadeniz Bölgesi'nde yeni bir dönemi başlatacak. Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde yapılan çalışmalarla her üç bitkiden de elde edilecek lifler; değerlendirilecek ve bu sayede kimyasallarla kaplı dünyamızda belki de doğaya dönüşün yolu açılacak. İstilacı olan ısırgan, sabıkalı bitki kenevir ve ne olduğu unutulan keten, tüm bu sıfatlardan kurtulup sahalara geri dönüyor. Bu geri dönüşün ayrıntılarını belki de birkaç yıl sonra tamamen keten, kenevir ve ısırgandan üretilmiş giysilerle göreceğimiz; Profesör Doktor Ali Kemal Ayan, Öğretim Üyesi Doçent Doktor Şahane Funda Arslanoğlu ve Öğretim Üyesi Doçent Doktor Selim Aytaç ile konuştuk.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Karadeniz lif bitkileri derken ne kastediliyor. Bunlarla ile ilgili çalışma yapılmaya neden ihtiyaç duyuldu ve bu bitkilerle ilgili nasıl bir süreç söz konusu?

Ali Kemal AYAN: Karadeniz Bölgesinin ekolojisine ve toprak yapısına uygun olan çok sayıda bitki bu bölgede yetiştiriliyor. Ancak bunlar içerisinde bazı bitkiler var ki onların kullanımı diğerlerinden çok daha farklı. Bölgenin ekolojisine uygun ve yaklaşık 2 bin yıllık bir geçmişe sahip keten ve kenevir gibi sapından lif elde edilebilen bitkiler geçmişte çok yoğun bir şekilde kullanılmış. İnsanlar yaşamları boyunca bu bitkileri gıda ve tekstil ürünü olarak kullanmışlar. Ancak sentetik elyaflarlandan sonra maliyetlerin düşmesi ve daha az emek verilerek daha fazla ürünün ortaya çıkartılmaya başlanmasıyla bu bitkilerin üretimi hızla azalmış. Hatta keten ve kenevirde yok olma noktasına kadar gelmiş. Son zamanlardaysa ekolojik tüketimle ilgili duyarlılık, çevre bilincinin gelişmesi ve sentetik elyafların insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin ortaya çıkmasıyla özellikle gelişmiş ülkelerdeki tekstil sektörleri yeni ve daha ekolojik konsept arayışına girdi. Dolayısıyla bu süreç bahsettiğimiz doğal lif kaynağı olan bitkileri yeniden gündeme getirdi. Biz de son on yıldır ısırganla ve beş yıldır da keten ve kenevirle ilgili yaptığımız çalışmalarda sektörün ve çiftçinin ilgisinin yeniden canlanmaya başladığını gördük. Üç bitkinin de üretim alanları artmaya başladı. Özellikle kenevirde çok hızlı yol aldık çünkü tek üretim noktası Samsun'un Vezirköprü ilçesi kalmıştı. Fakat şimdi yeniden üretim artmaya başladı.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Bu bitkiler açısından Karadeniz Bölgesini değerlendirecek olursak karşımıza nasıl bir tablo çıkıyor?

Selim AYTAÇ: İlk olarak kenevirden söz edecek olursak bu bitki bir yasa çerçevesinde ekilebilir, izin alınması lazım. Türkiye'de geçen yıl çıkartılan bir yönetmeliğe göre kenevirin ekimi 19 ilde yapılabilir. Bu illerin yarısından çoğu da Karadeniz Bölgesinde.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Bu iller nasıl belirlendi?

Selim AYTAÇ: İller belirlenirken kültür ve ekolojik özellikler göz önünde bulunduruldu. Birçoğunun bölgemizde olma sebebi Karadeniz Bölgesinin özellikle sapından lif elde edilen bitkilerden kaliteli ya da yüksek verimli lif alınabilmesi ihtimali yüksek olması. Kenevir ve ketenin geçmişte bir kültürü var bu bölgede. Orta ve Doğu Karadeniz daha çok kenevir tarımı için düşünülmüş. Batı Karadeniz ise keten üzerine kurgulanmış. Kenevir ve ketenin ortak olduğu iller de var. Bu bölgede bahsettiğimiz bitkilerin tarımı için bir sıkıntı çekmeyeceğimizi düşünüyorum. Isırgan için de nem seven bir bitki olduğu için Doğu Karadeniz'in uygun olduğunu ifade edebiliriz.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Bu bitkiler bölgeye nasıl katkı sağlayacak?

