Samsun Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü, İlkadım Belediyesi, İl Müftülüğü ve İl Emniyet Müdürlüğü uzman personelinden
oluşan "çalışma grubu"
çalıştırılan
ve dilendirilen
çocuklarla
ilgili
araştırma yaparak,
alınması gereken
önlemleri belirleyecek...
İlkadım İlçesi'nde, Cumhuriyet Meydanı, Bankalar Caddesi, Mecidiye, Saathane ve İstiklal Caddesi gibi
kalabalığın yoğun olduğu
bölgelerde,
komisyon
arama-tarama çalışmasının
yanı sıra;
"Çocuk çalıştırma, suça ortak olma"
konusunda vatandaşları
uyarıyor...
Güzel bir çalışma aslında...
Hangi çocuk, tatil döneminde
arkadaşlarıyla
oynamak yerine
akşama kadar
trafik ışıklarının
önünde simit satar,
"atom atom" diye bağırır
ya da bir kağıt mendil
parası için
yalvarır...
Diyelim ki bu çocukları,
aile ekonomilerine
katkı sağlamak
amacıyla
ana-babalar
çalışmaya zorluyor...
Doğru da olabilir!..
O zaman çalışan ya da çalıştırılan
çocukların ailelerinden
başlamak, onların
durumlarını düzeltecek
önlemler almak gerekmez mi?..
Dilendirilen çocuklar ve onları
duygu sömürüsünün girdabına
atanlar veya
trafik lambalarının
önünde, sürücülere yalvarıp,
"Allah rızası için bir ekmek parası"
diye el açanlar
ile simit, pasta atom, mendil ve su
satan çocukları
bir tutmamak
lazım diye düşünüyorum...
Bizim nesil, zengin-fakir demeden
yaz tatillerinde çalışırdı...
Aileler, hem hayatı öğrenmeleri
hem de
kötü alışkanlıklardan
korunmaları için
ya kendilerinin ya da
tanıdıklarının yanlarında
çocukların çalışmasını
özendirirdi...
O yıllarda,
kimimiz simit, kimimiz
gazete, kimimiz de
dondurma gazoz satmadık mı?..
Bazı varlıklı ailelerin
çocukları,
"Var mı şansını kaderini deneyecek"
diye en büyük ikramiyesi çikolata olan
şimdiki kazı-kazanın benzeri
bir şans oyununu
oynatıp, harçlığını çıkarmadı mı?..
"Parlatalım abi"
diyerek, esnaf esnaf
dolanan
ve boya karşılığından
çok,
sırf çalıştığı için o çocukları
mutlu etmek
amacıyla ayakkabılar boyatılmadı mı?..
O zaman, elbetteki
bu zaman değil...
Ancak; fırına, bakkala ve markete ekmek
almaya bile gidemeyen
bir nesil,
hayatın içinden
kopuyor...
Sabahtan okula servisle
giden akşam saatlerinde de
servisle eve
dönen çocuklar;
sokağı o minibüslerin
içinden görebiliyor ya da
dersten vakti kalırsa
TV'den...
Bu çocuklar, tatil dönemlerinde de
bütün bir gününü
kapandığı odada, bilgisayar başında
geçirirken,
ailesiyle birlikte yemek
yemeyip,
"fastfood" tipi
yiyeceklerle sağlıksız besleniyor...
Sokakta aile ekonomisine
katkı vermek zorunda kalan çocuk mu
yoksa sanal gerçeklik
içinde hayatı gören mi?..
Başarı öykülerinin hemen hemen
hepsinde, hayatı erken yaşta
tanımanın verdiği
avantajlar yazılıdır...
O yüzden derim ki
yıllardır denenen bu çalışmaları,
bizlerin hayatını
biçimlendiren
inanç, aile yapısı ve gelenek
faktörlerinin yer aldığı
hayatın içinden
projelerle
gerçekleştirmek;
daha akılcı
olacaktır...