Gazeteci Hırant Dink Davası'nda,
Samsun'da da
görev yapan
emekli bir polis şefinin,
tutuklama kararına
rağmen
duruşma salonundan
gülerek ayrıldığını
öğrendiğimde, bir hayli
şaşırmıştım...
Özgürlüğünü
kaybeden
biri için
bu davranış
normal sayılabilir mi?..
Devam edelim...
15 Temmuz kahpe darbe girişiminde
şehit olan Halil Kantarcı'nın eşi Ayşe Kantarcı'nın,
önceki gün sosyal medyada
paylaştığı
şu satırları
okuyunca
inanamadım...
Şehit eşi Ayşe Kantarcı,
bakın ne diyor:
"Davamız çarşamba, perşembe ve cuma günü de devam edecek. Haberdar edeyim . Bu arada, bunca zaman (avukat vermiyorlar, bize hukuksuz davranıyorlar) diye ağlayan FETÖ'cüler, bugün gözlerimizle şahit olduk ki çok iyi bakılmışsınız içeride. Takım elbiseleriniz içinde oldukça bakımlıydınız. Hemen yamacınızda dizilmiş avukatlarınızla oldukça rahattınız. Müşteki avukatlarının ve şehit yakınlarının en ufak bir sözüne tahammül göstermeyen hakim, bir sanığın 3.5 saat süren savunmasını nasıl da hoşgörü ve nezaketle dinledi. Saygı ve huşu içinde. Aynı cümleleri döndürüp döndürüp dillendiren sanık sonunda " tamam ya haklısın, yeter artık bir sus " dedirtti hepimize. Bugün gördüğümüz muamele sonunda ( Bunlar bize iftiradan dava açarlar da onlara hiçbir şey olmaz) diye düşünerek ayrıldık mahkemeden."
Şüphelilerin duruşmada
sergilediği
rahatlığın,
davacı aileler
üzerinde
oluşturmaya
çalıştığı
algı,
onların "sahipsiz" olduklarını
hissettirmek değil de nedir?..
Şehit eşi Ayşe Kantarcı,
o algının etkisiyle
yazmadı mı bunları?..
Şimdi de
Başbakanlık Başdanışmanı Abdülkadir Özkan'ın,
bir gazetecinin "FETÖ ile mücadele, sağlıklı devam ediyor mu?"
sorusuna verdiği cevabı
aktaralım:
'Bu soru, son günlerde sıklıkla soruluyor. FETÖ ile yürütülen mücadelenin akamete uğratıldığına yönelik ciddi eleştiriler var. Kamu vicdanını yaralayan gelişmeler, bu iddiaların yüksek sesle dillendirilmesine de zemin hazırlıyor maalesef. İtirazların AK Parti'ye yakın çevrelerden ve parti tabanından geliyor olması, eleştirilerin dikkate alınmasını zorunlu kılıyor. Hukukî sürecin işletildiği bir dönemde, kimi yargı mensuplarının aldıkları sorunlu kararların hükûmeti zan altında bırakması, bunun siyasete fatura edilmesi sıradan bir sorun olarak görülemez. Darbeye bizzat destek verdiği bilinen örgüt mensubu bazı isimler, sorgusuz sualsiz serbest bırakılırken örgütle dolaylı irtibatı olduğu iddia edilen kişilere yönelik operasyonların hız kazanması; gizli bir elin, bu süreci hükûmetin aleyhine çevirmeye çalıştığı şüphesini artırıyor. Örgütün tarihsel serüvenini ve faaliyetlerini yakından inceleyenler, devam eden süreçte kripto örgüt mensuplarının dahli olmasından şüpheleniyor.'
Bunları ben değil,
Başbakan Yıldırım'ın en yakınındaki isimlerden biri söylüyor...
Devlet, FETÖ ile mücadelede kılı kırk yarıyor...
Yüzbinlerce insanı
soruşturmak ve adil biçimde
yargı önüne çıkarmak,
zor elbette...
Hele de ABD ve AB laboratuvarlarında
yetiştirilen
böyle korkunç bir virüsle baş etmek!..
Ancak, bu süreç içinde
FETÖ'yü temize çıkarmak isteyen
o gizli ellerin
yaratmak istediği
"haksızlık yapılıyor"
algısına
çanak tutacak
uygulamalardan kaçınmak
gerek!..
Yani, sapla-saman meselesi...
Yoksa, FETÖ ile mücadelede
inandırıcılık,
giderek kaybolur!..