Şahane Funda ARSLANOĞLU: Bu coğrafya üzerinde çok uzun yıllara dayanan geçmişi olan bitkilerden söz ediyoruz. Özellikle keten ve kenevirin, Rize'den Şile'ye kadar olan bütün sahil kesiminde Osmanlı döneminden beri lifleri dokuma sanayinde kullanılmış. Özellikle halkın kendi ihtiyacını karşılamak için kullanılmış. Fakat 2004 yılından bu yana kenevirde çok az ekim alanı kalmış kenevirdeyse hiç alan kalmamış. Ürün, üretimden çekilmiş. Dolayısıyla bu bitkilerin bölgemizde yeniden üretime alınması bölgemizde yaşayan kırsal kesimdeki üreticiye yeniden bir gelir kazandırmaya başlayacak. Bu bitkiler bölgenin has bitkileri. İlk olarak istihdamı arttıracak. Kırsal kesimden kente göçün önünü kesecek.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Arazide uzun süre kalan bitkilerden mi söz ediyoruz?

Şahane Funda ARSLANOĞLU: Hayır, aslında bu bitkilerin bir diğer avantajı da bu. Özellikle keten ve kenevir Haziran ayı gibi hasatlarının yapılması nedeniyle ikinci bir ürüne fırsat tanıyacak. Bütün bunların yanı sıra alternatif lif kaynakları içerisinde pamuktan sonra organik lif kaynağı olarak bebek çamaşırlarının yapılmasında, sağlıklı ürünlerin yapılmasına çok büyük katkı sağlayacak. Bölgemizde kapatılmış, şuan işlem halinde olmayan fabrikalarımız var, bu ürünlerimizin aktif hale gelmesiyle bu iki fabrika yeniden çalışmaya başlayacak. İstihdamı hem tarımsal anlamda hem de bu fabrikalar açısından değerlendirmek gerekir. Bir diğer konu, hala insanlarımız alışkanlıklarını sürdürüyor ve birçok evde dokuma tezgahları var onlar da yeniden kullanılabilecek. Bu açıdan düşündüğümüzde de turizme de katkı sağlayacağını ifade edebilirim.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Isırgan, genellikle bahçelerden temizlenen ve çok sevilmeyen bir bitki olarak biliniyor. Biraz ısırgandan bahsedecek olursak neler söyleyeceksiniz?

Ali Kemal AYAN: Isırgan, Karadeniz'in ekolojisine çok uygun bir bitki. Bölgemizde çok geniş ve uzun bir yayılış gösteriyor. Türkiye genelinde ısırgan var ama Karadeniz'de çok daha yoğun ve hızlı büyüyor. Ancak, bu hızdan dolayı çiftçimiz ısırganı fındık bahçelerinden yok etmek için zehirli maddeler kullanıyor. Bunu yaparak hem toprağı, çevreyi hem de su kaynaklarını bu bitkiyi öldürmek için kirletiyorlar. Isırganı doğru değerlendirmemiz lazım. Isırgan çok bereketli ve önemli bir bitki. Bu bitkinin hiçbir parçası ziyan edilmiyor. Tohumu, yaprakları, kökleri, sapları ayrı ayrı alanlarda kullanılıyor. Ama ne yazık ki çiftçimiz bahçelere zarar verdiğini düşünüp zehirleyebiliyor.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Ne yapılacak peki?

Ali Kemal AYAN: Bölgemizde lif verimi yüksek çeşitleri bulup ıslah etmemiz gerekiyor. Isırgan yumuşak bir lif kaynağı. Aynı zamanda ipeksi, keten ve kenevir gibi lif kaynaklarından ayrılan özelliği de bu yapısı. Bitkiye, sektör özellikle Japonlar yoğun bir ilgi gösteriyor. Karadeniz Bölgesinin iklim ve toprak özelliklerine uygun olan bu bitkiyi çok amaçlı kullanabiliriz. Bunu, istihdam ve ekonomiye dönüştürebiliriz. Isırganın lif olarak kullanımı Anadolu'da yeni ancak Avrupa'da Vikinglerle başlayan bir geçmişe sahip. Avrupa'da 1. Ve 2. Dünya savaşındaki alman askerlerinin yüzde 85'inin kamuflajlarını bu kaynak oluşturuyordu. Biz de hızlı bir şekilde hareket edip bu ürünü ekonomiye kazandırmalıyız.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Kenevir zararlı kullanımı söz konusu olduğu için, zaman zaman haberlere konu oluyor. Bu bitkinin özellikleri neler?

Selim AYTAÇ: Kenevirin 3 bine yakın kullanım şekli var. Bunun bir tanesi de maalesef yasadışı olarak uyuşturucu olarak kullanılmasıdır. Kenevirin yapraklarında bulunan THC isimli madde uyuşturucu yapımında kullanılıyor ve bu madde keneviri insanlardan ötelemiştir. Dünyada son yirmi yılda kenevir üzerine çok çalışmalar yapıldı ve artık THC üretmeyen kenevirler var. Bunlara endüstriyel tip kenevir deniyor. Bu kenevirin yaprakları mısır yaprağından farksızdır. Şekil olaraksa değişen bir şey yok. hal böyle olunca Avrupa'da bitme noktasına gelen kenevir tarımı son 10 yıldan beri tekrar atağa geçmiştir. Ülkemizdeki kenevir tarımı bu, endüstriyel tip kenevirden bihaber. Ülkemizde üreticiler hala kendi eski tip tohumunu üretiyor. Geçen yıl Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının çıkartmış olduğu kenevir yönetmeliğinde bundan biraz bahsettik. 'THC oranı düşürülmüş kenevirlerle üretim yapmayı teşvik etmek lazım' dedik. Bunun için bu bitkinin tohumlarına ihtiyacımız var. Kendi ülkemizdeki tohumların THC sini düşürmemiz lazım. Biz TÜBİTAK'a bu konu ile ilgili bir proje verdik. Bir anda olacak bir şey değil bu bir süreç gerektiriyor.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Hangi alanlarda kullanılıyor kenevir?

Selim AYTAÇ: Tıpkı ısırgan gibi çok sayıda alanda kullanılıyor. Isırgandan farklı olarak gıda olarak kullanılmıyor. Son zamanlarda ön plana çıkan kullanım alanlarından biriyse çevre dostu yapılar. Bu yapılarda izolasyon malzemesi olarak petrol türü maddelerin kullanılmaması lazım burada da devreye kenevir giriyor. Saplar öğütülerek izolasyon malzemesi yapılıyor. Bu hasat ettikten sonraki süreç hasat etmeden önceyse bulunduğu alanda birçok bitkiden daha çok karbondioksit emisyonu yapıyor. Lif kaynağı olması açısından da çok çok önemli.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Ketenden söz edecek olursak, nedir bu bitkinin özellikleri ve nasıl kullanılacak?

Şahane Funda ARSLANOĞLU: Bahsettiğimiz bitkiler arasında en masum olan sanıyorum keten (gülüyor). Bilinen en eski bitkilerimizden bir tanesi. Isırgan gibi istilacı bir bitki olarak tanımlanmıyor. Kenevir gibi korkulan bir bitki değil kendi halinde yaşayan bir bitkimiz. Anadolu topraklarında 2 bin yıldır biliniyor. Hem lifinden hem de tohumundan yararlanılıyor. Bu nedenle liflik ve yağlık olmak üzere iki grupta değerlendirilebiliyor. Karadeniz Bölgesi liflik üretim için daha uygun. Yağlık üretimde tohumlar ön plana çıkıyor bunun için de daha sıcak bölgeleri tercih etmek gerekir. Keten lifini bilmeyen yoktur herhalde. Bu lifin çok önemli bir avantajı var. Keten lifi ticarette kullanılan pamuk, kenevir gibi lif kaynakları içerisinde en dayanıklı olanlardan bir tanesidir. Kopmaya karşı dayanıklılığı çok yüksek. Bunun yanı sıra vücudu serin tutar, havalanabilen özelliğe sahiptir. Özellikle bebek çamaşırlarında terden kaynaklı oluşabilecek tahrişi önler. Diğer liflerle karıştırılarak kullanılabiliyor. Uzun ömürlü olması da ayrı bir avantaj. Dolayısıyla kaliteli lif grubunda diyebiliriz. Tohum olarak değerlendirdiğimizdeyse yüzde 45 oranında yağ içeriyor. Bitkisel olarak önemli bir yağ kaynağı. Ülkemizde de ıslah çalışması yapılıyor. Tohumları içerdiği bir madde sayesinde de bağırsak sisteminin çalışmasında takviye olarak da kullanılıyor. Bizim keten ile ilgili yapmak istediğimiz ana çalışma geleneksel bilgiyi harekete geçirmek. Farklı il ve ilçelerde keten ile ilgili adaptasyon çalışmaları yapmayı planlıyoruz. Onun dışında ıslah çalışmaları yapmayı ve lif verimini arttıracak sonuçlara ulaşmayı planlıyoruz. Keten ile ilgili hammaddenin tamamını yurtdışından getiriyoruz. Hiçbir zaman tüketimden uzak kalınmamış ama üretmediğimiz bir üründen söz ediyoruz. Dolayısıyla üretiminin mutlaka canlandırılması gerekiyor. Liflik olarak üreteceğimiz bu bitki için ekstra bir gübreleme ve bakıma ihtiyaç olmaması da bir artı. Kısa süre toprakta kalıyor, kökleri çok yer kaplamıyor ve sulama ile ilgili bir talebi yok kıraç alanlarda da yetişebiliyor. Göç veren boşalan köylerimizde yeniden harekete geçirilmesini çok önemiyor ve istiyoruz. Bunun sonucunda kadın istihdamı doğacak.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Bahsettiğiniz bu üç bitki ile ilgili yapılacak önemli çalışmaların neticesinde yeni bir sürecin başlayacağını görüyoruz. Sanıyorum bu sürece 'doğaya dönüş' ismini de verebiliriz. Peki, bu süreci nasıl anlatabilirsiniz?

Ali Kemal AYAN: Kimyasallarla kaplı olan dünyamızda herkes ekolojik bir ürün, ekolojik tekstil ve ya ekolojik kozmetik arayışına girdi. Aslında bu çalışmalar da bunun bir sonucu. Herkes çocuğuna doğal liflerden yapılmış bir çamaşır giyindirmek ister ve bu özlem, bilinç arttıkça ürünlere olan ilgi de artmakta. Zaten bizi de harekete geçiren konu bu oldu. Karadeniz'de sapından lif elde edilen bitkileri çalışırken baktık ki Japonlar konuya ilgi gösteriyor, gelip çalışmalarımızı incelediler. Yine ABD'liler geldi. Bunları duyunca Ege'deki tekstil sektörümüz de ilgi duymaya başladı. Bu konu ile ilgili yeni denemeler yapmak istediklerini ve bizden lif kaynağı alıp deneme üretimleri yaptılar. Konunun bir diğer yanı da çiftçilerimiz. Biz çiftçilerimize gittik ve gördük ki soru işaretleri var. Çiftçimiz ne yapacağını bilmiyor ayrıca 'yaptığımı satabilir miyim' endişeleri de söz konusu. Bunun üzerine çiftçimize yönelik bilinçlendirme çalışmalarına başladık. Bir diğer konu da kapatılmış ve perişanlık içinde olan fabrikalardı. Kısacası; yabancı sektörün ilgisi, Ar-ge çalışmaları, çiftçimiz, gibi birçok faktörü Samsun'da buluşturalım dedik.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Teşekkür ederiz.

Röportaj: Burcu DÜZGÜN ÇOBAN

Fotoğraf: Pirsu DÜZGÜN